Bir peygamber ahlakı: "Kötülüğe iyilikle karşılık 

vermek."

Dervişe sormuşlar: "Nasıl insan olunur?"

Derviş, "Üç adım atmakla mümkündür bu" 

demiş ve eklemiş: "Sana kötülük düşünenlere, kötülük yapanlara kötülük düşünmemen gerekir. İnsan olma yolunda attığın ilk adım budur. Sana kötülük düşünenlere, kötülük yapanlara iyilik yapabildiğin an ikinci büyük adımı atar ve hakiki insan olmaya başlarsın.

Ve nihayet, sana iyilik yapanla kötülük yapan arasında hiç bir fark hissetmeyecek erdeme ulaştığında ise insan olursun." 

Dervişe katılmamak elde değil. Ancak şöyle bir husus da var ki; insanın iyi olabilmesi için öncelikle kendisiyle uyum içinde olması lazım gelir. Kendisi ile barışık olmayan, kendi içindeki anlaşmazlıkları bitirememiş insanın değil dervişin bahsettiği üçüncü adımı, ilk adımı atması bile mümkün değildir.

Sizi duyar gibiyim. "Öyle bir çağdayız ki..." diyorsunuz kesin. "Kötü olunca el üstünde tutuluyor insan, iyi olunca ahmak yerine konuyor, dışlanıyor bile." 

Bir yerde siz dehaklısınız elbet.

 Toplum olarak kötüye mi sempati duyuyoruz, iyiyi mi sevmiyoruz anlaması biraz güç. Ama şu yadsınamaz bir gerçek: Herkes iyilik istiyor ama birçoğumuz iyi olmak için kılını kıpırdatmıyor.

Tarih içerisinde bu soruya oldukça fazla cevap verilmiştir "insan, doğası gereği iyidir, kötüdür, ahlaklıdır, bencildir.

Bu konuda Thomas Hobbesa bakacak olursak, insan doğuş tan kötüdür. Ona göre insanlar, sürekli olarak birbiriyle kavgalı birbirini yiyip bitiren varlıklardır.

Hobbes'a göre insan doğuşta neyse, şimdi de odur. Bu düşünce onu ünlü "Homo homini lupus" ("insan insanın kurdu. dur") sözüne götürecektir. İnsan üç temel kavga çekişme 

üzerinde şekillenmiş ve yozlaşmıştır. Bunlar "rekabet", "güvensizlik" ve "şan-şeref kazanma isteğidir.

Ancak Rousseau bu noktada Hobbes ile

 "İnsan doğuşta neyse, şimdi de odur" konusunda ayrılırlar. Rousseau' ya göre insanın ilkel durumu ve şu anki durumu arasında fark vardır. İlkel durumda, insan iyi ve eşitken, daha sonra zamanla bu iki ilke

"bozulma"ya maruz kalmıştır.

Bu düşünceleri örneklerle çoğaltmak mümkün. İnsan doğuştan mı kötü, sonra mı kötüleşti tartışıladursun, 

net olan bir şey var: İnsanı iyilik kurtaracaktır. İnsan iyi olmak zorundadır. 

"Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır." 

                          Ali İmran suresi ( 104 )

Aliya İzzetbegoviç 

 öyle güzel özetliyor ki durumu:

"Kuran-ı Kerim, "iman et ki iyi insan olasın' demiyor, 'iyi insan ol ki iman etmiş olasın' diyor..."

İyilik yapana misli ile karşılık vermeli insan. Kötülük yapanı iyilik yaparak cezalandırmalı. İyilik yaptığın kişi sana kötülük yapıyorsa intikam almaya çalışma. Allah'a güven.

Kötülüğe iyilik ile karşılık vermeyi 

beceremiyormusun? O zaman denge kurmaya çalış. Kötü insanlardan mümkünse uzak dur. İyilik de yapma, kötülük de. Bırak herkes hak ettiği yerde kalsın. Fazla değer verince üzgün, az değer verince kötü

oluyorsun çünkü. Herkese karşı dengede kal. Herkese yakın, ama herkese uzak ol.

İnsanlardan fazla bir şey bekleme. 

Hatasız insan arama hevesinden de vazgeç.

 Hiç hatası bulunmasın diye beklenti içine girecek olursak, hayatımızda kaç insan kalır sence? 

Bu yüzden eksikleriyle sev insanları. İyi bir yaşam sadece doğru insanı bulmaktan değil doğru insan olmaktan da kaynaklanır, 

unutma.Bak, 

Nikos Kazancakis'in Zorba adlı eserinden bir alıntı yapmakta fayda var:

"Bir zamanlar diyordum ki: Bu Türk'tür, bu Bulgar'dır. bu Yunanlıdır. Ben vatan için öyle şeyler yaptım ki patron tüylerin ürperir, adam kestim, çaldım, köyler yaktım, evler yağma ettim. Neden? Çünkü bunlar Bulgar'mış, ya da bilmem neymiş. Şimdi kendi kendime sık sık şöyle diyorum, hay kahrolasıca herif, hay yok olası aptal! Yani akıllandım, artık insanlara bakıp şöyle demekteyim: Bu iyi adamdır, bu kötü adamdır. İster Bulgar olsun, ister Rum, isterse Türk. Hepsi bir benim için. Şimdi iyi mi kötü mü, yalnız ona bakıyorum. Ve ekmek çarpsın ki, ihtiyarladıkça buna da bakmamaya başladım. Ulan ister iyi ister kötü olsun be. Hepsine acıyorum işte. Boş versem bile bir insan gördüm mü içim cız ediyor. Nah diyorum bu fakir de yiyor, içiyor, seviyor, korkuyor, o da kıkırdayacak ve dümdüz toprağa uzanacak, onu da kurtlar yiyecek. 

Hey zavallı hey! Hepimiz kardeşiz be. Hepimiz kurtların yiyeceği etiz..."

Kazancakis'in kafasına ulaşmak için yaşlanmayı beklememek gerek. Habil ile Kabil den beri kötülük sürüyor, insanlar birbirlerini, en çok da kendilerini kandırıyorlar. İyilik yapma konusunda

cömert olmak gerek. Kötü dediğimiz bir insan elinden tutulursa gayet iyi bir insana dönüşebilir çünkü.

Yeryüzünde sonsuz kötülük var, ama şefkat, merhamet, güzellik de sonsuz. İnsan her gün yeniden doğabilir. Yeter ki istesin. Sen iyi olmaya, her durumda iyilikle karşılık vermeye zorla kendini. Ama unutma, iyi insan olmaya çalışırken etrafındakilere olduğu kadar kendine de iyi ol.