İslam dinimizdir. Emirlerine uymak, yasaklarından uzak durmak Müslüman olarak yükümlülüğümüzdür. Ancak İslam’ın çoğu emir ve yasakları günümüz değerlerine, bilime, ekonomiye göre yeniden yorumlanmaya muhtaçtır.
Günümüzde yeniden yorumlanmaya en muhtaç konuların başında ise ekonomik konular, dolaysıyla da faiz gelmektedir.
Dün bir arkadaşımızla oturup kısa bir sohbet yaptık. TOKİ konutlarına tüm ısrarlara rağmen yazılmadığını, sebebinin ise İslami hassasiyetleri olduğunu söyledi. TOKİ’den alacağı konutun faizinden çekindiğini, konuyu çok araştırdığını, sorduğunu ve faiz olduğu için bundan uzak durduğunu söyledi.
Oturduğu evde aylık 900 lira kira veriyormuş. Elektrik, su, doğalgaz, telefon, ulaşım masrafları derken aylık yaklaşık 2 bin lirayı elini vurmadan dağıtıyormuş.
Miğren ağrım tuttuğu için bir yandan kafamı iki elimin arasına almış, bir yandan da bu arkadaşı fikrinden döndürmek için dil döküyordum.
Dedim ki, arkadaş.. Ben 12 sene kira ödedim. Son kiram aylık 700 liraydı. 12 sene boyunca ödediğim paranın tutarı bugünkü kiramla hesaplandığında 93 bin 600 lira tutuyor. Her ay ortalama 1 tam altın kiraya vermişim. Şimdiye kadar 144 Cumhuriyet Altını kiraya ödemişim . Şimdi bir tek altınım yok.
Faiz hakkında ayetler vardır. Hükümler konulmuştur. Ancak bu hükümlerin günümüz ekonomik şartlarında doğrudan uygulanmasını beklemek nafile bir bekleyiştir. Maddi imkanları kısıtlı olan kişinin, faiz ekonomisine dahil olmadan kısırdöngüyü kırması imkânsızdır. Ekonomik sistem faiz üzerine kuruludur. Günümüz müslümanı, zamanında ödemediği elektrik faturasının, su faturasının, telefon, internet faturasının, hülasa son ödeme gününde ödemediği hemen her türlü borcunun gecikme faizini ödemek zorundadır. Helal olan her türlü ticari alışverişin de fiyatı artık farklıdır. Peşin olan bir mal 100 TL ise vadeli alınan bir mal için fiyat 120-130 liraya çıkabilmektedir. Beş vakit namazını aksatmayan, alnı secdeden kalkamayan, İslam’ın tüm hükümlerine harfiyyen riayet etmeye çalışan Müslümanlar isteseler de istemeseler de bu çarkın içindedirler. Alışverişlerini bu hükümlere göre yapmak zorundalar.
Allah’ın emri, faiz alan veya verenin mutlak bir zarara uğradığı durumdur. Emeksiz, haksız kazançtır.
Gelelim TOKİ’den veya banka kredisiyle ev almaya veya ihtiyaç kredisi kullanarak bir ihtiyacı giderme konusuna.
Faiz konusu İslam fıkhında yüzyıllardır tartışılıp durulan ancak ciddi biçimde ictihad konusu yapılmayan bir mesele olarak günümüze gelmiştir. İşin daha ilginç yanı, din adına fetva verenlerin hemen hemen tamamının mülk sahibi hatta mülkünden kira geliri kazanan kişiler olmasıdır. Mülkünden kira geliri kazanan bir kişinin ictihadı, fetvası her ay kira ödemek zorunda olan insanı faizle korkutarak mülk sahibi olmasının önüne geçiyorsa bunun adı zulümden başkası değildir.
Adam 120 bin liraya aldığı evini, aylık 900TL’ye kiraya veriyor. Enflasyon yükselsin yükselmesin, her yıl yüzde 10 da artış yapıyor. Kira bedelini gelecek yıl 1000 TL, ertesi yıl 1100, sonraki yıl 1250 TL yapacağı Kur’an ayetinden daha kesin! On yıl sonraki kirasını bile şimdiden hesaplayabiliyor gerekirse. 2025 yılında alacağı aylık kira bedeli 2200 lira! 120 bin liralık evini yıllık yüzde 10 artışla kiraya veren adam, on yıl sonra hem mülkünün değerini yükselterek koruyor, hem de 177 bin 300 TL ekstra gelir elde etmiş oluyor. Uzun yıllar ortalaması dikkate alındığında bu adamın evinin değeri de on yıl sonra 264 bin TL’dir. Kazandığı 177 bin 300 TL de üzerine eklenince, evini 10 yıl kiraya veren adamın tek evden kazandığı servetin tutarı 441 bin 300 TL’ye çıkmış oluyor.
Oysa TOKİ’den veya banka kredisinden faydalanarak ev alan adam görünürde faiz ödemiş olsa da aslında kendi birikimini yapmaktadır. Üstelik TOKİ, 200 bin TL’lik evi peşin fiyatla 120 bin TL’ye satmakta, geçmiş 10 yıllık memur maaş artışı ile hesaplandığı takdirde 10 yıl sonunda TOKİ’den alınan ev için ödenen para 160 bin TL’yi bulmaktadır.
TOKİ’nin yıllık enflasyona veya memur maaşına endeksli artışını faiz olarak değerlendirip, fakir fukaranın mülk sahibi olmasını engelleyen zihniyeti anlayabildiniz mi? Bu zihniyet, enflasyon yüzde 3 iken, kendi kirasını yüzde 10 arttıran, servetine servet ekleyen sömürü zihniyetinden başkası değildir. TOKİ’den aldığın ev faizlidir, haramdır deyip, 177 bin 300 TL’yi kiraya vermek helaldır diyen bir dini hüküm mantıklı olabilir mi, insancıl olabilir mi, böyle bir görüş açıklamakta hakkaniyet olabilir mi?
Dinimizin hak olduğundan şüphemiz yok. Şüphemiz din adına hüküm koyan, insanlara bunu telkin edendendir. Dünyanın ekonomik durumunun, alışverişin, ticaretin farkında olup, fetva makamlarında oturanların, müctehidlerin, din adamlarının konuyu yeniden ve çok radikal şekilde ele alması gerekiyor.