Önce büyük insan olmayı hedeflemeliyiz. Büyük adam olmayı istemeliyiz. Büyük düşünmeli, büyük hayaller kurmalı ve büyük hedefler seçmeliyiz. İdealimizin küçük olmaması lazım. Büyük insan olma hedefi ve ideali peşinde koşmamız lazım. Büyük düşünmemiz, büyük hayaller kurmamız, büyük hedefler seçmemiz lazım. Bir işi yapıp yapmamakta kararsızlığa düştüğün vakit, iki şıktan birinin fayda ve zararlarını iyice hesapla, faydası çok, zararı az olan şıkkı tercih et.
‘Prof. Dr. Mahmud Esat Coşan’
Yeryüzünde bakıyorsunuz ki kimileri başarılı, kimileri başarısız… Hangi mesleği, hangi alanı alırsanız alın, her alanda; eğitim, spor, siyaset, sanat dünyası, iş dünyası ve okul dünyası… Neyi alırsanız alın; birileri başarılı, birileri başarısız… Öğretmenlere bakıyorsunuz; bazı öğretmenler çok başarılıyken, bazıları çok vasat olabiliyorlar. İş hayatında birileri çok başarılı, çok iyi paralar alıp, çok büyük şirketler kurarken, birileri kuramayabiliyor. Spor hayatında da bu böyle, yüzlerce futbolcu var ama en iyi futbolcu kim deseniz iki ya da üç isim duyabiliriz. O zaman bu insanları diğerlerinden ayıran nedir?
Aynı okulda okumuş, aynı eğitim sisteminden geçmiş, aynı ülke toprakları üzerinde yaşamış olmalarına rağmen birileri daha başarılı olabilirken, birileri olmaları gereken yerde iken, diğer arkadaşları neden başarısızlar? Başarılı olmanın formülü var mı? Başarılı insanlar doğuştan mı başarılılar? Ya da bu başarılı insanların uyguladıkları taktikler mi var? Bu taktikleri uyguladıkları için mi başarıyı yakalıyorlar? Başarılı kişilerin ortak özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:
1. İlk bakışta hayal gibi görünen hedeflerine belli bir plan dâhilinde yürürler.
Birileri başarılı ama arkadaş grubunun çoğunluğu başarısız. İşte o başarılı olan arkadaşlar, başarılı olmadan önce o başaracakları şeyin hayalini kurarken, oraya doğru adım adım ilerlerken başarısız olan arkadaşlar, o arkadaşlarının başarmak için yürüdükleri hedefi ve hayali sadece hayal olarak görürler. “Sen hayalperestsin! Bu imkânsız, bunu yapamazsın, mümkün değil. Bu işin üstesinden gelmen imkânsız” derler. Ama o işi sürdüren arkadaşlar, o işin mücadelesini verenler, o işi yapabileceklerini bilirler. Ve bir plan dâhilinde hedeflerine ulaşmak için yürümeye başlamışlardır. Çünkü tesadüfen ve kolay şekilde yaşama düşüncesinin aklı ve şuuru yerinde bir insan için utanç verici olduğunu bilirler. Tesadüfî bir şey var mı? Kolay şekilde hayatı sürdürme gibi bir düşünce olabilir mi? Bu ancak aklı ve şuuru olmayan insanların işidir. “Allah büyük. Karşıma tesadüfen bir şey çıkarsa başarılı olurum. Birileri benim elimden tutarsa başarılı olurum. Kolay kolay hiç zora gelmeden, sıkıntılar çekmeden başarıyı yakalarım” düşüncesine sahip olan insanlar aklı ve şuurunu kaybedenlerdir.
Ne utanç verici bir şeydir bir insan için. Başarılı insanlar bilirler ki; plansız kişinin; nimet içinde nimetin, zorluk içinde zorluğun farkına varmayacağına inanırlar. Onun için birçok insan, etrafında birçok avantaj varken bunun farkında değildir. Bakıyorsunuz; çok zor şartlarda okuyanlar, köy okullarında okuyanlar ya da imkânı yerinde olmayan insanlar; “Bir özel okulda okusam, güzel bir çalışma odam olsa, bilgisayarım olsa, kendime ait bir odam olsa, şu imkânlarım olsa var ya o zaman sen beni gör” derken, bir bakıyorsunuz en iyi özel okullarda okuyan, en güzel odası olan, özel odası en güzel şekilde dayatılıp döşenen ve her istediği alınabilen öğrenci arkadaşlarımızın çoğunun başarısız olduklarını görüyorsunuz. Ama bir planınız varsa o plan üzerine hayatınızı sürdürürsünüz.
2. Bir hedef sahibi olmayı ilkel ve medeni insan farkı şeklinde yorumlarlar.
Medeni ve ilkel bir insanı ayırmanın özelliklerinden bir tanesi de hedeflerinin olmamasıdır. Yaratıcı bizi yaratıp dünyaya göndermiş. Ama yeryüzüne gönderdiği insanoğlunun bir hedefi yok. Var mı böyle bir şey? Allah’ın yarattığı akbabanın, tavuğun, karıncanın ya da arının bir hedefi olacak ama yarattıkları içerisindeki en mükemmel ve en büyük hedef üzerine yarattığı insanın bir hedefi olmayacak öyle mi? İnsan hedefsiz bir hayat yaşayacaksa, bu insan ilkel bir insan. O zaman Esfel-i Safilin… En aşağılık varlık…
Yüce Allah, bu hayatta insana bir hedef koymuş. İnsanı tesadüfen yaratmamış ki. Öylesine dünyaya göndermemiş ki. Yarattığı bütün varlıkların küçüğünden büyüğüne kadar hepsinin bir hedefi var. Ama bakıyorsunuz insan hedefsiz, amaçsız, gayesiz…
3. Daima ilerlemek ve yükselmek peşindedirler.
Çünkü ilerleyemeyen geri kalır ve geri kalışın doğuracağı zarar, yükselmeye çalışırken tüketilen güçten çok daha maliyetlidir. Geriye kaldığınız zaman az emek harcamıyorsunuz ki. İlerlemek için harcadığınız emek onsa, ilerlemediğinizde geriye düştüğünüz zaman bu geriye düşmenin size getireceği zarar yüzdür. Fatura daha ağır…
Bugün sınavlara hazırlanan genç arkadaşlarım, iyi not almak, başarılı olmak için harcamanız gereken bir zaman var ama siz bunu yapmıyor, tembellik yapıyorsunuz. Oysaki harcadığınız zamanı koysanız teraziye ders çalışmamanın, isteksiz olmanın sonradan size getireceği fatura yükü ondan on kat daha fazla. Ama bunu göremiyor, göremediğiniz için de önemsemiyorsunuz. Fatura gelince de bir bakıyorsunuz yüz lira… “Ben o gün on lirayı çok gördüm, on liradan kaçtım ama bana daha da pahalıya mal oldu.” Yağmurdan kaçarken doluya tutuluyorsunuz.
4. Kısa ve uzun vadeli hedefleri vardır.
Kısa ve uzun vadeli hedeflerini belirlemeden başarıyı yakalamak var mı? Tesadüfen başarıyı yakalayan, plansız, programsız hedeflerine ulaşan var mı? Onun için başarılı insanların kısa, orta ve uzun vadeli hedefleri vardır. Bilirler ki uzun vadeli hedeflere kısa vadeli hedeflerden gidilir. Önce kısa, sonra orta, sonra uzun vadeli hedefler…
5. Engeller karşısında teslim olmayıp zorlukların ne pahasına olursa olsun aşma azmini ve kararlığını taşırlar.
Aslında şu madde bile yeterli. Şu maddenin ilkelerini uygularsalar başka güce ihtiyaçları kalmayacak. Bugün maalesef genç kardeşlerimiz küçük bir engel, küçük bir başarısızlık karşısında yıkılıyor, perişan oluyorlar. Adeta yerle bir oluyor ve bir daha toparlayamıyorlar. Küçük bir engelle, bir çelme takıldığı zaman hemen sendeledikleri gibi pes ediyorlar. Hayat engellerle dolu ve bize çelme takanlar mutlaka olacak, bazen yumruk yiyeceğiz sırt üstü yapışacağız yere. Ama kalkabiliyor muyuz? Önemli olan bu. Bazen ayaklarımız çamurların içine girecek. Bazen dikenlerin, çalıların arasında yürüyeceğiz. Çalılar kollarımızı, sağımızı solumuzu çizecek. Ama önemli olan başarı yolunda yılmadan yürümeye devam edebilmek.
Bu başarı ve hayatta mutlu olma yoluna çıkmaya karar verdiyseniz burada kırmızı halılar üzerinde yürümeyeceksiniz. Yoksa biri size öyle mi dedi? Yoksa birileri sizi kandırdı mı? Hayatın kendisi zor, hayat kelimesinin anlamı zaten zor. Hayat demek zorluk demek, engel demek, aşılması gereken sorunlar demek. Başarıyı yakalayanlar ne pahasına olursa olsun, o zorlukları, o engelleri aşma azmini ve kararlılığını gösteriyorlar. Sadece azim tek başına yetmiyor. ‘Ben bu engeli aşacağım’ azmi vardır ama kararlılık, onu sürdürebilme yetkisi yoksa maalesef işe yaramayacaktır.
6. Hayatta başarının da başarısızlığının da bulunmasını normal kabul ederler.
Başarısız oldun mu eyvallah… Hemen ayağa kalkar, tekrar başarılı olmak için mücadele etmeye başlarlar. Problemleri çözmek onlar için zevkli bir iştir. Bir problem, bir sorun varsa “Harika ben üstesinden gelirim” derler. Zevk duyarlar. Sorun çözmek tatlıdır. Her sorun insana zevk verir.
7. ‘Zorluk benden korksun kaçsın, ben ondan neden korkayım’ fikrine sahiptirler.
Hodri meydan! Zorluklardan nereye kadar kaçacaksınız. Zorluklar aşılmak için vardır. Allah bize taşıyamayacağımız yükü yüklemediğine göre, Allah karşımıza aşamayacağımız bir zorluğu da vermez. “Ama hocam ben bu zorluğu aşamıyorum. Matematikle başım dertte. Siz dediniz ya Allah kimseye taşıyamayacağı yükü vermez ama benim karşımda aşamayacağım bir matematik var. Ben bu zorluğu aşamıyorum.” dediğinizi duyar gibiyim.
Hayır… Aşamayacağınızı düşünüyorsunuz, siz o zorluğu aşmak için, üstesinden gelmek için bir çaba sarf etmediniz ki. Doğru bir yol gütmediniz ki. Bir mücadele edin bakalım. Siz o zorluğun üstesinden gelebilirsiniz. Ama önce o zorluğu beyninizde yenmelisiniz.
Zorluklar, sıkıntılar, problemler önce beyinde çözülür. Ben bu işin üstesinden gelirim dediğiniz her işi yaparsınız. Ben bu sorunu çözerim dediğiniz an o sorunu çözersiniz. Böyle dediğiniz an bilin ki o zorluk yerle bir olmuştur. Bugün gençlerin aşamadıkları, üstesinden gelemediklerini söyledikleri konulara zorluk kelimesini bile kullanmaya gerek yok. Yazık yani… Basit meseleler. Çok küçük, konuşmaya bile değmeyecek basit meseleleri gözlerinde o kadar büyütüyorlar ki, o kadar büyük bir sorun olarak görüyorlar ki boğuluyorlar. Tabiri caizse bugünkü gençler bir bardak suda boğuluyorlar. Eskiden leğende yıkanılırmış. İşte bugünün gençleri leğende daha su topuklarına gelmişken bu suda boğuluyorlar.
8. Sıkıntılara teslim olmayı yaşarken ölmek ya da düşmana esir düşmekle bir sayarlar.
Sıkıntılara, zorluklara teslim olmakla yaşarken ölmek veya düşmana esir olmak arasında ne fark var? Başarılı insanlar sıkıntılara asla teslim olmazlar. Zorluklara asla teslim olmazlar.
9. Kararlıdırlar, çeşitli fikirler ve tavırlar arasında bocalamazlar.
İşte bugün gençlerin en büyük sıkıntılarından bir tanesi. Maalesef kararsızlar. Bir türlü karar veremiyorlar. Akşam yatarken bir karar, sabah kalktıklarında kararlarını değiştirdikleri görülüyor.
10. Bir hedefe karar vermenin çoğu zaman hedefin kendisi olduğuna inanırlar.
Bir hedef koyduklarında onu ulaşılmış sayarlar.
11. Verdikleri kararın doğurabileceği sıkıntıları sürpriz saymazlar.
Ben bir hedef belirledim. İstanbul’dan Samsun’a yolculuğa çıkıyorum. Arada yolda araba bozulabilir. Sıkıntı yaşayabiliriz, yolda trafik olabilir, ufak tefek hasarlar, sıkıntılar olabilir. Bu normal çünkü benim bir hedefim var. Ve ben bu hedefe ulaşmak zorundayım.
12. Onun bunun dolduruşuna gelip ani kararlar vermezler. Vaktinden önce karar almazlar. Felaket içinde karar verebilmenin yarı kurtuluş olduğunu bilirler.
13. En kötü kararı bile kararsızlıktan iyi sayarlar. İyi düşünüp taşınarak karar verdikten sonra akılları diğer alternatiflerde kalmaz. Yaptıklarının en iyi seçim olduğunu düşünürler ve mutlaka o kararı uygularlar. Çünkü kesin bir karar onlar için gerçek bir mürşittir.
Lazer gibi, lazerin ışığı küçüktür. Ama bir hedefe odaklandığında deler geçer. Güneşin ışığını lazerle kıyaslamaya gerek yoktur. Ama maalesef o dünyanın her tarafına yayıldığı için bir hedefi delip geçemez. Küçük bir kibrit ateşini bir yere tutun, en yanmaz denileni yakarsınız. İmkânlarınız çok dar olabilir. Anadolu’nun en ücra köşelerinde olabilirsiniz, zengin bir anne ve babanız da olmayabilir, belki dershaneye de gidemiyorsunuz, kitap defter alacak parayı da bulamıyorsunuz ama bir hedefe kilitlendiyseniz o sorunların üstesinden gelecek gücünüz olacaktır.
14. Devamlı en iyinin, en güzelin, en kalitelinin, en idealin peşinde koşarlar.
“Hocam sınavlarda bu kadar net bana yetiyor.” Yetmez. “Ben günde on sayfa okuyorum.” Yetmez. En iyisine talip olacaksın. Mevkii, makam, kalite, iş, güç… Neden? Güzelliklerin en güzeline sahip olmaya çalışacaksın. Herkes bir şeyin peşinde koşuyor zaten. Kimi nefsin, kimi şeytanın, kimi şerrin, kimi hayrın, kimi güzelliğin, kimi başarının, kimi mutluluğun herkes bir şeyin peşinden koşuyor. Ama önemli olan en ideal olanın peşinde koşabilmektir.
15. Küçük bir başarı onları tembelliğe itmez.
“Başarılı insanlar bilirler ki plansız kişinin; nimet içinde nimetin, zorluk içinde zorluğun farkına varmayacağına inanırlar.”
“Üniversiteyi kazandım, bitti.” Hayır… Küçük bir başarı onları tembelliğe itmez. Bir dağa tırmanınca bitti deyip bırakma. Şöyle bir arkana bak. Tırmanman gereken daha yüksek bir dağ var. Çünkü tırmanılan her tepe, tırmanılacak olan daha yüksek bir tepenin varlığını gösterir.
16. Başarılı olduklarında kendi kendilerine şımartıp, aldatmak şeklindeki züğürt tesellileriyle vakit öldürmezler.
Bazıları o tuzağa düşüyor. Bir başarının ardından üç gün sonra bir bakıyorsun tepetaklak gitmiş…
17. Her an yeni bir şeyler öğrenmek, bilgi sahibi olmak, başkalarından faydalanmayı bilmenin peşindedirler.
Hayatın her alanını, her dakikayı yeni bir şey öğrenmek için fırsat olarak benimserler. “Ben bugün ne öğrendim? Nelerle karşılaştım?” Başkalarından faydalanmanın derdinde, tabirin tam manasıyla iki günleri birbirine eşit değildir. Yenilemek ve yenilenmek yegâne prensipleridir. Yenileneceğiz ve yenileyeceğiz.
18. Bazen bir bilgiyi edinmek için neredeyse bir sermaye sarf ederler.
Bir bilgi edinmek için zaman harcarlar, alın teri, gözyaşı, dünyanın parasını dökerler.
19. Beyinlerini çok iyi dinlerler. Orada pek çok bilginin var olduğunu görürler. Okumakla ve kitapla çok iyi barışıktırlar. Bunun için zaman aramazlar, zaman ayırırlar.
Soruyorum gençlerimize; “Ne sıklıkta kitap okuyorsunuz, günde kaç saatinizi ayırıyorsunuz?” “Boş zamanlarımda okurum hocam” dediklerinde çıldırıyorum. Kitap boş zamanlarda okunacak kadar kıymetsiz bir varlık mı? Ya da kitap okunan zaman, boş zaman mı? Zamanlarının önemli bir bölümünü, her günün bir önemli zamanını ona ayırmalısınız.
20. Ne kadar tecrübeli ve bilgili olurlarsa olsunlar, bazen küçük bir çocuktan bile bilmedikleri şeyleri öğrenebileceklerini düşünürler.
21. Menfii durumlarda ibret ve ders çıkarmayı iyi bilirler.
Herhangi bir olumsuzlukla karşılaştığınızda hemen olmadı deyip karamsarlığa kapılmayın. İbret alın emin olun ki Allah size başka kapılar açacaktır.