Misalen, Urfa’da vatandaşın biri Arap Meydanı'nda doğmuş. Diğer kardeş ise Türkmeydanı'nda dünyaya gelmiş. Anaları, ikisinin de aynı evde doğduğunu söylese de kayıtlarda farklı yerlerde doğdukları yazılı.

Köyler, mahalleler, şehirler, sokaklar, caddeler hep bu isim değiştirme hastalığından nasibini almıştır ülkemizde. Urfa’da da sayısız örnekleri vardır. Kudeme adlı köyün adını Uğurlu, Hoşin adlı ilçenin adını Hilvan olarak değiştirmiş zamanın insanları. Halilürrahman gölüne Balıklıgöl, 12 Eylül Caddesi’ne Demokrasi Caddesi, Topçu Meydanı’na Rabia Meydanı adını takıvermişler.

Şehirlerin, ilçelerin, köylerin, sokakların, köprü ve meydanların isimleri sosyal gelişmelerle, zamana uygun olarak kendiliğinden  verilmiş olsa da siyasal düşüncelerle sık sık isim değişikliği yaşanmıştır. Halka rağmen yapılan isim değişiklikleri ise sadece tabeladan ibaret olmuştur.

Urfa’da ismi Türk Meydanı olarak değiştirilen Arap Meydanı, ismi değiştirildikten sonra hiçbir zaman halkın gözünde Türk Meydanı olmadı. Sadece resmi evraklarda bu isimden bahsedildi. Vatandaşın hiçbiri Arap Meydanı’na Türk Meydanı demedi.

Son zamanlarda Urfa’da çoğu yerin adı değiştirildi. Ahmet Bahçivan’ın yaptırdığı Karakoyun Deresi üzerindeki işhanı bundan ilk nasibini alan yerler arasındaydı. Karakoyun İş Merkezi denildi. Ardından 12 Eylül Caddesi’nin adı Demokrasi Caddesi olarak, Topçu Meydanı Rabia olarak değiştirildi.

Hatalardan dönülmesi ise yine yakın zamanda oldu. Önce Karakoyun İş Merkezi ismi Ahmet Bahçivan İş Merkezi olarak iade edildi. Halilürrahman Gölü için Balıklıgöl’den vazgeçildi, Türk Meydanı ismi kaldırılarak tarihi misyonuna uygun olan Arap Meydanı ismi geri verildi. Ardından köy isimlerinin iade edilmesi süreci başladı. Çoğu yerde köylerin değiştirilen adları yeni adlarıyla birlikte tabelalara yazıldı.

Çünkü yeni verilen isimleri millet hiçbir zaman kabul etmemişti. Verilen isimler, bu yerlere zaman içersinde kendiliğinden oluşmuştu. Tıpkı Karaköprü’de kara taştan yapılmış bir köprü olduğu için o köye Karaköprü ismi verilmesi gibi. İsim o yerin özünden geliyordu.

Son zamanlarda isim değiştirme hastalığının müptezel isimleri kamuoyu oluşturmaya başladı. Topçu Meydanı’na o yerin özüyle hiçbir ilgisi olmayan Rabia adının verilmesinden cür’etlenen bu kesim, Cumhuriyet tarihimizin bölgede yaptığı devasa yatırımlardan biri olan Nissibi Köprüsü’nün adını da değiştirmek için uğraş vermeye başladı. GAP Gündemi gazetesi aracılığıyla başlatılan bu kampanyada köprünün adının Selahaddin Eyyübi Köprüsü olarak değiştirilmesi teklif edildi. Diğer kesim ise Nissibi adıyla bilinen köprünün Şair Nabi Köprüsü olmaya daha layık olduğunu duyurmaya başladı.

Oysa köprünün adı vardı zaten. Nissibi köyü civarında yapıldığı için köprüye Nissibi Köprüsü adı verilmişti. İsmi kimse özel olarak vermemişti. Köprü kendi adını koymuştu bile.

Önceki gün yine köprüye isim verme sevdasında olan Ömer Aslan adlı arkadaş, sosyal medyada paylaşım yapmış. Köprünün adının Selahaddin Eyyübi olarak değiştirilmesi gerektiğini, turizme kazandırılmasını, değerlendirilmesini tavsiye etmiş. STK’ları ve siyasetçileri isim değiştirmesi için gayret göstermeye çağırmış ve devasa yatırımın atıl kalmaması gerektiğini vurgulamıştı. Ben de yorum olarak altına yazdım: “Ömer, senin adın Zühtü olsun. Ömer sana yakışmıyor. Ayrıca topluma kazandırılman lazım. Atıl durup heba olmana gönlümüz razı değil.”

Ömer de yorumuma cevap vermiş. “Kel alaka yorum. Senden aklı başında yorum bekliyorum”

Ömer, sözü anlayacak olsa yorum ona yeterdi. Okuduğunu anlamadığı “kel alaka” demesinden zaten belli.

Ömer’e ve tüm Urfa’ya buradan bir kez daha aktarmak isterim. İstanbul’a ilk boğaz köprüsü yapıldığında ismi kendiliğinden konulmuştu. Boğazın içine yapılan bu köprüye Boğaziçi Köprüsü adı verilmişti. Ardından yapılan ikinci köprüye Fatih Sultan Mehmet Köprüsü adı verildi. Ama bu ismi hiç kimse telaffuz etmedi. Hatta bu öyle bir hal aldı ki, köprüye doğru giden yollarda bazı tabelalara mecburiyetten 2. Köprü diye yazıldı. Bütün İstanbul bu köprüyü 2. Köprü olarak kabul etti. Çünkü bu köprü boğaza yapılan ikinci köprüydü ve adı da öyle kaldı. Şimdi üçüncü köprü yapılıyor. İsmi de Yavuz Sultan Selim Köprüsü olarak verildi. İkinci köprüde olduğu gibi, üçüncü köprüde de isim vermenin altında sadece siyasi/ideolojik bir sebep olduğunu küçücük çocuklar bile biliyor. İsmi Yavuz Sultan Selim Köprüsü konsa da dünya alem o köprüye 3. Köprü demeye devam ediyor.

Şimdi kalkıp hala Nissibi Köprüsü’nün adını Selahaddin Eyyübi Köprüsü olarak değiştirelim diye diretecek, siyasilere, STK’lara yönelik kamuoyu oluşturmaya devam edecek misiniz bilmiyorum. Gerçekler budur. İsim değiştirme siyasidir, ideolojiktir. Topçu Meydanı’na Rabia dediniz de noldu? Millet oraya Topçu Meydanı demeye devam etmiyor mu? Arap Meydanı’na Türk Meydanı denince değişti mi? Hayır.

Selahaddin Eyyübi ismine muhalif olduğumu düşünen bazı arkadaşlar da özelden ulaşıp fikrimi sorduklarında söyedim. Benim Selahaddin Eyyübi ismiyle ideolojik bir çekişmem yok. Aksine bir İslam kumandanı olan bu isimle bir Müslüman olarak gurur duyarım. Oturduğum mahallenin adı Selahaddin Eyyübi’dir, bundan da övünürüm. Hiçbir rahatsızlığım olmaz. Bu isim, benim ideolojimin de bayrak isimlerinden biridir. Hakeza Fatih Sultan Mehmet de Yavuz Sultan Selim isimleri de benim ideolojik anlamda, kendi dünyamda bayraklaşan lider isimleridir. Ancak onların isimlerini bir yerlere zoraki vermeye çabalamak, benim düşünceme terstir.

Meseleye bir kıssa ile nokta koyalım.  Halikarnas Balıkçısı adıyla bilinen ünlü edebiyatçımız Cevat Şakir Kabaağaçlı’yı onore etmek için İzmir’de bir caddeye adının verilmesi teklif edilir. O da bunu şiddetle reddeder. Gerekçesi de şudur “İzmir’in sarhoşları gece o caddede gezecek, oraya buraya işeyip, kusacaklar. Ben adımı kirletmem.”

Böylece cadde, sokak veya yerleşim yerleri gibi imaretlere şahıs isimlerinin verilmesinin de bir sakıncası ortaya çıkmış oluyor. İnsanların şeref bakımından en üstünü olan Hz. Muhammed isminin bir caddeye verildiğini duydunuz mu?

Hayır. Duyamazsınız.

O halde şeref bakımından Hz. Muhammed’in varisi olan bir şahsiyet olan Selahaddin Eyyübi’nin isminin, insanların üzerinden gelip geçtiği bir köprüye verilmesine nasıl razı oluyorsunuz anlamak mümkün değil.

Köprümüz adını almıştır. Nissibi Köprüsü. Gerisi boştur.