Siyasetin duayen isimlerinden olan Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi Cemil Çiçek ile darbeleri ve arkasındaki güçleri konuştuk...
Alçak darbe girişimi olan 15 Temmuz’un yıldönümüne az kaldı. 15 Temmuz’u unutmamak ve unutturmamak gerekiyor.
Darbeler dönemi kapandı mı? Demokrasiye zararları ne oldu? Darbelerin arkasında kimler var? Asker siyasetçi ilişkisi nasıldı?
Tüm bunları Türk siyasi hayatında 55 yılı geçen Cemil Çiçek ile konuştuk. Şu anda Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi olan Çiçek, TBMM Başkanlığı, Hükümet Sözcülüğü ve birçok kabinede farklı bakanlık görevlerinde bulundu.
Türk siyasi hayatında her cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi krizler çıkarıldığını ve provokasyonlar yapılarak seçimleri etkileme yoluna girildiğini belirten Çiçek, ayrıca genelkurmay başkanlığı yapan kişinin sonraki görevinin cumhurbaşkanı olacağına yönelik bir gelenek oluşturulmaya çalışıldığını vurguladı. Çiçek, “Turgut Özal’ın 1989 cumhurbaşkanlığı seçiminde çok şeyler yaşadık. Daha 1.5 yıl evvelden yönlendirmeler başladı. Teşvikler, tahrikler başladı. ANAP’ın 1989’da bu ülkeye yaptığı hizmetlerden bir tanesi Cumhurbaşkanlığı makamının sivilleşmiş olmasıdır. Eğer Turgut Özal seçilmeseydi Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı bence zor olurdu. Bu trend devam ederdi” diyor. Darbelerin arkasında vekalet savaşlarının olduğunu belirten Çiçek, Türkiye’nin stratejik ortağının da olduğu 7-8 ülkenin bunları desteklediğini vurguladı. Çiçek, Milliyet’in sorularını şöyle yanıtladı:
Genç subaylar var mı yok mu?
- Siyasi hayatınızda kaç darbe gördünüz?
Türkiye’nin yakın siyasi tarihine baktığınızda önemli kırılma noktalarını toplum ve millet olarak yaşadık. Özellikle çok partili hayata geçtikten sonra maalesef siyaset çok gergin geçti. Ben 55 yıldır siyasetin bir şekilde içindeyim. Belli bir süreden beri de gündelik siyasetin dışındayım. 27 Mayıs darbesinde ben ortaokul öğrencisiydim. İlk defa darbeyle ben o zaman karşılaştım. Sonra 22 Şubat, 21 Mayıs. Talat Aydemir’in 2 darbe teşebbüsü. O zaman lise öğrencisiyim. 12 Mart’ta ise üniversite öğrencisiyim. Bir de 9 Mart var 12 Mart’tan önce. Darbecilerin darbecileri tasfiyesi. Ondan sonra zaman zaman gazete manşetlerinde darbe imaları olan ordunun rahatsız olduğunu belirten genç subaylar vs. Kimdir, neyin nesidir? Gerçekte böyle bir şey var mı, yok mu? Yani sık sık darbe konusu gazete manşetlerinde gündeme gelir. 12 Eylül başlı başına bir kırılma noktası bizim toplumumuzda. O zamanda hayata yeni atılmışız, Yozgat’ta avukatlık yapıyoruz. Darbeyi yapanların idari üzerindeki hakimiyeti 1989’a kadar devam etti. Halkın seçtiği bir Başbakan olan Turgut Özal protokolde 7. sırada. Tam normalleşeceğiz derken bu defa 28 Şubat. Bin yıl süreceği ifade edilen ve tortuları hala sürüyor. Onu anlamaya çalıştık. Onu toplum olarak sırtımızdan atmaya çalıştık. Arkasından 27 Nisan. O da yetmedi, 15 Temmuz. Demek ki ben kendi hayatımda bırakın yazılıp çizilenleri şöyle ağız tadıyla huzur içerisinde bir 5-10 yılı yaşayamadım desem yeridir.
Darbe sorun çözmez
- Darbeler dönemi kapandı mı?
Kapansın istiyoruz. Demokraside hiç akla getirilmemesi gereken konu darbedir. Şu anda 105’ten fazla parti var. İktidar yanlış yaparsa bu muhalefete altın fırsat çıkarır. Seçimler yapılıyor. Neden darbe yoluyla ülke sorunlarını çözmek gibi bir alışkanlığı hala sürdürüyoruz. Kaldı ki darbeler hangi sorunu çözdü diye baktığınızda hiçbir sorunu çözmedi. Mevcut sorunları daha kangren hale getirdi. Ülkeyi de darbenin yapıldığı döneme ve yapılış tarzına göre en az 20-50 yıl geriye götürdü. Darbe yapıp da işi başarıya erdirmiş ülkeyi Refaha kavuşturmuş bir darbe hatırlamıyorum ben. En çok darbeler Ortadoğu’da yapılır, Ortadoğu’nun hali belli. Biz de yapılan darbelerin gerekçelerine bakın, ‘ülkenin birliğidir, bütünlüğüdür, beraberliğidir’, nasıl birlik ve bütünlük oldu. Bu darbelerle bunların çözülmüş olması gerekirdi. Yani darbeler hiçbir sorunu çözmüyor.
‘50 yıla yakındır terörle uğraşıyoruz’
- Darbelerin arkasında kimler var?
Günümüzde ülkeler artık bir ülkede, bir bölgede belli politikaları uygulamak istiyorlarsa artık vekalet savaşı diye sıkça kullanılan iki savaş yöntemi ile istediklerini yaptırmaya çalışıyorlar. Bunlardan biri terördür biri de darbelerdir. Demek ki darbeler ve terör vekalet savaşının iki ayrı yöntemidir. Bazen bu ikisi birbiri ile de irtibatlıdır. Darbe yapabilmek için teröre yol verirler, terör örgütlerini kışkırtırlar, ülkede huzur ve istikrar bozulur, kargaşa çıkar. ‘Ne yapalım gelsin o ülkenin ordusu bu işi halletsin’. Darbelere davetiye çıkarmak için terör kullanılır. Bunun için terörle darbe arasındaki irtibat bizim toplumumuzda yeteri kadar incelenmedi ve araştırılmadı.
- Darbeyi destekleyen ülkeler hangileri?
Terör ayrı darbe ayrı bir yöntem değil. İkisinin de arkasındaki uluslararası güçlerin sayısı 7-8’dir, fazla değil. Hiçbir Afrika ülkesi Türkiye’de ne darbe yapar ne de teröre destek verebilir. Bu yöntemleri kullananların bir kısmıyla biz aynı ittifak içerisindeyiz. Hem yakın iş birliği ve aynı ittifak içindeyiz, hatta bazıları ile fiyakalı ifade ile stratejik ortağız. Türkiye vekalet savaşlarına en fazla sahne olan dünyadaki birkaç ülkeden biridir. 50 yıla yakındır biz terör ile uğraşıyoruz. Hükümet Sözcüsü iken pek ülke ismi zikretmedik ama 15 Temmuz darbe girişimi ile herkesin foyası da boyası da ortaya çıktı. Demek ki Türkiye’de 50 yıldır uğraştığımız terörün arkasında bu 7-8 tane ülke var.
Cumhurbaşkanlığı seçimi karın ağrısı
- Cumhurbaşkanı seçimleri ile krizlerin bağlantısı var mı?
27 Mayıs darbesinden sonraki bütün cumhurbaşkanlığı seçimleri Türkiye’de bir karın ağrısına dönüşmüştür. Her defasında cumhurbaşkanı kim olacak 1.5-2 yıl evvelinden kulisleri, kavgaları başlar. Seçim yapılacağı zaman tanklar sokakta, uçaklar havada Meclis Genel Kurulu’nda da şeklen bir seçim yapılıyor. Bakın. Seçimlere. Hepsinin arkasında bir kısım cuntalar demokratik bir ülkede olmaması gereken kayıt dışı halka hesap vermeyen kayıt dışı siyasi unsurlar hep devreye giriyor. Seçimi kotarabilmek için de birçok huzursuzluklar çıkarılıyor. 1973 cumhurbaşkanlığı seçimine bakın. Genelkurmay başkanı. Böyle de bir gelenek oluştu sanki. Sanki genelkurmay başkanlığından sonraki görev cumhurbaşkanlığı. Havada uçaklar uçuşuyor.
- Turgut Özal’ın seçilmesi sivil Cumhurbaşkanı açısından önemli oldu mu?
Turgut Özal’ın 1989 cumhurbaşkanlığı seçiminde bazı şeyler yaşadık. Özal’ın cumhurbaşkanı olacağı iyi kötü anlaşılınca Anavatan Partisi üzerinde bir kısım baskılar meydana geldi. Parti kendi içerisinde bölünme yoluna gitti neredeyse. Yok liberaller yok muhafazakârlar yok milliyetçiler. Ya bunlar 1983’te de aynı parti içindeydi. ANAP’ın felsefesi buydu. 1989’da Anavatan Partisinin başka hizmetleri yanında bu ülkeye yaptığı hizmetlerden bir tanesi Cumhurbaşkanlığı makamının sivilleşmiş olmasıdır. Eğer Turgut Özal seçilmeseydi Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı bence zor olurdu. Bu trend devam ederdi.