Gelin sizinle biraz hayal kuralım.. Sabah henüz hava aydınlanmamış zifiri bir karanlık var. Doğalgaz faturası çok gelecek diye yatarken kapattığın kombi yüzünden ev soğuk. Sıcak yatağın içinden o yorganın altın evini geçindirmek kursağından iki lokma geçecek diye kalkıyorsun. İşe gitmek için evden çıkıyorsun hala karanlık.. Otobüse bineceksin bir geliyor bütün otobüs dolu.Binmeye çalışsanda nafile bir sonraki otobüsü bekliyorsun o da geliyor ama ayaktasın 40 dakikalık ayakta kalma mücadelesinden sonra iş yerine geliyorsun saatlerce çalışıyorsun asgari maaşını alıyorsun. Tekrar bir otobüs serüveni geliyorsun eve yine zifiri karanlık. iki kaşık yemek bir bardak çay saat oldu 10 yatma vakti. Şimdi bu döngü içerisinde yaşayan bir insanın kaybedecek neyi var? Sosyal çevre mi? İtibar mı?
Algılayabildiği kendi küçük dünyası içerisinde bazı kavramlara sarılıyor. Tek aktivitesi olan televizyon ve telefondan sürekli olarak cinayet haberleri okuyor her gün yeni bir cinayet haberi ilk duyduğunda, kendi yerine koyduğu maktül ile daha sonrasında ‘’yine bi kadını öldürmüşler gördün mü?’ deyip bir sonraki habere geçiyor. Duygu dahi hissetmiyor çünkü alıştık/alıştırıldık…
Medyada cinayet haberleri çıkıyor. Bunun önemli bir kısmını da ne yazık ki kadın cinayetleri oluşturuyor. Aldığımız verilere göre ülkemizde son 10 yılda en az 2534 kadın cinayeti işlenmiş. Bir de kadın oluşumlarının sayılarına baktığımız zaman bu sayı oldukça artmakta olduğunu görüyoruz. Yapılan bir araştırmaya göre kadın cinayetlerinde zanlıların eğitim düzeyi %77 oranında ilköğretim düzeyinde, bu da aslında bize cinayetlerin ana nedenini açıklıyor.
Ancak yalnızca eğitim ile açıklayabileceğimiz bir olgu olduğunu düşünmüyorum. Dizilerde, haber programlarında, sosyal medyada yayınlanan şiddet haberlerinin, video ve fotoğrafların ŞİDDETİ normalleştirmeye başladığını düşünüyorum. Dizilerde izlediğimiz aşkları gerçek aşk, dizilerde gördüğümüz mafyacılığı oyun sanıyoruz. Günün sonunda stres, sorun ve sıkıntıların arasında kaldığımız bir döngüde hafızamız yalnızca son bir ayın haberlerini alabiliyor. Ne yazık ki basında üzerinde durulmayan cinayete kurban olan binlerce kadınımızın isimleri unutuluyor. Sebep olarak; bir kısmı NAMUS bir kısmı KISKANÇLIK bir kısmı CİNNET olarak nitelendirilse de hiçbir gerekçe bir insanın, bir annenin, bir kadının öldürülmesi için geçerli OLAMAZ.
Peygamberimiz Veda Hutbesinde, kadınları, Allah’ın emanetleri olarak nitelemiş ve onları bu şekilde ümmetine emanet etmiştir:
"Kadınların haklarını yerine getirme hususunda Allâh'tan korkunuz! Zîrâ siz onları Allâh'ın bir emaneti olarak aldınız."