Hedefinizin, daima berrak, açık ve net bir şekilde ifade edilebilir olması lazım. Hedefinizin net olması kadar önemli olan bir şey daha var ki; bu berraklık daima korunmalıdır. Bulunduğunuz her noktadan onu iyice seçebilmelisiniz.

Zaman zaman görüntü bulanıyorsa problemler var demektir. Ya fark etmediğiniz bir engelin önüne düştünüz ya da geçici de olsa sizde bir isteksizlik, geriye dönme eğilimi ortaya çıktı. Onu hiç göremiyorsanız tamamen sırtınızı dönmüş olabilirsiniz.

Hedefinizle aranızdaki mesafenin kilometre cinsinden bir ölçüsü yoktur. Tek ölçü kararlılığınızdadır. Ne kadar kararlıysanız hedefinize o kadar yakınsınız. Onu açıkça görebilmenin ruhsal konumunuzla da ilgisi vardır, duygusal bağlarınızla da. Görüntü titriyor, bulanıyor, kayıyorsa ruhsal ve duygusal bağlarınızı, davranışlarınızın konumunu acilen gözden geçirin. Şüphesiz problem sizden kaynaklanıyor. Onu artık sevmiyor musunuz? Değerli bulmuyor musunuz? Yoksa kendinize olan inancınızı mı kaybettiniz?

Mektubun çok güzel yazılması, yerine ulaşması için yeterli değildir. Mektubunuzu altın yaldızlı bir kâğıda, gümüşten mürekkeple en güzel bir yazı ile de yazsanız yerine ulaşması için adresin eksiksiz ve açık olması gerekir... Üzerinde hiçbir şey yazmayan zarfı nereye götürecekler? Adresten bir şeyler eksildikçe o güzel mektubun yerine ulaşma ihtimali azalır.

Adres, ulaşmak istediğiniz hedeftir, nereye varmak istediğinizi tam olarak bilmenizdir. Eğer bir hedefe bağlanmamışsanız, işinizi en güzel yapmanızın da sizi ileriye taşımak bakımından ulaştırıcı bir etkisi olmayacaktır. Doğru yerde bulunmak için bir taraftan işinizi en güzel şekilde yaparken, bir taraftan da güzel işlerinizi bir hedefe doğru yönlendirmelisiniz. Bu yönlendirme bütün imkânların ve fırsatların tamamen ve hemen kullanılabilmesi için de gereklidir. Bunların başında, insan ilişkilerinden doğan avantajların değerlendirilmesi gelir. Bu açıdan “Güzel iş kavramı içinde mutlaka bir hedef yer alır” diyebiliriz.

Ulaşmak istediğiniz bir hedef var mı? Bu hedefin ismini hemen söyleyebilir misiniz? Hedefinizi bize net bir şekilde tanımlayabilir misiniz? Cevabınız evetse ve bir tanımda bulunuyorsanız ikinci bir sorum var size; Bu gerçek bir hedef mi? Üzerinde hiç düşündünüz mü?

Bu soruları sormamızın sebebi şudur; Çoğumuzun bir hedefi yoktur ya da bir hedefimizin olduğunu zannederiz. Gençlerin de, insanların da hatalarının başında bu geliyor. Ya hedefi yok, ya da hedefi olduğunu zannediyor. Onu tanımlamamız istendiğinde hayatımızın tabii basamaklarından birinin adını veririz. Üniversite öğrencilerinin çoğunun “Hedefiniz?” sorusuna “Okulumu bitirmek...” cevabını verdiklerini görüyorsunuz. Bu, aynı soruya verilecek “40 yaşına gelmek” cevabından çok farklı bir cevap değil. “Okulu bitirmek...” bir öğrencinin hayatındaki tabii basamaklardan biridir.

Nasıl ki 40 yaşına gelmek bir hedef olamıyorsa, okulu bitirmek, evlenmek, çocuk sahibi olmak da bir hedef değildir. Biz onun hedef olduğunu zannederiz.

Her gün evimizden çıkarız ve işimize, okulumuza doğru yola koyuluruz. O gün bazı taşıtlara binmek bir hedef olabilir mi? Hâlbuki çoğumuzun hedef zannettiği şeyler, günlük yaşantımızın ayrıntılarından, hayatımızın tabii basamaklarından ibarettir.

Bir hedefe sahip olmamanız, sizde mevcut olan cephaneliği havaya uçurmanız anlamına gelir. Hedefi olmayan ya da hedefi bir zandan ibaret olan insanlar, karşılarına çıkacak imkânları ve fırsatları doğru değerlendiremezler. Onları isabetle kıymetlendiremezler. Onlardan tam olarak faydalanamazlar. Güçlerini eksiksiz kullanamazlar. Hedefsizlerin kuvvetleri kontrolsüzdür. Topları bir yana, tüfekleri bir yana gider. Sonunda hepsi değersiz olur. Hedefsizler iyi göremezler, iyi duyamazlar. Çünkü ihtiyaç hissetmezler.

Okulunu bitirebilmeyi hedef zanneden bir kimya öğrencisi, okulun en seçkin hocasından, kimyada çığır açacak bir yerde olmayı hedefleyen bir kimya öğrencisi kadar faydalanamayacaktır. Ders notları ilkine belki sıkıcı bir metin olarak gelirken, ikincisi aynı notlara engelleri imha planı gibi bakacaktır. Okulda beraberce kullandıkları laboratuarlar, ilkine içinde kaybolacağı bir labirent, ikincisine kendini bulduğu bir yer olarak görünecektir. Bakın ikisi de aynı bölümde okuyor. İkisi de aynı dersleri görüyor ve aynı ortamda bulunuyorlar. Birinin hedefi var; laboratuar, onun kendini bulduğu yer oluyor. Öbürüne adeta bir işkence.

Gerçekten bir hedefi olanlar, meselâ kendi hayatlarında kimlerin etkili olabileceğini sezerler. Bazen daha ilk karşılaşmada onları teşhis ederler ve öyleleri ile ilişkilerini ustalıkla düzenleyip hiçbir aksamaya müsaade etmezler. Hedefi olmayanlar yalnız kendi hayatlarında etkili olabilecek insanların değil, kendilerine önemli faydalar sağlayacak her imkânın yanından geçip giderler. Hedefsizler en kıymetli silahları bir tahta parçasına dönüştürürken; hedefi olanlar, derme çatma silahları bile birer zafer aracına çevirebilirler.

Büyük hedefler uzun yolculuklar gerektirir. Uzun yolculuğa hazırlananlar suyun değerini daha doğru takdir edecekler, lâzım olan her şeyin yanlarında bulunması için daha dikkatli davranacaklar, nelerin lâzım olabileceğini de daha iyi tespit edeceklerdir.

Hedefiniz büyüdükçe kullanabileceğiniz güç de artar. Gücünüzün tamamını kullanabilmeniz için, kaldırmayı hedeflediğiniz ağırlığın sizi zorlaması gerekir. Kolay kaldırabileceğiniz ağırlıklara razı olmanız, büyük ağırlıklara yetebilecek gücünüzü yok edecektir. Kaslarınız, tekniğiniz, nefesiniz en iyi duruma, ancak başa güreştiğinizde gelir.

Hayatlarının ileri bir döneminde, bulundukları yeri tatmin edici görmeyen insanlar, geçmişe dönerek hayıflanırlar. Başa güreşebilecek bir kapasiteye sahip olduklarını anlamışlardır ama işte ömürleri başaltında geçmiştir. Güçlerinin büyük bölümünü kullanmamış olduklarının farkına varmaları onları sarsar. Hatta perişan eder. İnsanın ileri yaşlarda tadabileceği acılardan belki en önemlisi işte bu fark ediştir.

Hedefiniz varsa dünyanın bütün ışıkları sizin için yanacaktır. Hedefi olmayanlar karanlığa razı demektir. Bir hedefiniz olduğuna inanıyor ama etrafı iyi seçemiyorsanız, hedefiniz üzerinde düşünün. O, bir zandan ibaret olabilir.

Tanıdığınız tanımadığınız bütün insanların, kurumların, insan hayatını çevreleyen bütün varlık ve oluşumların, etrafınızda gördüğünüz her şeyin, hatta bir mektup kâğıdı, bir zarf, bir kalemin bile eğer hedefiniz varsa sizin için destek değeri vardır. Bu desteklerin harekete geçmesi sizin bir şeyler yapmaya karar vermenize bağlıdır.

Başlangıçta size yardım edemeyecek olsa bile, birisine ulaşmak için göstereceğiniz gayretin mükâfatı, size yardımcı olabilecek birisine ulaşmanız olacaktır. Her konuda yeter ki siz gerekli çabayı gösterin, yılmadan elde etmeye çalışın, bu kararlılık karşılıksız kalmayacaktır hiç merak etmeyin.

Destek değeri olan bütün her şey birbirine bağlıdır. Siz tek bir desteği kımıldattığınızda o anda hissedemeseniz bile, diğer bütün destekler de kımıldar. Her teşebbüs için gerekli bütün destekler hazırdır. Yeter ki siz harekete geçin.

Bir köy romanına hazırlanan romancının gezdiği köylerdeki insanlardan, araçlardan ve tabiattan süzdüğü anlamlar, o köyde yaşayanlara bile yabancıdır. Bir manzara resmi yapmak isteyen birisinin çıktığı tepeden gördükleri ona türlü renkler fısıldar. Bir başkasının aynı yerden gördüğü, tek renktir. Bir iş başarmaya bir hedefe ulaşmaya niyetiniz yoksa hiçbir şey size yönelmez, size bir şeyler söylemez. Dünyanın bir ucundaki fırsatların, imkânların dahi sizin için hareketlenmesi mümkündür ve bunun için oraya doğru bir adım atmanız yeterlidir. Kararlı, sağlam bir adım...

Çiçekler bir dağa hiçbir şey söylemezler. Onların bütün güzel sözleri küçük bir arıyadır. Arıda hayat vardır. Bundan dolayı o küçücük arı “Bu arz benim bahçemdir, benim ticaret yerimdir” dese hangimiz bu sözü yadırgayabiliriz?

Unutmayın! Siz durduğunuzda dünya da durur.