Kimler ne düşünür ,nasıl yorumlar bilemem ve bu konuda kimsenin aklına hükmetme gibi bir emirvakiliğimizde olamaz, ancak her kitlenin yani etnik kökende ve inançsal kökenlerde olduğu gibi Alevi-Kızılbaş toplumunda da Türkiye gerçekliği içerisinde yüz yıldır yaşamaları nedeni ile aslında kendilerine ait olmayan ve fakat kazandırılan bir boş vermişlik ve “ yarın “ kaygısı, bu kaygılar ve endişeler nedeni ile, gerek Türkiye de ( cumhuriyet dönemi içerisinde ) ugradıkları katliamlar,asimilasyonlar,tanınmamazlıklar, red ve inkarcılıklar ibadetleri ile örf ve adetleri ile dalga geçilmeler, Namus kavramlarına bakış açıları, kadın erkek birliktelikleri ve gerek sosyal yaşamda gerekse ticaret yaşamında ki tutum ve davranışları ile toplum içerisinde takındıkları, onurlu, dik duruşları, dürüst ve haktankaçmaz dirayetlilikleri ile ve en önemliside hiç kimsenin ama hiç kimsenin önünde eğilmemeleri nedeni ile  hep dışlanmış, horlanılmış, bu nedenlede belkide üçüncü-dördüncü sınıf insan (….! ) görülmüş, gördürülmüştür.

Türkiye Alevi-Kızılbaş gerçekliği bu , bu gerçeklik  birlikte yaşadıkları, ( arap ve Kürt sünni ) toplumları içerisinde birbirleri ile yakın ilişkileri, komşulukları, arkadaşlıkları, ticari yaşamları Vs, ler nedeni ile yaratılmaya çalışılan resmi inkarcılığın yanında hafiflemiş. Halk arasında bir güven ve itibar kazanmış olmalarına rağmen her zaman Acaba….? Sorusu ile karşı karşıya getirilmiş  bir gerçeklik var edilmiştir.

Bu gerçeklik, direngen kürt halkında ( teslim olmayan, biat etmeyen, Alevi-Kürt ) mevcut olan bir duruş, aynı anlayış, aynı dili konuşmalarına, örf adetleri ile yaşam koşulları ile aynı olan halk kitlesinde bile bir acaba…? Sorusunun sorulması  sürekli resmi ideoloji tarafından beynin altında oluşturulmuş BİR HEZEYAN,BİR TABU  öyle bir tabuki bu tabu  Üniversite mezununda da, aliminde de, Valisinde de , Belediye Başkanın da da, memurunda da,komutanında da ve diğer halk katmanlarında da var. ( Çünkü bilinç altına yerleştirilmiş, okullarda, ibadet yerlerinde, sohbetlerde., kirli siyaset arenasında vs. aracılığı ile ) Bu anlayış  yani TABU İLE YAŞAM  sadece bilinçsiz ( bana göre en bilinçli ve duyarlı,sağ duyulu  halk kesim )  okur-yazar olmayan  ( sözde cahil ) kesimler  eğer ateşlenmez ise, kullanılmaz ise körüklenmez ise bu tabu kırılmıştır, yok gibidir.

Ama özellikle okumuş, kendini bir aydın(…..! ) zan eden ( Valisi,kaymakamı,belediye başkanı vs.) da aşırı derecede ve hemde BİATÇI ZİHNİYET kültürü ile yoğurularak katmerleştirilerek mevcuttur.

İşte tamda burada Alevi-Kızılbaş halkı, etnik kimliği çokta önemli olmayan bir anlayış sergileyerek ,herkesimi herkesi, İNSAN MERKEZİNE koymuş kucaklamış,yani Herşeyin tüm değerlerin önüne İNSANI KOYARAK SEVMİŞ,KABULLENMİŞ ve Hiç kimseye,hiçbir inanca,etnik kökene TABU OLARAK BAKMAMIŞTIR. Bu nedenle de Alevi-Kızılbaşlar arıdır, durudur,saftır ve iki yüzlülük nedir bilmezler ve Seçim süreçlerinde hiç bu güne kadar çizgilerinden şaşmamışlardır.Son 12 yıllık zaman dilimi haricinde ( AKP nin yanında olanlarda olmasına rağmen ) yoz din anlayışı ile, ırkçı şövenist çizgide olanlarla, Cenneti kiralayan,satanlarla asla bir arada olmadılar, olamadılar isteselerde olamazlar,

Çünkü; sorguladıklarında, fikir yürüttüklerinde, vicdanlarının sesini dinlediklerinde hep karşılarına “ BUNLARDA İNSAN, YA BİRGÜN BUNLARDA YANILIR,ŞAŞAR BENİ-BİZİ DİĞERLERİ GİBİ KATL EDERSE…) diye korkuları ile hep Osmanlı ve öncesi Katliamlarının yoğun baskılarından kurtuluş mücadelesi ile karşılarına çıkartılan bir Atatürk ve CHP yi gördüler ve yıllarca hiç ama hiç bunlar yanlış yapmaz, bunlar bizi yani ötekileri katl etmez, karalamaz, yok etmez, ötekileştirmez,diyerek dört elle sarıldılar, ama resmi tahrifatlar gün yüzüne çıktıkça, resmi katliamlar,planlar bir bir ortaya döküldükçe, gerçeklerle yüzleştikçe, alevilerde kendi gerçekliğini fark etmeye başladılar, yani “ ARTIK ÇOCUK UYANDI “ uyu uyu yat uyu politikalarının da sonuna gelindi, görüldü ki, kendilerine anlatılan ne kadar doğrular varsa yada doğru olarak gösterilmiş yalan yanlış binlerce belge,olay gün yüzüne çıktıkça bizzat CHP tarafından ve Sözüm ona Sosyal Demokrat olan bir çizginin çooook uzağında bir hizipçi. Ulusalcı,çıkış tarihindeki çizgisinin çook uzağında bir Sosyal demokrat ile karşı karşıya kalınca,ister istemez bir sıkıntı, bir güvensizlik bir belirginsizlik ve “YA BANA DA YAPARLARSA,BEN ÇOCUKLARIM NASIL OLUR “ kaygısı taşımaya, resmi devlet ideolojisine mevcut siyasi anlayışlara, siyasi partilerin tüzüklerinde yazılı olması çok da alevi-kızılbaş toplumunu bağlamıyor, bunu icraatda., uygulamada, gerçek yaşamda görmek istiyor, yani kendine bir güvence arıyor,kendisini olduğu gibi kabul edecek,inancına, yaşamına,örfüne  adetlerine,ibadetlerine, düşünmesine,sorgulamasına,giyimine karışmayacak onu olduğu gibi kabul edecek bir gerçekliği görmek, elle tutulur gözle görünür bir samimiyet, Yarının korkusu olmayacak bir kucaklaşma, huzur,barış,eşitlik,temsiliyet arıyor, arayışlar içerisine giriyor, dolayısı ile diğer etnik ve inançsal kitlelerde olduğu gibi alevi-kızılbaş kitlesinde de son 12 yıllık süreç parçalanma, siyasal bütünlüğün ayrışmaları noktasına getirmiştir.

Burada Alevi-kızılbaşları “ celladına aşık “ olarak suçlamak yerine,kazanamayan,onların hakkını, hukukunu savunmayan,savunamayan, empati yapmayan, kurdu kuzuya teslim eden tüm inanç kesimleri ve etik kimlikler, siyasi  aktivistler,partiler  kendi kendilerini sorgulamak zorundadırlar, bu unutulmamalıdır ki yaşam kutsaldır ve çok kıymetlidir. Hele azınlık olunca bu daha da çok önem arz ediyor. Türkiye nüfusunfn 80 milyon olduğunu kabul edersek,bunun 25 bilemedin 30 milyonu Alevi-Bektaşi,Kızılbaş,Çepni,şii, vs.., en arı duru hali ile 20 milyon alevi-Bektaşi-Kızılbaş bulunmaktadır ve bunlarında 3/1 türkmen,3/1 Kürt,( zaza ) ve3/1 ide arap alevileri olmak üzere  ülkenin tüm bölgelerine yayılmış dolayısı ile her bölgede azınlık konumunda kalmış, resmi devletin de taa 1924 anayasası ile kendine İslamın Hanefi inancı nı HANEFİ DİNİ olarak kabul etmesi nedeni ile  taa o zamandan devlet Dinleştirilmiş, ve ayrıştırmalar,jurnaller,soykırımlar,sürgünler,katliamlar ve dolayısı ile bu baskılar sonucunda da Kuş uçmaz kervan geçmez bölgelerde yaşama zorlanmış, direngen  ama dik duruşlu,tertemiz bir toplumu kendiliğinden yaratılmış oldu, yani Alevi-Kızılbaş toplumu.

Şimdi süreç çok hızlı, akışkan bir o kadar da kaygan bir zeminde ilerliyor,aylar ayları,haftalar haftaları, günler günleri, hatta saatler saatleri tersine döndürecek şekilde Bilgi kirliliği, döndürülen yada öyle gösterilmeye çalışılan bir kapı arkası anlaşmaları,toplum psikolojisi ile algı yönetimi ve bu algı ile insanlar üzerinde,değişken,saati saatini tutmayan fikir jimastiklerine,siyasi argumanlara, devletin hiçbir katmanına karşı güvenirliğin kalmaması,ayyuka çıkan uygulamalar,hukuksuzluk, rejim tartışmaları ( halka sorulma ihtiyacı duyulmadan, dayatılarak yapılmak istenen akıl ve ayak oyunları ) ve toplumda bir belirsizlik, herkes bir hesaplar peşinde.işte burada yine aynı terane, yine aynı korku panik ve çekingenlik baş gösteriyor. Ama bu alevilerin dik duruşunu, olduğu gibi davranmalarını asla etkilemiyor, etkileyemez de. Ama her seçim dönemlerinde olduğu gibi 2015 yılı milletvekilliği seçim süreci de içinde bulunduğumuz Türkiye gerçekliği de,barış sürecide ve diğer tarafta Alevi-Kızılbaş halkının AKP ye olan güvensizliği,Bakış açısı,AKP nin TABULARI  ve söylemler… Peki o zaman

Alevi-Kızılbaşlar ne yapmalı ;  Alevi kızılbaşlarıntek istedikleri kendilerini olduğu gibi kabul edecek, etnik kimlikleri ile inançları ile olduğu gibi kucaklayacak, ötekileştirmeyecek, geçmkişten günümüze yapılagelen ayrıştırma, asimilasyon,soy kırım ve katliamlarla karşı karşıya olmayacağı her inanç gurubu,her etnik kimlik sahibi halklarla birlikte rahat,huzurlu ve Barış içerisinde yaşamaktır, bunu kimler,hangi siyasi etik,parti, ideoloji ( söylemleri ile değil,tüzükleri ile değil, yaşamları ile,hayatın her alanında, her ortamında birebir yaşayarak,yaşatarak..) yada adı her ise yapacaksa orada onlarla beraber olmaya hazırdırlar, ama dediğimiz gibi öncelikli olarak güvenilir olmak,hayatlarında yaşamlarında bunu göstermek,göstermelik olmamak, çantada keklik görmemek, “ KENDİ TABULARINDAN KURTULMUŞ Sadece Benim Doğrularım,Benim inancım demeyen ve bunu yaşamı ile birebir örtüştüren bir elle tutulur, gözle görünür bir yaklaşım, sadece seçimlerden seçimlere soran değil, sadece oy zamanlarında nasıl olsa bunlar sosyal demokrat gelenekten geliyorlar,solcular, diye düşünerek oy deposu olarak görenler değil,” ELLE TUTULAN,GÖZLE GÖRÜLEN GERÇEKLİĞİ GÖSTEREBİLEN,YAŞATABİLEN,YAŞAYABİLEN “ Biz alevi-kızılbaş,Bektaşi toplumunun halkının beklentisi, umudu amacı budur.

Bu nedenle de Alevi-Kızılbaşlar her zamanki gibi  dik duruşları ile asaletleri ile hür ve demokratik iradeleri ile Radikal demokrasiye inançları ile ve herşeyden önemliside İNSANA OLAN HÜMANİST ve İNSAN MERKEZLİ YAKLAŞIMLARI ile BİATÇI OLMAYAN,SORGULAYAN,İRDELEYEN İNANÇ ANLAYIŞLARI İLE Elbetteki düşündükleri,Alevi-Kızılbaşıda kendisinden gören bir yerleri tercih edeceklerdir. Bunun içinde, adaylar, aday sıralamaları, temsiliyet,kabul görürlük ( iki yüzlü olmadan,yoz yobaz olmadan,bu günü aratmayacak.) ekoller ve fikirler muhakkak vardır..İşte meydan, işte halep,işte arşın,işte yaşamın gerçekliği,işte Alevi-Kızılbaş bakış açısı ve işte SİZLER…………..”ARTIK ÇOCUK UYKUDAN UYANDI..”

                    Sevgilerimle…..Aşk ile