Kimliksizleştirme yaklaşımı, psikolojik boyutuyla toplumu etkilerken sosyal hayatta toplumdaki bireyler üzerinde de uzun süre geri dönmeyen özgüven kaybına yol açar. Kimliksizleştirilmiş toplumlarda bireyler ön plana çıkarılırken tek kıstas olarak başarı kabul edilir. Toplumsal değerler, sosyal ilişkiler gözardı edilerek örf, adet, gelenek görenek gibi yazılı olmayan kurallar hiçe sayılarak her şey kuru bir hukuka teslim edilir. 
Kimliksizleştirme durumu, toplumda aşırılıkları körükleyen pek çok sonuca yol açar. Toplumsal değer yargıları hiçleştirilen bireyler bencilce davranışlar sergilemeye, toplumsal kuralların toplum üzerinde etkisi kaybolmaya başlar. Bu yaklaşımın sonucu olarak bireyler toplumun bağımsız birer üyesi haline getirilir. Birey, onu yerel kılan tüm ilişkileri koparıp atar, saygı, sevgi, tevazu gibi tüm hasletleri unutur. Kimliksizleştirilen toplumun bireylerinin bencilce davranışları artık hayvanileşir ve dürtüleriyle hareket etmeye başlar. Kendi davranışlarını kontrol etmekten uzaklaşan birey, başkasının davranışlarına da etki etme gücünü tamamen yitirir. Sonuç olarak toplum mantıklı plan yapma becerisini kaybeder.
Kimliksizleştirme, tek başına bireyi yüceltmeyi amaçlarken, kitleyi yığına çeviren bir sonucu ortaya çıkarır. Böylece mantıklı ve aklı başında varsayılan bireyler de kitlenin kurbanları oluverir.
Kimliksizleştirmenin yanında bir de farkındalık diye bir yaklaşım var. Bu yaklaşım, kimliksizleştirmenin panzehiridir. Bu yaklaşımda bireyler kimliksizleştirmeye karşı grup hareketi başlatarak mücadele ederler.
Urfa, gerek içinde yaşayanların, gerekse dışarıdan bakan kişilerin kimliksizleştirme uygulamasını rahatlıkla gözlemleyebileceği bir şehir haline geldi. Kadim şehir denen, Nuh'tan sonra ilk inşa edilen, medeniyetler beşiği olarak bilinen şehir, önce köyden kente göçle kimliğinden bir şeyler kaybetti. Hızlı nüfus artışı ve şehirleşme ile birlikte gelen kültür yozlaşması, zenginleşme ile bir araya gelince toplum tüm değer yargılarını kaybetti. Binanın üst katında alabildiğine lüks bir hayat yaşayan bireyler, bodrum kattaki komşusunun sefaletinden habersiz oldu.
Urfa'nın kimliksizleştirilmesinde önemli bir basamak da yöneticilerin Urfalılardan değil de yabancılardan seçilmesi oldu. Siyasi olan bu tutumla önce milletvekili-bakan, ardından belediye başkanı, ardından genel sekreteri. Sonrasında üniversiteye de kentin değerlerinden uzak bir isim rektör olarak atandı.
Bugün açıklanması beklenen AK Parti Şanlıurfa Milletvekili aday sıralamasında da yine ilk sıranın Urfa'dan olmayan bir isme ayrıldığı konuşuluyor.
Eleştirmem kesinlikle, siyasi iradenin kararına ve seçmenin tercihine saygı sınırını aşmaz. Göreve getirilen kişilerin kişilikleri de nefsimizden üstün, becerileri de tüm Urfalılardan ziyade olabilir. Ancak yapılanlar ileri demokrasi adına hem ülke hem de şehrin kaybıdır. Kente yabancı isimlerin atanarak işbaşına getirilmesi ayrı, seçilerek getirilmesi ayrıdır.
Urfalı özgüvenini bulmuş, eğitim almış, dünyayı iyi gözlemleyebilen bir konuma gelmişken özgüvenini kıran bu tutum, kentin geleceğinde onarılmaz yaralar açacaktır.
Kısacası içimizdeki acı, önce Büyükşehir Belediye Başkanlığı aday adayı olan, ardından Harran Üniversitesi'ne rektör adayı olarak üçüncü sırada en çok oyu alan Prof. Abdullah Ekinci'nin, siyasi irade eliyle kimliksizleştirme projesi kapsamında topluma kurban edilmesinedir.
Bu tutum, ticari hayatımıza bugün bile etki eden ortaklık kültürünü yıkan anlayışın hakim olduğu gibi, siyasal hayatı da derinden etkileyecektir. Yani; istediğin kadar profesör ol, istediğin kadar halkın desteğini arkana alsan da boş, bir yere varamazsın anlayışı toplumsal psikolojiyi yönlendirecektir.
Kimliksizleştirmeye karşı farkındalık diyor, saygılar sunuyorum.