Önceki akşam A Haber’de Prof. Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu, Nagehan Alçı’nın hazırlayıp sunduğu programa konuk olmuştu. A Haber’in formatı dışında hazırlanmış bir program oldukça ilgi çekti. Hafta içi Diyanet TV’deki programları devam eden Prof. Saraçoğlu, A Haber’de çıkınca soru yağmuruna tutuldu.

Şeker hastalığından bel fıtığına, kireçlenmeden genetik hastalıklara kadar onlarca konu konuşuldu.

Yıllardır seyretme, ortaya koyduğu araştırmalar ve tespitlerinden yararlanma imkanı bulduğum değerli insan Prof. Saraçoğlu’nu ben de yine can kulağıyla dinledim.

Adam anlatıyor. Yıllardır sanayinin çok para kazanma uğruna genetiği değiştirilmiş organizma (GDO) haline dönüşmüş sebze meyvelerin insanlarını zehirlediğini, nesli bozduğunu söylüyor.

Önceki akşam bazı tespitleri vardı ki, bu insana gereken değer ve önemin verilmesi gerektiğini yeniden gündeme getirme gereği hissettim. Kur’an’ın bilgilerine de önem veren Saraçoğlu, bir mucize olan Kur’an’a farklı bakış açısıyla da bakmasını biliyordu. Tin Suresi’nin ilk ayetlerini örnek olarak gösterdiği İncir ve Zeytin misalleri, ardından gelen emin belde ve insanın yaratılışına getirdiği yorum, Kur’an’ın farklı ilimlerle yorumlanmasının önemini tekrar hatırlattı.

Saraçoğlu’nun anlattığına göre Kur’an’da geçen Tin (İncir) ve zeytin diğer anlamda üremeyi de ifade ediyordu. İncir, içindeki çekirdekleriyle sperm hücrelerine benzerken, zeytin ise ana rahmindeki yumurta ile örtüşüyor. Emin belde ana rahmi, ardından en güzel şekilde yaratılış ve aşağıların aşağısına çevriliş baş aşağı dönerek doğuma işaret ediyor.

Prof. Saraçoğlu, tıp ve bitkilerdeki gizli ilmi Kur’an penceresinden bakarak yorumlayabilen, tıbba ve bitkilere bakarak Kur’an’ın işaretlerini çözebilen ender insanlarımızdan biri.

Özellikle GDO gıdaların insan vücudu üzerine olan etkilerini anlatırken anlattığı fare deneyi insanı hayrete düşürüyor. Geçen hafta Soner Yalçın’ın da konu ettiği GDO’lü ürünler fareler üzerinde altı ay denenmiş. Fareler üzerinde denenmesinin sebebi, altı ayda üç nesil üreyebilmelerinden kaynaklanıyor. GDO ürünler verilen fareler üçüncü nesilden sonra büyük fiziki değişimlere uğruyor, üreme sistemleri çöküyor, beyinleri küçülüyor!

İnsanlardan önce fareler üzerinde denenen bu vahşetin sonuçları yıllarca halktan gizlenmiş. Günümüzde her şehirde açılmaya başlayan kısırlık tedavi merkezlerinin de bunun bir sonucu olduğu tahmin ediliyor. İnsanoğlu GDO’lu gıdaları tüketen ikinci nesilde şu anda. Önlem alınmazsa sonumuzu fareler gibi olacağından artık şüphe yok.

Yerel tohumlarımıza sahip çıkılmasının, organik üretime dönülmesinin artık vakti geldi geçiyor. Bu durum, en azından uluslar arası savaşlar kadar önemli. Gıda yönünden tam bir savaş hali yaşadığımız artık tartışma götürmüyor.

Mümkünse bu dakikadan sonra ambalajlanmış sanayi ürünlerini kesinlikle tüketmemeye, önümüzdeki günlerden itibaren, özellikle kış aylarında pazarı, manavı süsleyen domates, biber, patlıcan, salatalık gibi sebzelerden uzak durmaya başlamalıyız. Bunlar görünüşte sebzeye benzese de aslında tamamen yapay olan zehirden başka hiçbir şey değiller.

Sebzede, meyvede, ekmekte, kısacası tüm gıda ürünlerinde doğallığa dönmenin zamanı geldi geçiyor. Daha fazla gecikmeden zehir yemeyi bırakmak, organik gıdaya dönüş yapmak üzere…