Dün sabah güneş doğmadan, Harran Ovası’nın bereketli topraklarına adım attık. Dağları delerek ovanın bağrına ırmaklar gibi akan sular her zaman olduğu gibi yine dikkatimi çekti. En küçük kanalet bile büyükçe bir derenin taşıdığı kadar suyu gümbür gümbür kilometrelerce uzağa taşıyor, toprağa atılan her tohuma can vermek için sabırsızlanıyordu.
Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir toprak yok deniyor. Bir tek taş bulamıyorsunuz kırmızı toprağın içinde. Attığınız tohum mutlaka yeşeriyor, ulaşabileceği en yüksek kapasiteye ulaşıyor.
Ancak ovadan ne yazık ki faydalanamıyoruz.
Ovaya su geldiğinde, toprağa atılan tohumlardan önce umutlar yeşermişti.
Millet kanmıştı.
Harran Ovası’nda senede üç ürün yetiştirilecek, burada üretilen sebze meyve tarladan toplandıktan sonra üzerinden 24 saat geçmeden Avrupa ülkelerinde marketlerde, manavlarda satışa sunulmuş olacak, çorak toprağın bağrında güneşin altında kavrulmuş insanların hayatı değişecek, Çukurova’ya pamuğa, Karadeniz’e fındığa gitmeyeceklerdi.
Harran Ovası’na su gelirse bolluk bereket olacaktı.
Millet sebzeye, meyveye doyacak, her şey ucuzlayacaktı.
Ama her şey koca bir yalana dönüşüverdi.
Ovada pamuktan başka bir şey yetiştirilmez oldu.
Pamuğu dünyanın hiçbir ülkesi almaz oldu.
Sebze meyve yalan, bolluk bereket hayal oldu.
Çiftçi, destekleme almazsa toprağa bir tek tohum atmayacak halde.
Tarlalarda yine tek ağaç yok. Betonlaşma ovaya doğru hızla ilerlemeye devam ediyor.
Ovaya su gelmesine rağmen ekonomik refah ve çağdaş medeniyet gelmek istememiş. İnsanların çoğu yine aç ve perişan, çocukların çoğu yine yalınayak ve gıda mahrumu. Kocaman köyler, devasa tarlalar, su ve güneşe rağmen insanlar meyveye hasretler. Meyveyi bırakın, tavuk yok, yumurta yok, süt yok, yoğurt yok, peynir yok, sade yağ yok.
İnsanlar ne yiyip içiyor?
Zıkkımın kökünü!
Köylü ile iftarda ne yiyip, içtiklerini konuştuğumuzda “ben en çok nazo seviyorum diyor” Limonlu ve vişneli nazoyu her akşam içiyormuş. Derken diğer köylüler.. Hepsi nazo içiyormuş. Çok seviyorlarmış nazoyu. Ramazan olmasa sabah akşam nazo içiyorlarmış. Misafirlerde de nazo ikram ediyorlarmış. Nazo çok ucuzmuş. Bir paketi 25 kuruşmuş, bir paketten bir sürahi dolusu meyve suyu çıkıyormuş.
Allah sizi kahredecek!