İletişim, duygu ve düşüncelerin belirli şekil ve işaretlerle karşı tarafa bildirilmesi şeklinde kısaca tanımlanır.

Modern bilim ilk insanların iletişimden yoksun olduğunu, iletişim için ilk önceleri birbirleriyle hayvanca bir dil kullanıp bağırdıklarını, yazıyı ise anlatmak istedikleri düşünceleri resmederek bulduklarını savunurken, Allah’ın bildirdiği ilme göre yaratılan ilk insan hem konuşma, hem okuma yazma biliyordu.

Allah Adem’e eşyaların isimlerini öğretti diyerek bahsedilen Adem’in bilgisi, dünyaya gönderildikten sonra ise kendisine verilen yazılı sayfalardan ‘suhuflardan” olduğunun bulunmesi Adem’in yazıya da hakim olduğunu doğrulamaktadır.

İlk insanın bile konuşma, okuma ve yazma bildiği halde dünyaya gönderildiği hak olarak bilindiği halde, ilkel insan topluluklarının okuma yazma, hatta konuşma bilmediğinden bahsetmek arkeoloji tarihi açısından büyük bir eksikliktir. Denilebilir ki bilimsel veriler kesin delile dayanır, ilk insan topluluklarına ait yazı bulunmadığı için bu kabul edilemez. Ama bu düşünce sadece kısırdöngü etrafında dönen bir topluluğu bağlar. Müslüman olan insanlar için ise durum farklı olmalıdır. Çünkü delil olarak Kur’an vardır, Kur’an’ın beyan ettiklerinin gerçek olmama ihtimali de kesinlikle düşünülemez.

Bu düşünceden sonra Göbeklitepe’deki buluntuların yazıdan önceki dönemlere ait olduğunu savunmak da yersizdir. Göbeklitepe kazı başkanı Prof. Klaus Schmidt ile yaptığım bir röportajda burada yazılı bir buluntuya rastlama ihtimallerini sorduğumda, “Bu imkansız, o dönem yazı henüz bulunmamıştı” cevabını vermişti. Yontma taş devrinden bahsederken benim ona yazıdan bahsetmemi ise büyük ihtimalle bilgisizlik olarak algılamıştı. Oysa düşüncem farklıydı ki, steller üzerindeki hayvan figürlerinin ve yerleşimlerinin de bir yazı olarak kullanılmış olma ihtimalini düşünüyordum. Bundan bahsettiğimde ise onu şu anda çözemiyoruz demişti.

Söz ve yazı iletişimin başlıca işaretleri olarak insanlık tarihinin var olduğu günden bu yana hayatımızın içindedir. Dahası, günümüzde iletişim imkanı içine söz, ses, yazı, resim, video gibi daha fazla argüman vardır.

İletişim materyallerinin arttığı oranda, insanların iletişimsizliği, bilgisizliği ve cehaleti ise çok dikkat edilmesi ve değişim yaşanması için toplumun tüm kesimlerinin üzerinde çalışması, kafa yorması gereken hususlardır.

Hayatta öyle çok şeye şahidiz ki, insanların çoğu duygu ve düşüncelerini karşı tarafla hatta kim olduğunu bile bilmediği büyük bir toplulukla sosyal medya aracılığı ile paylaşırken yalan söylemekte, düşünmediklerini dile getirmekte.

İletişim için muhteşem bir imkan olan cep telefonları, bilgisayarlar, çeşitli iletişim uygulamaları olduğu halde insanların hiç olmadığı kadar birbirinden uzaklaştığı devir de yoktur. Nasıl olsa sürekli facebookta görüşüyoruz diyerek yıllarca bir araya gelmeyen insanlar, hergün telefonda görüşüyoruz diyerek aylarca kardeşinin, akrabasının kapısını çalmayanlar ve daha fazlası.

Oysa bu iletişim malzemeleri, görüşmek için, yanyana gelmek için yeterli değildir. Çoğu yalanla dolu olan sosyal medya ortamları da iletişimsizliğimizi artıran, yalan yanlış bilgilerle kafaları bunaltan bir illetten ötesine gitmemektedir.

Sözün özü, iletişim arttıkça yalan da artmakta.