Radyo, tv henüz bu kadar yoktu tabi. TRT televizyonu akşam saat 20.00’de yayına başlıyordu. Millet haberi gazeteden alıyordu. Özellikle yerel haberler için yerel gazete çok önemliydi. Köprübaşı caddesinde gazete alan işyerleri, okudukları bu gazeteyi daha sonra dükkanın camlarına bantlar, yoldan gelip geçenler gazeteyi bu camların önünde dakikalarca durarak okurdu.
Güneydoğu’dan daha önce kurulmuş olan Hizmet gazetesi de vardı. Ancak Hizmet, Güneydoğu gibi aktif habercilik yapamıyordu. Yeniliğe kapalıydı. Dar bir çevrede yayın yapıyordu. Ama Güneydoğu her zaman bir heyecan yaratmayı biliyordu. Aktif olarak çalışan muhabirleri her zaman halkın içindeydi. Halkın merak ettiklerine cevap bulduğu bir gazeteydi Güneydoğu. Gazetenin eğlence ve mağazin yönü bile bugünkü gazetelere taş çıkartırdı. Bulmaca yarışmalarıyla bazen futbol topu dağıtır, bazen bir tepsi kadayıf okurlarına hediye etmeyi becerirdi. Hele spor camiası, genç sporcular gazeteyi ellerinden düşürmezdi.
Aradan geçen zaman çoğu şeyi yozlaştırdı. 90’lardan sonraki televizyonlar, radyolar, 2000’lerden sonraki internet ve günümüzdeki sosyal medya gazeteciliğin köküne kibrit suyu sıktı. Güneydoğu gibi sonradan çıkan diğer gazeteler de bundan nasibini aldı. Bir süre sonra sırf ilan/reklam ile zor yaşayan, kimsenin okumadığı, yüzüne bile bakmadığı boyalı kağıt desteleri haline geldiler. Özellikle yerel gazeteler, kullandıkları kalitesiz boya nedeniyle sofra bile yapılamaz oldu.
Durum sadece Urfa için böyle değildi. Anadolunun birçok yerinde yerel gazetelerin durumu aynıydı. Tabi istisnaları da var. Bugün bile binlerce satabilen, günlük renkli basılan yerel gazeteler var. Ama Urfa için bu durum gün geçtikçe kötüleşti. İlan/reklam yayınlama yarışının nüvesi olarak eski gazeteler okunmayan gazetelerinin yanına üç beş gazete daha eklettiler. Sırf ilan reklam yayınlamak amacıyla çıkan bu gazetelere naylon gazete adını vermiştik. O zamanlar naylon gazetelerle eski gazetelerin mücadele yönteminin yanlış olduğunu ne kadar anlattıysak da dinletememiştik.
Mevzu uzun.
Sonuçta bugün gazete sayıları, normalin biraz üstündeki haline geldi.
Yerel gazeteciliğin 25 önce başlayan yozlaşması da artık değişmeye başlayacaktır. Urfa yerel basınının yozlaşmasında en büyük pay sahibi olarak suçlanan birkaç kişinin başında GAP Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Kemal Kapaklı geliyor. Üç gazeteci yanyana gelip konuyu tartıştığımızda, cemiyet sayısının altıya çıkmasının, gazetelerin sayısının bu kadar artmasının, gazeteciliğin itibar kaybetmesinin en önemli sebebi olarak Kapaklı ailesi gösteriliyor. Ancak bugün suçlu aramanın zamanı değil. Mesleğe bunca yıl emek vermiş, ilklere imza atmış, hem alaylı hem mektepli bir sisteme sahip olan Kapaklı ailesinin yayıncılığı tartışılır, mesleğe yaptıkları katkı ve verdikleri zarar değerlendirilebilirse de tek sorumlu olarak onların gösterilmesi hata olur. Bir yanda ticari kaygılar, bir yanda özgün mesleki faaliyetleri yürütmenin zorluğunu bilmeyen yoktur. Bu nedenle Kapaklı ailesini de insafsızca yargılamak haksızlık olur diye düşünüyorum.
Gelelim Sayın Kemal Kapaklı’nın önceki gün yaptığı birleşme çağrısına. GAP Gazeteciler Cemiyeti’nden sonra kurulan ikinci cemiyet olan Şanlıurfa Gazeteciler Birliği’nin kuruluş fikrinde görüş belirtmiş, kuruluşunda bizzat görev almış, yükünü çekmiş ve gördüğüm hata ve yanlışlardan sonra istifa ettiğimi bildiren bir dilekçe ile tüm resmi bağlarımı koparmıştım. Daha sonra kurulan yeni cemiyetlere hayırlı olsun dileğimi iletmekten öteye de gitmedim. Çünkü yeni kurulan cemiyetler de istifa ettiğim cemiyetten bir adım öteye geçemeyecek pozisyonda bulunuyorlardı.
Cemiyet sayısı altıya ulaştığında, fikrimi beyan ettim. Tüm gazetecilerin kesinlikle tek çatı altında buluşması gerektiğini gündeme getirdim. Önceki gün de sayın Kemal Kapaklı Urfa Şafak gazetesinden Mehmet Ağaslan’a verdiği röportajda bu konuyu gündeme getirerek özlemini duyduğumuz bir hareket için hazır olduğunu ifade etti.
Bu çağrıyı önemsiyorum. Gazetecilik mesleğinde yarım asra yaklaşan tecrübesi olan, bürokrasiden siyasete her kademenin jargonunu çok iyi bilen, hitabeti ile karşısındakini etkileyen, üniversitede mesleğiyle ilgili dersler vererek binlerce öğrenci yetiştiren, kısacası tuttuğunu koparmayı beceren bir kişiliğe sahip olan sayın Kemal Kapaklı’nın bu çağrısının çok önemli olduğunu tekrar vurguluyorum.
Böyle bir çağrıya Şanlıurfa Gazeteciler Birliği Başkanı Veysel Polat’ın, Şanlıurfa Gazeteciler Derneği Başkanı Kamil Güler’in, Şanlıurfa Çalışan Gazeteciler Derneği Başkanı Tahir Gülebak’ın, Anadolu İnternet Yayıncıları Derneği Başkanı Ahin Güneş ile Şanlıurfa Gazeteciler ve Yazarlar Derneği Başkanı Celal Çiftçi’nin de samimiyetle yaklaşacaklarını ümit ediyorum.