Suruç’taki katliam yüreklerimizi yaktı.
Hayatlarının baharında dalından koparılan gencecik evlatların analarının, babalarının ocağına ateş düşürdü.
Yanıbaşımızda yıllardır devam eden kirli savaşın bir çıtrığı, memleketimizin bağrını yaktı.
Bir karıncayı bile incitmemek için titizlik gösteren insanımız, bu hain saldırıda hayatını kaybeden insanlar için kahroldu.
Olaydan önceki gün, bayram vesilesiyle İstanbul’dan gelen çocukluk arkadaşımla sohbet ederken aynı şeyleri konuşuyorduk. Seçimlerde HDP’ye oy vermiş, gençlik yıllarından itibaren sosyalist düşünceye sahip bir dostum. Yıllarca bir ekmeği paylaştığım bu can dostum okul okumak için Ankara’ya gidince sosyalist olmuş ama bir araya geldiğimizde biz sadece aynı mahallenin iki can çocuğu olabiliyoruz. Birimizin siyasi görüşü, diğerimizin görüşünü ilgilendirmiyor. Ama sonuçta buluştuğumuz gerçek şu oluyor ki, tüm siyasi akımların kontrolü başka birilerinin elinde ve farklı amaçlara hizmet ediyor. Önemli olan milli, manevi değerlerimizi koruyabilmek, diline rengine bakmadan insanlarımızla bir ve beraber olabilmek diyor son noktayı koyuyoruz.
Terörden, kandan, kaostan beslenenler için bölgede ölenlerin kimliği, ırkı, rengi, dili, dini farketmiyor.
Türkiye’de herkes, her kesim biliyor ki, Türkiye Ortadoğu’da yıllardır devam eden savaş ortamına çekilmek isteniyor ve bunun için tüm yollar deneniyor.
Suruç’taki patlamanın henüz dumanları tüterken, henüz ateş yanarken, henüz olay yerine ambulanslar yetişmemişken, henüz saldırıda can veren zavallıların kanları akmaya devam ederken gelen açıklamaların saldırıyı IŞİD sempatizanı bir kadın tarafından gerçekleştirildiği iddiası, tüm batı basınının IŞİD’in Türkiye’de saldırı yaptığı haberleri, bu olayla neyin hedeflendiğini apaçık ortaya koyuyor. Saldırıyı yapanın ne kimliği, nede başka bir bilgisine ulaşılmadan olayın IŞİD’e maledilmesi
Oysa olayın şekli IŞİD’i işaret etmiyordu ve bugüne kadar yaptığı hiçbir eylemi reddetmeyen IŞİD de yayın organlarında Türkiye’de meydana gelen olayla ilgilerinin bulunmadığını açıkladı.
Birileri çıkıp Suruç’ta Türkiye’yi yasa boğan hadisenin PKK tarafından işlendiğini söyledi. Kobani’ye geçmek için 300 kişinin Suruç’a geldiği halde burada bir tek HDP’linin olmamasına dikkat çekti. Oysa PKK hiçbir zaman böyle bir eylem yapmamıştı. PKK yaptığı eylemlerde hedeflerinde olmayan sivillere zarar verecek eylemlerden her zaman uzak durmuştu. Kaldı ki Kobani gibi bir gerekçeyle orada toplanan insanlara karşı yapılacak bir eylemden PKK ne kazanabilirdi.
Bilinen terör örgütleri bu kadar büyük bir katliamdan kârlı çıkmak, hedefine ulaşmak için eylemi üstlenir ve meydan okuduğunu açıklar. Peki İŞİD yapmadı, PKK yapmadı kim yaptı bunu?
Yapanın kim olduğunu ne ben ne de başka biri biliyor. Belki de hiç kimse bilmeyecek. Ama bilenen bir şey var ki, o da Suruç’ta patlayan bombanın hedefinin bölgeyi bir savaş alanı haline getirerek bundan kazançlı çıkmak isteyenler olduğudur. Bölgedeki İslami oluşumlar ile zıt görüşleri karşı karşıya getirme çabasıdır.
Türkiye’yi Suriye’deki savaşa dahil etmek isteyenler “Bakın IŞİD size de saldırıyor” demenin gerekçesini de böylece üretmiş oluyor.
Ana babalara çok önemli görevler düşüyor.
Türkiye’nin dört bir yanından sosyalist harekete katılarak Suruç’a gelen gencecik delikanlılar, tırnakları ojeli, saçları röfleli kızlar, üzerlerindeki askılı tişörtleriyle şiddetli çatışmaların yaşandığı Kobani’ye gidip oyuncak dağıtacak, inşaatlarda çalışacak, tepelere çıkıp ağaçlandırma faaliyeti yapacaklar diye kandırılıyor.
Saldırıda hayatını kaybeden gençlerin birçoğunun yayınlanan fotoğraflarına bakıyoruz, önlerinde bira bardakları, şarap şişeleri ile pozlar vermişler. İnsanlığı kurtarayım derken, kendi bedenlerini tükettiklerinin farkında değiller.
“Arin'den Sibel'e yürüyoruz zafere” diyerek slogan attıkları anda patlatılan bomba ortalığı cehenneme çevirdi.
Yazık ki ne yazık.
Körpecik gençlerin marjinal örgütlerin ellerinde oyuncak olmasına mı yanasın, kahpe bir saldırıyla parçalanan bedenlerine, kaybettikleri canlara mı?
Bu hain saldırıda hayatını kaybedenlere Yüce Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır dilemekten başka yapacak neyimiz var.