Çin’de Müslümanlar katlediliyor diye fotoğraflar sosyal medyaya servis edilirken, Uygur bölgesinde yaşayan bir Türk mesaj gönderiyor. “Tamam, Müslüman kesime baskı engel var ama öyle toplu öldürmeler, insan cesetleri filan yok” diyor.

Suriye’de meşru yönetim Halep’i ABD güdümündeki işgalcilerden kurtarıp halk bayram ederken, birileri İranlı Şiilerin katliam yaptığını, kadınların ırzına geçtiğini yayıyor. Oysa Halep’te yaşayanlar bizzat Türkiye’ye mesaj atıp, “Öyle bir şey yok. Burada rejim güçleriyle işgalciler çatışıyor” diyor.

Halep’te çocuklar ölüyor diye servis edilen fotoğrafları araştırıyorsunuz, “Türkmendağı” haberine ait fotoğraflar çıkıyor.

Organize işler bunlar!

Ama bu organizasyonun kucağına cuk diye oturan bizim aydınlara ne demeli?

Biri İran’a sövüp “İslam’ın Moskova’sı” diyor, diğeri “İran’la asla yol yürümeyin” diye telkinde bulunuyor. İran, “Tarihinde hiç Hristiyanlarla savaşmamış, hep Müslümanlarla savaşmış” diye ekliyor.

Tarihten de haberi yok bunların.

Bugün İran dediğimiz Pers, diğer adıyla Fars toplumu kadar Hristiyanlarla savaşan başka bir toplum var mı?

Acaba hiç tarih okudunuz mu?

İranlılar ne zaman Hristiyanlarla savaştı biliyor musunuz?

Bu savaş milattan önce 92 yılında başladı. İran merkezli Sasani İmparatorluğu ile Roma merkezli Bizans İmparatorluğu arasındaki savaş 700 yıla yakın sürdü.

Hz. Muhammed öncülüğündeki Arap İslam ordusu Bizans üzerine yürüyecekti ki, o dönem sahabeler sarı saçlı, beyaz tenli, renkli gözlü Bizans kızlarını cariye etme hayaliyle yanıp tutuşuyordu. Hatta bazı hadis nakilcileri, Peygamberimizin bu nedenle tedirgin olduğunu, sahabelerin Bizans kızlarını görünce savaştan geri kalmasından endişelendiğini rivayet ederler.

Nitekim İslam dini Bizans kapılarına dayandığında yıl milattan sonra 627 olmuştu. Yedi yüzyıl süren savaş neticesi Bizans zayıflamış, İslam’ın önü açılmıştı. Peygamberimizin vefatından hemen sonra, 632 yılından itibaren ise hem Bizans hem Sasani toprakları Müslüman Arapların akınlarına müsait hale gelmişti. Çok güçlü olmayan Müslümanlar, savaş yorgunu Sasanileri yendi ve Doğu Roma İmparatorluğu’nun elindeki toprakları da ele geçirdiler.

Bunlar tarih kitaplarında yazar.

Bunlar İslam tarihinde, siyerde kayıtlıdır.

Ama kendi tarihini okumak yerine Amerikan İslamı ile yoluna devam edenler bilmezler.

Üstelik İran halkının bir özelliği de Türklerle son derece benzerdir.

İranlıların İslamlaşması da tıpkı Türklerinki gibi geleneksel inançlarına uygun olduğu için İslamı kabullenmeleriyle olmuştur. Nasıl ki bir Türk-İslam sentezi var ise aynı şekilde İran İslamı denen bir kavram da kültür ve din ile harmanlanmış şekilde o ülkede ortaya çıkmıştır.

Bugün kalkıp İran’a, şiaya sövmekle kim ne kazanıyor diye kendimize soruyor muyuz?

İran Caferileri İslam büyüklerine sövermiş diye söylenen yalanlara da tıpkı bugünkü sosyal medya yalanları gibi inanıyorsunuz!

Oysa Caferilerin önde gelenleri dikkat çekiyor ki, bu tutum İngiliz Caferiliğinin bir sonucudur diyorlar. Nasıl ki bizim Amerikan İslamcıları şiaya sövüp, cehennem köpekleri diyorsa, İngiliz Caferiliği de ehli sünnete sövüp lanet okuyor.

Gerçekte ise tevhid doğrultusunda İslam tektir.

Bir dönemin siyasi gelişmeleri, çekişmeleri  sonucu tek olan İslam toplumunun bölünmüş olması kime ne fayda sağlıyor diye düşünmeye de Amerikan İslamcılarının hem vakti hem de aklı yok.

İslamı bölüp parçalamak yerine birleştirici, bütünleştirici tek mesajları yok bunların.

Peygamberimizin, “Ümmetimin ihtilafından rahmet doğar” sözünden haberleri yok.

Ama bizim beyinsizler ihtilafı savaşa dönüştürme peşindeler.

Düşünmüyorlar da İslam toplumunun önünü açan toplum kimdir, İranlıların Bizansla savaşı olmasaydı Arap Müslümanlar nasıl bu topraklara gireceklerdi?

Yakın tarihten bile haberleri yok bunların.

Daha düne kadar Türk toplumu dinini unutmuş değil miydi?

Yılbaşı çamları, hindiler, fuhuş, kumar, içki, faiz ne kadar başını almış gidiyordu?

İran İslam Devrimine kadar İslam toplumu diye bir toplumdan bahsetmek mümkün müydü?

Kızlarınız başlarını örtemiyor, din öğretiminiz yasaklanmıyor muydu?

İslam devrimine kadar başını örtmek isteyenlere, şeriat isteyenlere “Arabistan’a git” diyenler kimlerdi?

Şüphe yok ki, dünyada İslam’ın yeniden ruh kazanması, Müslüman toplulukların cemaatleşmesi, bilinçli hareket etmeye başlaması İran İslam Devrimi’nin ihracıyla başlamıştı.

Devrim ihracının yöntemi askeri değildi, silahla hiç değildi. Kültürle, kitapla, ahlakla, eğitimle oldu. İran’daki Müslümanların akıllı hareket ederek Şah’ı devirip İslam Cumhuriyeti ilan etmeleri, dünyadaki tüm Müslümanlar için bir umut oldu. Oraya bakan Müslümanlarda bir devinim başladı ve İslam’ın gereklerinin farkına varmadılar mı?

Organize işler bunlar dedik ya.

İşte organizasyonun en önemli noktası da bu. Ehli sünnet ve şiayı birbirine düşman edecek her türlü propaganda.

Bu oyuna düşmeyin.

Amerikan İslamına da İngiliz Caferiliğine de hayır!