Dün sabah Urfa’da paralel yapı operasyonu yapılmış. Haber siteleri konuyu erken saatlerde gündeme taşımıştı. Gazeteciliğin ucundan tutuyoruz diye gören duyan bize sormaya başladı. “Kim gözaltına alınmış, o da mı onlardanmış?..”

Kim kimden ben ne bileyim?

Devlet kalkmış paralel yapı operasyonu yapıyor, kim paralel yapı örgütünün içinde, öylesine bulaşmış bu yapıya bunu da bilemeyiz.

Öyle veya böyle paralel yapı adı verilen örgütle bağı olmayan mı vardı. En sıradan vatandaş bile bunların dershanelerine çocuklarını eğitim için gönderir, gazetelerine abone olurdu. Kamudaki tüm işler bunların eliyle dönerdi.

O zaman devir öyleydi.

Bugün paralel yapı operasyonunun başındaki isim Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, meydanlarda “okyanus ötesine” selam gönderirdi. Paralel yapı diye adlandırılan oluşumun organize ettiği Türkçe Olimpiyatları için 1 TL’lik hatıra para bile bastırılmıştı.

Bir gün geldi, bir operasyon, bir kargaşa. Cumhurbaşkanımız “bizi kandırmışlar” dedi.

Olabilir. İnsanoğlu karşısındaki herkesi kendi gibi iyi niyetli görmeye meyillidir.

Bir operasyon başladı. Bugünlere kadar geldi. Dünkü operasyon da bunun bir parçasıydı. Gözaltına alınan kişilerin bu yapılanma ile ilişkileri ne boyutta, gerçekten de devlet düzenini değiştirmeye, hükümet yıkmaya yönelik bilinçli bir çalışma içindeler miydi, değiller miydi biz bilemeyiz. Devlet bilir, büyükler bilir. Bilmiyoruz. Gazeteciyiz, sadece böyle bir durumun olduğunu haber verebiliriz. Bu haberi de emniyet bildirdiği için duyarız. Başka bir boyutunu bilemeyiz.

Dün arayıp sorana söylediğim gibi, “biz ne bilek beğim, böyükler bilir”

Cumhuriyet döneminin en ünlü şairlerinden merhum Abdurrahim Karakoç’un şiirinin önemli vurgusu olan bu cümle.

2012 Haziran ayında hayata veda eden Karakoç, 1932 yılında Kahramanmaraş Ekinözü’nde doğmuş. Dedesi, babası ve kardeşleri de kendisi gibi şairdi, 12 şiir kitabı çıkarmıştı. Şiirleri kadar, bestelenmiş Türküleri ile de gönüllerde yer edinen Şair’in “Mihriban”, “Unutursun Mihribanım”, “Ben hep seni düşünürüm” gibi dillerden dillere dolaşan besteleri vardır.

Bahsettiğimiz “büyükler bilir” şiirini de en güzel Uğur Işılak yorumlamıştı.

Buyurun okuyalım;

-Büyükler bilir-

Yalan-dolan ile devran sürmeyi 
Biz ne bilek beğim, böyükler bilir. 
Milletin başına çorap örmeyi 
Biz ne bilek beğim, böyükler bilir. 

Rüşvet vermek, rüşvet almak nasıl şey 
Hazineden para çalmak nasıl şey 
Terlemeden zengin olmak nasıl şey 
Biz ne bilek beğim, böyükler bilir. 

Erken palazlanıp erken ötmeyi 
Değirmenler kurup baş öğütmeyi 
Hele meydan meydan adam gütmeyi 
Biz ne bilek beğim, böyükler bilir. 

Anlamayız kopya nedir, asıl ne 
Perde, sahne, solo, koro, fasıl ne 
Üçkağıtta erkân nedir, usul ne 
Biz ne bilek beğim, böyükler bilir. 

Viski, votka çekip keyif çatmayı 
Dansöz kucağında stres atmayı 
Milleti bölmeyi, vatan satmayı 
Biz ne bilek beğim, böyükler bilir. 

Kaç tür hokkabazlık, kâhinlik varsa 
Kaç şeytanlık varsa, kaç cinlik varsa 
Dünyada ne hile, ne hinlik varsa 
Biz ne bilek beğim, böyükler bilir. 

Namussuzluk yapın derler... Yaparız 
El uzatır öpün derler... Öperiz 
Put gösterir tapın derler... Taparız 
Biz ne bilek beğim, böyükler bilir. 

Seyrettikçe ana-baba filmini 
Hissederiz baskısını, zulmünü 
Lisansüstü maskaralık ilmini 
Biz ne bilek beğim, böyükler bilir. 

Âdettir gerekmez mâluma ilâm 
Taklide günaydın, asıla selâm 
Ne ki hınzırlık var hâsılıkelâm 
Biz ne bilek beğim, böyükler bilir. 

İçinde bulunduğu şartlar doğrultusunda şiirler yazan Karakoç, şiirleri yüzünden defalarca mahkemelik oldu. Mahkemelerinde avukat tutmayan Karakoç, tüm suçlamalardan beraat etti.

Çünkü onun şiiri insan odaklıydı. Şahısları, otoriteleri, devleti hedef almıyordu. Yanlışı hicvediyor, aşkı dile getiriyordu. Önemli bir halk ozanıydı.

Rahmetle anıyor, soranlara onun dizeleriyle hatırlatıyoruz.

“Biz ne bilek beğim, böyükler bilir.”