Bu hafta sonu Yassıada olarak bilinen Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nı gezdim. 27 Mayıs 1960’ta Yaslıada’ya dönüşen Yassıada, yeni haliyle şimdi karanlıktan aydınlığa çıkışın öyküsünü anlatıyor. Adada mutlaka görülmesi gereken yerler: ‘Adaletin Körlüğü’, ‘Karanlıktan Aydınlığa Açık Hava Müzesi’, ‘Adnan Menderes Müzesi’, ‘Geriye Kalanlar’, ‘Urgana Yenik Düşmek’...
Yassıada
‘Bilmiyor gülmeyi sakinlerinin binde biri
Bir vatan derdi birikmiş bir avuçluk karada
Kuşu hicran getirir, dalgası hüsran götürür
Mavi bir gölde elem katresidir Yassıada.’
Faruk Nafiz Çamlıbel
Demokrasi tarihinin kara lekesi olan 12 Eylül’ün yıldönümünde Yassıada’yı gezdim. Yeni adıyla Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nı.
Adalet Bakanlığı, 12 Eylül 1980 darbesinin 40. yılı dolayısıyla adada ‘Vesayetten Demokrasiye Milli İrade Sempozyumu” düzenledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katıldığı günde darbeler eleştirildi.
27 Mayıs 1960’ta Yaslıada’ya dönüşen Yassıada, yeni haliyle şimdi karanlıktan aydınlığa çıkışın öyküsünü anlatılıyor. Hem o günler ayrıntılı olarak görsellerle veriliyor hem de tam bir açık hava müzesi olmuş.
Mutlaka görülmesi gereken yerler: ‘Adaletin Körlüğü’, ‘Karanlıktan Aydınlığa Açık Hava Müzesi’, ‘Adnan Menderes Müzesi’, ‘Geriye Kalanlar’, ‘Urgana Yenik Düşmek’...
KALAN VALİZLERLE ETKİLİ SUNUM
Adada ilk karşınıza çıkan ‘Geriye Kalanlar’ bölümü. Yani merdivenden çıkarken gördüğünüz valizlerin olduğu yer. Demokrasi yolunda yaşanan acı deneyimlerin etkili ve akılda kalıcı bir sunumu. ‘Buraya valizleriyle geldiler ama gidemediler, valizleri kaldı geriye’ diyor size hüzünlü bir şekilde.
Daha sonra Menderes ve arkadaşlarının yargılandığı ve idam kararlarının alındığı mahkeme salonu olarak kullanılan spor salonuna geliyorsunuz. Şimdiki adı Hasan Polatkan Spor Salonu ve 27 Mayıs Müzesi. Müze girişinde dava dosyalarının özetinden ve çıkan kararlardan oluşan sergi görülüyor.
Mahkeme salonunda dikkat çeken ise yargılamayı yapanların yüzleri kapatılmış. Daha önceki fotoğraflarda yüzleri açıktı benim gördüğüm. Yüzleri kapatılarak da bir mesaj verilmiş. Avukatların ise yüzleri açık.
Sanıkların oturdukları sandalyelere oturunca insan bir garip oluyor. O günlere gidiyorsunuz.
Ordan çıkınca şato kalıntıları ve su sarnıcını görüyorsunuz. Restorasyonları hala devam ediyor.
Sonra ise ‘Karanlıktan Aydınlığa Açık Hava Müzesi’ karşınıza çıkıyor. Adanın geçmişinden günümüze tarihinin anlatıldığı müzede görseller ve 4 dilde mesajlar yer alıyor.
Burada Menderes’in adaya getirilişi ve yargılanmasına yönelik fotoğraflarda da tarihsel olarak veriliyor.
‘Işığı korumak’ başlığı ise ‘demokrasi ışığı hiç sönmesin’ mesajlı figürlerde karşınıza çıkıyor bu müze çevresinde.
MENDERES MÜZESİ
Adadaki en önemli yerlerden biri de Adnan Menderes Müzesi.
Müzede Menderes’in uçak kazasından eğitimine, Meclise girişinden kalkınma yıllarına kadar hayatından bir çok kesit ayrı ayrı odalarda anlatılıyor. Menderes’in birçok fotoğrafını da görmek mümkün bu alanda.
Müzede üst kat ise çok farklı. Menderes’in ruh hali anlatılıyor uzun uzun.
Ölüm korkusu, çaresizlik- halüsinasyon, intihar, özlem, sorgulama tek tek anlatılıyor bu bölümde.
Üst katta Menderes’in hapishane odası da var. Tahta masa, sandalye, küçük yatak ve tahtayla kapatılmış görülmeyen penceresi...
ÇARESİZLİK VE HALÜSİNASYON
‘Çaresizlik ve Halüsinasyon’ odasında şu vurgular yapılıyor müzenin:
“Menderes’in zihni içinde bulunduğu baskı dolu ve acımasız ortamdan etkilenmişti. Maruz kaldığı tecridin izleri fiziksel olarak da kendini göstermiş ve aşırı derece de kilo kaybetmişti. Bazen mahkeme salonunda ayakta durmakta ve hatta cümle kurabilmekte dahi zorlandığı oluyordu. Dönemin tanıkları yıllar sonra, Menderes’e duruşmalara çıkmadan evvel bir çeşit iğne yapıldığını ve bu iğnenin onu uyuşturduğunu yazdılar...”
İNTİHARA TEŞEBBÜS
‘İntihar’ odasında ise şunlar vurgulanıyor:
“15 Eylül gecesi idamdan iki gün önce Adnan Menderes ceketinin iç cebinde biriktirdiği uyku haplarını içerek intihara teşebbüs etti. Artık ona yapılan eziyetlere katlanmaya gücü ve idraki kalmamıştı. Belki de daha ilk günlerde anlamıştı idam edileceğini. Aylarca onu pes ettirmek adına her yolu denemişlerdi ve her defasında onuruna hücum etmişlerdi. O da içinde bulunduğu darmadağın psikolojinin etkisiyle, ona ve ülkesine bunca eziyetleri yapan bu zevatın eliyle ölmektense kendini öldürmeye karar vermişti...”
ADALETİN KÖRLÜĞÜ VE URGANA YENİK DÜŞMEK
Müzede çıkıp yukarılara doğru yürürken yeşil alanda karşınıza ‘Adaletin Körlüğü’ tasvirini görüyorsunuz. Gözleri bağlı bir kadının elleri ve baş figürüyle ‘demokrasinin vazgeçilmezi hukuk devleti olmaktır’ deniliyor.
Ayrıca adada ‘Urgana Yenik Düşmek’ tasviri de var. Bu da ‘siyasal çıkarlar uğruna verilmiş demokrasi şehitleri anısına...Bir daha kurulmasın’ denilerek anlamlı mesaj veriyor.
Adadaki tasvirlerden biri de ‘Yerine Ulaşamayan Mektuplar’.
Yassıada’da yargılananların yazdığı, ancak sansüre takılarak muhatabına ulaşmayan mektuplar etrafı dikenli tellerle çevrili olarak sergileniyor.
GİDEMEYEN MEKTUPLAR
İnsanın duygulandığı alanlardan birisi. Gidemeyen mektuplar, gelemeyen mektuplar...
Adanın ucuna ise demokrasiye olan saygıyı ve inancı canlı tutmak için demokrasi feneri yapılmış.
Bu fener demokrasi ışığını simgeliyormuş.
Adada sempozyum ise Adnan Menderes Kongre Merkezi’nde yapıldı. Bu çok amaçlı salon 600 kişi kapasiteli. Ayrıca önünde de 3650 metrekare alana sahip Demokrasi Meydanı karşınıza çıkıyor.
Adada kongre turizmi için inşaa edilen 123 odalı otel de var. Adada ayrıca 700 kişilik camide unutulmamış ve ismi Fatin Rüştü Zorlu. Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nda kütüphane, zindanlar, cam teras bulunuyor.
Adada dolaşırken hüzünleniyorsunuz zaman zaman. Darbelerin hiç yaşanmamasını istiyorsunuz. Böyle müzelerde dolaştıkça demokrasiye ne kadar çok sarılmak gerektiğini daha iyi anlıyorsunuz.
Ve 12 Eylülleri, 27 Mayısları, 15 Temmuzları lanetliyorsunuz.
Son söz olarak da yaşasın demokrasi diyorsunuz...