Çocukluğunu köyde yaşayanlar bilir.

En uzun günler ve geceler köyde yaşanır.

Sabah gün doğmadan uyanılır, akşam gün batınca yatılır.

Vakit geçmek bilmez.

Kardeşlerle, arkadaşlarla koşturup, hayvan kovalamak, oyun oynamak olmadığı zaman köydeki yalnızlık bir sıkıcı olur ki anlatamam.

Bir ağacın dibine çulu serip, başının altına yastığı attığın zaman en keyifli zamandır. Hele bir de hafiften rüzgar esiyorsa değmeyin keyfe.

Sırtüstü uzanırken ağacın dalları ve yaprakları arasında gözünüz öten kuşu arar. Sesi her zamankinden farklı olan bu kuşun nasıl bir kuş olduğunu merak edersiniz. Gözünüz sesin çıktığı kuşu ararken, başka bir ilginç kuşu görürsünüz. Uzandığınız yere yaklaşan tavuk ve horozlar adeta sizinle oynamak ister. Onları uzaklaştırmak için yan dönüp bir süre uyuyayım dediğinizde, hemen gözünüzün önünde harıl harıl çalışan karınca kolonileriyle karşılaşırsınız. Yanlışlıkla çulu yollarının üzerine sermişseniz adeta kıyametler koparıyorlar gibi gelir. Ağzındaki yemi zorla taşıyan karıncalar koşuşturarak yeni bir güzergah hazırlayıp, yuvalarına doğru yol almaya başlarlar. Bazen 5-10 tanesi ölmüş bir böceği sürükleye sürükleye yuvaya götürür. Büyük böcekler yuvanın girişinden sığmayınca bu kez toparlanıp kemirmeye, böceği parçalamaya başlarlar.

Ses olarak sadece rüzgarın ağaç yapraklarından ürettiği, bazen bir horozun neşeli ötüşü, bir tavuğun yavrularını arkasından çağırırken gıdaklaması, kuşların şakırtısı, serçe gruplarının aniden bağrışması vardır. Araba sesi hemen hemen hiç yoktur. Bazen bir traktör uzaktan geçip giderken römorkunun taşlar üzerinde zıplamasından çıkan demir sesleri gelir uzaktan. Uzak bir köy evinde ağlayan çocuk sesi, elini kulağına atıp bir bağdan diğer bağa seslenerek birini çağıranın sesi arada bir sessizlikleri bozar. Öğlen sıcağında yatacak yer ararken evin içini seçmişseniz mutlaka sinek vızıltısı ile uykuya dalmak zorunda kalırsınız. Tek tıkırtının olmadığı bu anda öyle bir kanat vızıltısı çıkarır ki, kulağınızın dibinde zurna çalıyor sanırsınız.

Derken akşam olur, uzaktan çoban sesleri gelir toza dumana karışmış. Koyunlar evlere yaklaşınca kuzularına kavuşmak için can atarlar. Gece koyunların evde kalacağı mevsimlerde sürü köye girince her koyun kendi evinin yolunu tutar. Ana ile yavrusunun meleşerek birbirini bulması insanı hayrete düşürür.

Köyde sessizlik güzeldir. Sessizlik güzel olduğu kadar, köyün sesleri de güzeldir böylece.

Gece bağın birinde yakılan hoyrat sesi evlerin kerpiç duvarlarında yankılanır.

Elektrik olmadığı dönemlerden bahsettiğimiz için ezan sesi pek az duyulur. Ama duyulur. Minareden duyulan ezan sesinden kötüsü, bir ölü için okunan seladır. Ölünün selası okunmadan, kötü haberi duyulur. Herkes o eve toplanır. Kadınların ağıt sesleri, kazanı kaynatan ateşin dumanına karışır. Köye o anda bir kasvet çöker. Kimsenin yüzü gülmez. Üç günden fazla devam eder bu durum. O günlerde köydeki sessizliği, taziyeye gelen araç sesleri sık sık bozar.

Köyün seslerinden biri de davul zurnaya karışan silah sesleridir. Düğün de en az iki gün sürer. Kalabalık artar, köyün sessizliği bir süre bozulur.

Köyün sesi de, sessizliği de güzeldir.

Tabi anlattığımız zamanlar çok eskilerde kaldı.

Köyün sesini veya sessizliğini dinlemek istiyorsanız, artık araçların ulaşmadığı, elektrik olmayan uzakça bir yer bulmanız gerekecek.