Merhaba Arkadaşlar ,
Bu Haftaki Yazım Mezhep  ve Mezhep Savaşları.
Gerçek şudur ki, Mezhep Savaşları yaşadığımız Gezegen de yapılabilecek en büyük yıkımlardandır.
Ve benim görüşümle İnsanoğlunun Yeryüzünde iradesiyle yapabileceği İnsanoğlu Kıyametidir.
Mezhepçiliğin günümüz dünyasında ırkçılık tan bir farkı kalmamıştır. Ve ilk ırkçılığı şeytan yapmıştır. Dünyanın ilk insanı olarak bildiğimiz Hz. Adem babamızın yaratılışında Yüce Allaha isyan etmiş ve ben ateşten yaratıldım o ise toprak , balçık tan yaratıldı o halde ben onun önünde secde etmem diyerek başlayan ve şu an insanoğlunun kendini başkasından gerek ekonomik gerek dini ve mezhep olarak üstün tutmaya çalışmasıdır. Ama en tehlikeli üstünlük mezhepçliktir. Çünkü dünya da hükmünü yitirrmiş dinlere karşı şu an hak din islam olan dini diğer dinlere göre tabi ki farklı tutarsın, kibre kapılıp ekonomik olarak ta arkadaşına üstünlük yaparsın bu zaten insanoğlunun en büyük hastalığı ama biz insanlar hata yaparız, yaratılışımızın gereği hatalar yaparız, kusursuz değiliz. Yalnız en büyük hata mezhep olarak aynı dini yaşadığın insana karşı üstün olma gayreti ve onun yaşam hakkını elinden alman aynı şeytanın yaptığı ırkçılık gibidir. Bundan hiçbir farkı yoktur.
Biraz hatırlamak ta yarar var dünyada mezhep farklılıkları ve mezhep savaşları nasıl başladı ,
16. ve 17yy. Avrupa da yüzbinlerin ölümüne, kıtlığa ve hastaıklara yol açan büyük savaşlar.
Roma Cermen İmparatorluğu nu oluşturan protestan ve katolik şehirleri arasında başlayıp daha sonra bütün avrupa ya yayılmıştır. Ve Avrupa birbirini bitirirken o yüzyılarda Osmanlı İmparatorluğu gücüne güç katmış ve muhteşem fetihler yapıyordu. Avrupa ülkeleri  zaten birbirine düşmüş çok acımasız kıyımlar yapmıştır. Ve fetihlerin yanı sıra, bazı ülkeler kendi rızasıyla diğer mezhebin katolik, protestan vs. bünyesine gireceğine Osmanlı İmparatorluğunun hakimiyetine girmiş ve vergiler vermiştir. 17yy. Avrupalılar kendi aralarında yapmış olduğu Vestfalya barış anltlamşasıyla beraber anlaşmışlardır. Ve ondan sonra ne mi oldu? Güçlerini yıllar sürsede toplayıp oturup düşündüler biz birbirimizle yıllardır savaşırken, burnumuzun dibinde heryeri ele geçirmiş Osmanlıya karşı en ufak bir şey bile yapamıyoruz. Ve ondan sonra planlar başlar ve devreye girer.
Bir diğer Örnek, Osmanlı İmparatorluğunun yıkılışına doğru giderken Balkan ülkeleri kendi aralarında mezhep çatışmasına girerler ve ciddi kıyımlar olur. O zamanın Enver paşa sıda, orda yaşanan çatışmayı bitirmek için arabuluculuk yapar. Aralarında ki sorun protestani, ortadoks ve katoliklerin tek bir kilisede birleşmesi ve o kiliseyi seçememeleridir. Enver paşa hemen devreye sokulur ve hanginizin nüfusu daha kalabalıksa diğerleride onun kilisesine bağlı olsun der. Sayım yapılır ve ortadoks ların kilisesi seçilir, aralarında barış yapılır ve husumet biter. Daha sonra Rusyanın da destekleriyle bunlar şöyle düşünür, yıllardır biz aramızda savaşmışız bakın şimdi ortak bir konuda birleştik ve bizim asıl düşmanımız Osmanlı İmparatorluğu diyip, ayaklanmayı başlatırlar.
Aslında hepsi aynanın diğer yüzü biliyormusunuz ? Şu ortadoğu da yaşanan şeyleri sanki adamlar kendinden ders çıkarmış ve planlamış bizim üzerimizde uyguluyorlar. Bide küçük bir ayrıntı bunlar 16-17 yy. arasında birbirine girerken şikayetlerini ve arabulucuğu Osmanlı yapardı. Size birşey hatırlattımı Abd şu an aynı politikayla arabulucuk yapıyor. Aslında yapmıyor. Eğer ki düşmanın sana baş kaldırmasını istemiyorsan onları birbirine düşüreceksin ve kendini arabulucu kabul ettirip hiç bir zaman çözüm üretmüyeceksin ki senle uğraşmasın. 
Biz aslında çok şey bilip uygulamıyan milletleriz. Zamanında Osmanlının yıkılışında bundan bir ders çıkarsaydık şu an tüm Ortadoğu Türkiye nin himayesine girer İslam Medeniyetleri altında buluşurdu. Avrupanın kurmuş olduğu AB iç yapısıyla az da olsa Osmanlı ya benzemiyor mu? Bunlar aslında bizi yıkmakla kalmamış bizim yapımızı,birliğimizi herşeyimizi taklit etmişler. Aslında yıkıcı ve mezhepçi olan onlar, barışçıl ve medeni toplumlarda biziz. Ve yakındır İnşallah kendimize gelmek için.
Şimdi biraz da bizden bahsedelim.
Ortadoğuda şu an bir mezhep savaşı fitilenmiş tam anlamıyla yaygınlaştırılmak isteniyor. Bunun sebebide insanların Yüce Allahın ipine sımsıkı tutunmamaları ve Kuran-ı Kerimi rehber edinmemeleri, oysa ki dinde üstünlük sadece takva iledir. Şia mezhebinin düşündüğü gibi hilafet ve imamlık soydan gitmemeli, nitekim şia mezhebi kendi içinde bile ayrılığa düşmüştür. Kimileri Dört Halifeye inanır, bazı grubu da inanır fakat Hz.Ali nin ilk halife olmasını savunur, bir diğerleride islama inanır ama orucu ve namazı kabul etmez icraa etmezler. Yani kendi aralarında bile ciddi fikir ayırılıkları vardır. Oysa ki bizde ki sunnilik Allahın bütün emirlerine uymayı, Peygamber efendimiz S.A.V. in halifelerine tabi olmayı emreder. Ve ondan sonra gelmiş dört imamın mezhebidir. Hepsine uyulmuş fikir ayrılığına düşülmemiştir. 
Şiiler imamet hakkında farklı fikirleri vardır. Genel olarak ta üç gruptan oluşur.
Zeyd’îyye (Beşçiler),İsmâ‘il’îyye (Yediciler),İsnâ‘aşer’îyye (Onikiciler) ve On İki İmâm. olarak adlandırabiliriz
Sunni Mezhepler (Ehl-i sünnete yaygın olan).
Ehl-i sünnete yaygın olan dört büyük fıkıh mezhebi vardır. Bunlara da biraz deyinelim.
Mezhep nedir ? Dört büyük imam neyi amaçladı ? Mezhep varmıdır ? Bunları azda olsa biraz birikimimizle sizlere aktarmaya çalışağım.
Mezhep Peygamber Efendimiz S.A.V. döneminden sonra sahabiler ve tabii ler aracılığıyla bizlere kadar gelmiş, esas temeli doğru olan ve o dönem islamı yaymak için kitabımız Kuran- ı Kerim de tefsir edilmiş , edilemeyen veya Kuran- ı kerim haricinde hadislerde olan dini konuları sahabilerin dünyaya yayması ve onlara tabii olanlara doğru şekilde aktarmasıdır, yalnız bizim bilgi kirliliğimizden dolayı yanlış uygulanan fırkalardır.
Dört Mezhep İmamı,
Yeryüzünde bulunan bütün müslümanlara doğru yolu gösteren ve Hz. Muhammed'in (s.a.v.) dinini değişmeden bozulmadan öğrenmemize önderlik eden, dört büyük alim olmuştur. Bunlar; İmam-ı A'zam Ebu Hanife, İmamı-ı Malik, İmam-ı Şafii ve İmam-ı Ahmed bin Hanbel'dir.
 
1- İmam-ı A'zam Ebu Hanife (Nu'man bin Sabit) İslam alimlerinin en büyüklerindendir. Ehl-i sünnetin reisidir. Hicretin 80. senesinde Kufe'de doğdu ve 150 senesinde Bağdat'ta vefat etti. İmam-ı A'zamın Kur'an-ı Kerimden ve hadis-i şeriflerden anlayıp açıkladığı din bilgilerine onun " mezhebi" denir. Buna uyan müslümanlara da " Hanefi" denir.
 
2. İmam-ı Malik bin Enes: Çok büyük alimdir. Hicretin 95. yılında Medine'de doğdu ve 179 senesinde Medine'de vefat etti. Bu büyük alime uyanlara da " Maliki" denir.
 
3- İmam-ı Muhammed bin İdris Şafi'i: İslam alimlerinin gözbebeğidir. 150 senesinde Filistin'de Gazze'de doğdu. 204 senesinde Mısır'da vefat etti. bu zatın gösterdiği yolda bulunanlara " Şafii" denir.
 
4- İmam-ı Ahmed bin Hanbel: Hicretin 164. senesinde Bağdat'da doğdu ve 241 senesinde Bağdat'da vefat etti. İslam binasının temel direğidir. Bunun açıkladığı din bilgilerine uyarak işlerini ve ibadetlerini yapanlara da " Hanbel" denir.
 
Bu dört imamın ve talebelerinin, Eshab-ı kiramdan öğrenip bildirdikleri doğru yola " EHL-İ SÜNNET VEL-CEMAAT MEZHEBİ" denir. Bugün bu dört imamdan birine uymayan bir kimse, büyük tehlikededir. Doğru yoldan sapmıştır.
Ve bu Mezhep İmamlar eğer bizim söylediğimiz Kuran-ı Kerim e ters düşüyor veya uymuyorsa siz Kuran-ı Kerim e inanın, yani bizde insanız bilmeden hata edebiliriz. Ama sizin tabi olacağınız asıl rehber Kuran-ı Kerimdir. Diyorlar.
Peki biz ne yapıyoruz tamamiyen Kuran-ı Kerimi okumadan anlamadan savaşıyoruz, insan yaşamına son veriyoruz ve gruplaşıp herkes mezhebine göre baksın diyoruz. Peki size soruyorum , Peygamber efendimiz S.A.V. hanifimiydi, şaafimiydi, hanabelimiydi, Malikimiydi ?
Müslümandı arkadaşlar Müslüman. bütün Peygamberlerin dini neydi sonradan çıkan mezhepler miydi? Değildi Allahın hak diniydi.
 Kuran da ne diyor.
Ve hepiniz, Allah' ın ipine sımsıkı tutunun,fırkalara ayrılmayın. Ali İmran (3,103)
Dört mezhep imamı sadece Allah' ın Resulune verdiği kitabı,dini yaymaya çalıştı. Tabi kide onları dinyeceğiz. Ama fırkalara ayrılmadan, kardeş olduğumuz bilincinde ayrışmadan, Rehber Kuran-ı Kerimin yolundan ayrılmadan.
Şimdi Oradoğuda bir savaş varsa bir ayrışma varsa bunların hepsini biz yaptık. Şia, sunni, kürt,türk diye ayrılmadan Allahın ipine sımsıkı tutunacağız. İnsan olarak bakacağız herkes eşittir diye hatta öyle derin düşüneceğiz ki yaşadığımız dünya da bizden başka canlıların da yaşam hakkı var. Yaptığımız savaşlarda insanoğlunun kıyımıyla doğal hayat ve diğer canlılar da zarar görüyor. Biraz böyle düşünelim, dünyada yaşayan insanların en temel duygusu sevgi olmalı, din,dil,ırk ayrımı yapmadan herkesin birbirini sevmesi,özgürlük çizgisini bilmesi hatta ve hatta yaşam hayatını korumalı kolamalı, biz ancak böyle birbizimizle savaşmak tan vazgeçeriz diye düşünülmeli. Ve ayrışmaya gidilmemeli temel olan şey sevgidir, temel olan şey insandır.
Yüce Allah şöyle diyor : Lekad ḣalaknâ-l-insâne fî ahseni takvîm(in).
Meali ; Biz, gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık.
Ben diyorum ki,
Dünya da iki çeşit insan vardır. İyiler ve Kötüler. 
Tek farkımızın bu olması dileğiyle.
Sağlıcakla kalın.