Hepimiz Müslüman olduğumuzu söylediğimiz halde aramızda uçurumlar var. Aynı anadan, babadan olma kardeşler arasında fikri ayrılıklar olduğu halde koca bir dinin mensupları arasında farklı görüşler olması son derece normaldir.

Hizbullah Lideri Hasan Nasrallah önceki gün verdiği bir beyanatta, İngiliz Şiiliği’nin Vehhabilikten daha tehlikeli olduğunu, İngiliz Şiiliği’ne karşı ümmetin bilinçlenmesi gerektiğini söylemişti. Konu, İslami çevrelerde büyük yankı buldu. Çünkü İngiliz Şiiliği, İslam ümmetinin vahdetini engelleyen en büyük uçurumlardan biri. Bu konu hakkında zaman zaman arkadaş çevremizde konuşurken bir kısmı İran halkının, dolaysıyla şianın İslam’a düşman olduğunu, Müslümanların en büyük zararı şiadan gördüğünü söylemesi tartışırız. Ben, Allah’a ve Resulü’ne iman etmiş her müslümanın aynı çatı altında olduğunu, dolaysıyla hiçbir mezhebin diğer mezhebin mensuplarına tek kelime etmeye, düşmanlık, kin ve bugz beslemesine gerek olmadığını savunurum. Üstelik, mezhep gibi dine sonradan eklenmiş görüş farklılıklarının ümmetin parçalanmasına sebep olacak kadar önemli bir düşünce olmadığını, bundan bin küsür yıl önce yaşanmış siyasi gelişmelerin, bugünün Müslümanlarını ayrıştırma konusu edilmemesini savunurum.

Karşımda bulduğum en büyük tezat ise, Şia mensuplarının Hz. Ömer’e, Hz. Aişe’ye iftiralar ettiği, hakaretlerde bulunduğu iftirasıdır. Bugüne kadar okuduğum şia alimlerinin hiç birinin eserinde böyle bir duruma rastlamadığımı söylesem de arkadaşları inandıramıyordum. Kulaktan olma bilgilerle şianın kötülüğünden, İslam ümmetinin başına bela olduğundan dem vururlardı.

İran İslam Cumhuriyeti’nin kurucusu Ayetullah Humeyni’nin devrimden önce bahsettiği, 1979 İran İslam Devrimi’nde de vurgu yaptığı İngiliz Şiiliği, ümmetin her taraftar darbe yediği bugünlerde yeniden gündeme gelmiş oldu. Konuya Türkiye’deki Caferi Uleması’da ilgi göstererek, İslam’ın temel değerlerine, hele ehl-i beyte hakaretin Şia’da olmadığını, Hz. Ömer’e hakaretin İslam’a hakaret olacağını, Hz. Aişe’ye hakaretin Peygamberimiz Hz. Muhammed’e hakaret olacağını, böyle bir iftirayı kesinlikle kabul etmeyeceklerini belirterek, Ehli Sünnet ve Şia arasındaki farkı açmak, iki kesimi birbirine düşman etmek için bu tezgahın yüzyıllardır sistematik bir şekilde sürdürüldüğünü, İslam ümmetinin buna karşı dikkatli olması gerektiğinin altını çizdi.

İslam aleminin, gün gelip mezhep farklılıklarını bir tarafa bırakıp, kelime-i tevhid çatısı altında birleşeceği günler uzak değil sanıyorum. İslam toplumu, yüzyıllardır nifak meselesi olan böyle bir konuyu konuşmaya başladıysa, yakın zamanda sorunun tamamen ortadan kalkacağına işarettir. Yalnız dikkat edilmesi gereken, kışkırtma ve İngiliz nifağına dikkat etmektir.

Ümmetin arasındaki derin uçurum olan Sünni-Şii meselesi çözülmeye başlarken, kaşınan, büyütülen bir diğer mesele elbette ki Amerikan İslamıdır. Burada şunu söylemek gerekir ki, Amerikan İslamı da en az İngiliz Şiiliği kadar tehlikelidir. Günümüzde Ortadoğu’yu ateş çemberine çeviren, 15 Temmuz’da Türkiye’yi hain bir darbe girişimi ile alaşağı etmeye çalışanların düşüncesi de Amerikan İslamı’ndan başka bir şey değildi.