Bir kentin sanayi alanında gelişebilmesi için öncelikle geniş lojistik imkânlara sahip olması gereklidir. Karayolu, havayolu, demiryolu, limanlar şehirlerin sanayileşmesinde belirleyici olan temel kriterlerdir. Türkiye’de önemli sanayi şehirlerinin hemen hemen tamamı bu kriterleri taşıyan kentlerdir.

Bir şehri getirip lojistik olanakların geniş olduğu bir yerde kurabilirsiniz, ancak bu olanakları olmayan bir şehri lojistik anlamda güçlendirmeye çalışarak bir yerlere varmaya çalışmanız ciddi biçimde sırıtır.

Urfa’da otobanımız yoktu otoban yaptık, havaalanımız yoktu havaalanı yaptık, demiryolumuz yoktu yapacağız dersiniz. Ama limanımız yoktu liman yaptık diyemeyeceğiniz gibi coğrafyası itibariyle lojistik bir merkez olmaktan uzak bir kente zoraki lojistik imkanlar sağlamakla da pek önemli bir sonuca varamazsınız.

Sanayileşmenin altın kuralı olan lojistik imkânlar doğal olarak yada kendiliğinden oluşmamışsa sırıtır. Cebinde beş kuruş parası olmayan adama smokin giydirmeye benzer.

Urfayı sanayi şehri yapmaya çalışırken yapılan da buna benziyor.

Otobanımız var... Burdan gir, İstanbul’dan çık dersiniz. Havaalanımız var, istediğin zaman git gel dersiniz. Organize Sanayi Bölgemiz var, yatırımcının yanındayız dersiniz. Şartları ve imkânları zorlayarak yatırım çekmeye, istihdam oluşturmaya çalışırsınız ancak başaramazsınız.

Urfa’nın sanayileşme isteği yıllardır bir kabızlık yaşar.

Urfalıların kurduğu şirketler üç gün sonra “Şımbılo şirketi”ne döner. Ya batar, ya birine devredilir. İş başarılamaz velhasıl.

Yatırımcı da tüm bu oluşturulmaya çalışılan suni lojistik  olanakları nedeniyle Urfa’ya gelmez. Hammaddenin burada oluşu, işgücünün ucuz oluşu yatırımcıyı cezbetmeye yetmez. Çünkü yatırımcı cebine giren ile çıkanın hesabına bakar. Dolaysıyla Urfa’daki yatırımların en önemlileri, işçi sigorta pirimi indirimi, vergi muafiyeti gibi avantajları nedeniyle sanayi yerine hizmet sektörünü ilgilendiren iş kollarının ilgisini çeker. Mevcut durumda teşvik bittiği gün pılını pırtını toplayıp çekip gitmeye hazır olan çağrı merkezlerini ve hizmet sektörünü memlekete getirir.

Urfa’yı sanayi şehri yapma düşüncesinin temeli o kadar eski değildir. Urfa’da az sayıda sanayici, dedelerinin, babalarının “günü kurtarma felsefesi”nin etkisinde “Şımbılo şirketi” korkusuyla ufak tefek işler yapar. Büyük düşünenin önü büyüklerince kesilir. İmalata, üretime yatırma düşüncesi, gayrimenkule çevrilir.

Sanayi yatırımlarının olması için devlet erkanının erki devreye sokulur. Memleketin çocuğunun sanayici olması için yapılması gereken şeyler konuşulmaz bile. Memleketin çocuğu, dışarıdan gelen yatırımcıya asgari ücretle çalışan ucuz iş gücü olarak görülmek istenir.

Memleketten biri sanayi yatırımı yapmaya kalksa önce kamyonla parası sorulur. Bedelsiz arsa tahsisinin pembe bir yalan olduğunu, enerjiyi en yüksek fiyatla kullandığını hatta doğalgaz kullanmak isterse bunun bedelinin çok ağır olacağını acı bir tecrübe olarak öğrenir. Çünkü Urfa’da sanayici doğal gaz kullanmak isterse, onbinlerce dolarlık tesis bedelleri ödemek zorundadır.

Zorluklar diyarı Urfa’nın sanayileşmesi de zordur.

Organize olmuş bir sanayi, politize memur zihniyetine mahkum edilmiştir.

Urfa’nın, Urfalının işi gerçekten zor.

Ekonomik sıkıntılar nedeniyle esnaf kendine gelememiş, sanatkâr yetişmemiş.

Şımbılo hikayesi henüz unutulmamıştır.