İnançlar   insanlığın varlığı ile birlikte yeryüzünde korunma ve ihtiyaç halinde yardıma çağırma güdüsü ile oluşturulmuş bir yaşama biçimi,bu  inanç şekillenmesi ilkel toplumlardan, kominal yaşama geçiş süreçlerinde çeşitlilikler göstererek kendi içerisinde yer tanrılarından gök tanrılarına doğru bir çıkış sergileyerek erişilmez,yüce,ulvi,büyük en büyük, en kutsal olma özelliklerine erişmiştir.

İnsanlar kendi inançlarının gereği olarak tanrılarnı,ibadetlerini bulundukları coğrafyaya.,yaşam koşullarına, iklim şartlarına ve ekonomik düzenlerine gore tasarlamışlar ve dört büyük semavi inançlarda bunlardan nasibini almıştır.

Konu , insanların semavi inançları yada, onlardan önceki dini yorumlar değildir, konu, inançların inananları tarafından benimsenip Kabul görmesi ve bir başkalarına dayatılmaması., insani ilişkilere helal getirmemesi noktasında birlikteliği, huzuru,barışı ve vicdani adaleti sağlama noktasında beraber olabilmektir.

 Bu anlayışın yerleştirilmesi gerektiği bunun içinde mevcut olan yada olmayan tüm inançları insanların öğrenmelerine açılması  ve  yorumlanması  gerektiği ve seçimin düşünen, sorğulayan, yargılayan ve karar veren halkın yani inanacak olan kimselerin kendisine bırakılmasıdır.

Bir hıristiyan memleketende,bir yahudi memleketinde,bir hindu memleketinde,bir islam memleketinde, başka bir inancın yaşamasına müsamaha gösterilmemesi, onların yok sayılması, aslında inancın temel mantığına ve  inanılan gerçekliğe aykırıdır. İnanç temellerinde,devlet yapılanmasının müdahalesi olmaya başladığı anda o inancın özü ortadan kaldırılmış  Demektir.

 Inanç ULVİ bir değer ve Maneviyatın kendisidir, ama Devlet erkleri ile  yönetim kadrosundaki insanların dini inançlarının ön plana çıkartılarak diğer etnik ve inançsal ayrımların üzerinde kabus olma ve baskı aracı olma ( Mahalle baskısı, zorla dayatma, emirvaki yapma.vb..) olgusu ile
TABULAŞTIRILMAYA,KARŞISINDAKİNİ GÖRMEZDEN GELEREK ELİNDE BULUNDURDUGU GÜÇ İLE DAYATMA ARACI OLMAKTADIR.

Bir ülkede inançlarından dolayı hiç ama hiç kimseye senin inanç merkezin burasıdır, ibadethanen budur demek ve dayatmak hiç kimsenin hakkı ve kararı değildir, olmamaladır. Nasıl ki bir Müslümana ( Sünni ye ) Senin ibadethanen CAMİ değildir, Bir Hırıstiyana senin ibadethanen  KİLİSE değildir, bir yahudiye senin ibadethanen SİNAGOG değildir denemez ise bir Alevi Kızılbaş”a da senin İbadethanen CEMEVİ değildir, diyemezsiniz,

Her inancın inanç ritüelleri, ibadet şekilleri, dini yaklaşımları,yorumları farklı farklı olduğu gibi ibadethaneleri de farklı farklıdır ve bu ibadethanelerin bir başkaları tarafından dayatılarak Kabul yada Red edilmesi asla ve asla Kabul edilemez. Alevi-Kızılbaş ın İBADETHANESİ CEMEVİ dir, ve bu Bin yıllardır da böyledir, Bu gerçeği ne kadar inkar ederseniz,ne kadar red ederseniz edin değiştiremezsiniz, aynı şeyler., Camiler,Kiliseler ve sinağoglar içinde geçerlidir.

Bu bakımdan insanların inançlarını ve ibadethanelerini belirlemeyi bir tarafa bırakın,da o inancın sahiplenenleri kendileri karar versinler,ve yaşasınlar, burada  eğer varsa  günahı ile Sevabı ile kendilerinin öz yaşamı ve sorumluluklarıdır.öylede kalmalıdır.

Aksi taktirde yetki ve sorumluluklarınızı aşarak ULVİ DEĞERLERE SAYGISIZLIK ve HAKARET ETMİŞ OLURSUNUZ.

Devletin aslı görevinin mevcut bulunduğu alan içerisinde yaşayan tüm inançlara, ibadet merkezlerine ve vatandaşlarına eşit mesafede olmasıdır., Bir camii için alınan karar ne ise, kilise,sinagog ve Cemevi içinde aynı olmalıdır. Cami yapımı için, elektirik,su ,bakım ve diğer harçamaları için koca bir Din ve Ayet işleri başkanlığına  dört büyük bakanlık bütçesi kadar pay ayrılırken., aynı ülke içerisinde yaşayan hıristiyan,Yahudi ve Alevi-Kızılbaşlardan alınan vergilerle bunların ibadethanelerine, inançlarına başka  gözle bakmak, Demokratik olduğunu söyleyen bir Devlet yönetimine asla ve asla yakışmaz.  

BU BAKIMDAN..;

Urfa da yapımı 2009 yılında başlanan SIRRIN MAHALLESİNDE Kİ URFA MERKEZ CEMEVİ için il idare kurulu ( İl Genel MECLİSİ ) tarafından alınan ve zamanın valisi tarafından onaylanan yardım kararının uygulanmamasının perde arkasında halen TABULARIN olduğu ve bu tabuların YIKILAMADIĞI bir gerçekliktir, Alevi-Kızılbaşlarında Hiç bir inanca,etnik kökene ve  İNSANLARA  BÖYLE TABUSU YOKTUR, OLAMAZ.

Ama şu unutulmamalıdır ki, Camiye yardım eden kurumların devlet kazançlarının vergileri Alevi-Kızılbaşlardan da,yahudilerden de,hıristiyanlardan da  alınmaktadır. Ve islami inanca gore de bu kul hakkıdır. “ yaratıcı bana ne ile gelirseniz gelin ama KUL HAKKI ile gelmeyin “ diyerek kul hakkının yüceliğini ulviligini göstermesine rağmen ne hikmet se yaratılan naçiz kullar bu hakkı görmezden geliyorlar.  

Neden mi…; TABULARINDAN DOLAYI, GELECEK KORKULARINDAN DOLAYI, MAKAMLARINDAN, KOLTUKLARINDAN olacakları kaygısını taşıdıkları içindir.

Ama, Ne Alevilerin,Ne Hırısitiyanların,ne yahudilerin need gerçek inançlı dindar Müslümanların böyle bir TABUSU YOKTUR, bu tabuyu siz yönetenler YARATIYORSUNUZ…!

Ha şunuda asla unutmayın Sayın Belediye yetkilileri ; bu CEMEVİ İNŞAATI, Sizlerden gelenlerle değil İNSANLARLA ORTAKLAŞA YAPILACAK ve BİTECEKTİR, buda SİZİN TABUNUZU YIKMAK  OLACAKTIR

Tabularınızın yıkılması ve  inançların, inananların özgür ve kendi inanç ve ibadetyerlerini belirlemeleri özgürlüğü ile ………..

                                           Sevgilerimle ve Aşk ile