Hani bir söz vardır ya “Bir yılı düşünürsen tohum ek, on yılı düşünürsen ağaç dik, yüz yılı düşünürsen insan yetiştir.” diye. Bu minvalde yüzyıla temel atacak olan kesimin öğretmenler olduğunu kabul etmeyenimiz yoktur herhalde.

Öğretmenlik bir Peygamberlik mesleğidir, insanı yetiştiren, insana şekil veren kutsi bir vazifedir. Feragat ve fedakârlık isteyen meslektir. Başkası olmaktır. Kendini değil bir başkasını düşünmektir bu eğitim yolunda.

Memleketin uçsuz bucaksız her köşesinde sesi olan, kimsesiz kimselerdir öğretmenler. Her insan gibi özel hayatında bazen sıkıntı yaşayabilir ama sınıfa girdiğinde o sıkıntıdan zerre kadar talebelerine hiç hissettirmeyendir öğretmen.

Eline adeta hamur alır gibi kendisine emanet edilen her bir öğrenciyi “ağaç yaş iken eğilir” şiarıyla eğitip büyütür. Geleceğin mimarı olarak onu imar eder. Değerlerden fen ilimlerine kadar, tarihten coğrafyaya kadar dimağlara girer.

Tüm bunların yanında bir sporcu adayı, bir şair adayı, bir ressam adayıdır eline aldığı her öğrenci. İstikbalde bir polis bir avukat veya bir doktordur aslında her öğrencisi ya da bir örnek esnafıdır, örnek bir annesidir geleceğin.

Sorumluk taşıyan, planlı hareket eden, ülkesine ve milletine bağlı, ahlaki değerleri sürekli uygulayan, büyüklerine saygılı, küçüklerine karşı sevgi duyan bir neslin şekillendiği yerdir okul.

Ya okul dışında bu fedakârlığı üstlenecek veya üstlenmek zorunda olan kim?

Anne, babadır tabi ki. Anne baba doğrudan bu sorumluluğu taşımaktadır. Bir de geleceğimizin büyükleri olacak öğrencilerimize dolaylı yönden etkili olan Devletin kurumları ve Belediyelere büyük bir iş düşüyor.

Sosyal alanların, yeşil alanların bol olduğu ortam, onların hayata daha pozitif bakmalarını sağlayacaktır. Gençlerin aktivitelerinde denetimin yapılması, her tarafta güvenli ortamın olması menfi durumların önüne geçilmesini sağlayacaktır.

Ben “batıl-ı tasvir” olmasın diye bu yazımda gençlere ve çocuklara musallat olan/edilen olumsuz vakaların adını yazmak istemedim ama hepinizin tahmin ettiğini düşünüyorum.

Bir kısım gençliğin nerde olduğunu ve hangi bataklıkta olduğunu az çok tahmin edebiliyorsunuz. Her gün bu konularda şunu bunu yapacağız, çocuklarımızı bu olumsuz ortamlardan kurtaracağız, gibi söylemlerle karşılaşıyoruz. İyi niyetle hazırlanan projeler var ama bu projelerin uygulama konusunda iyimser değilim. Atılan adımların duyurusunda bir heyecan oluşturuyor, ya arkası? Hiç çıt yok.

Artık tribünlere oynamanın kimseye bir faydasının olmadığını herkesin bilmesi gerekir. Çok geç olmadan geleceğimizin temelini “sağlam adımlarla hareket eden, analiz yapabilen, araştıran, hayata mutlu bir şekilde sarılan” özelliklere sahip nesli yetiştirmek içi el ele, omuz omza verme vakti geldi.

Öğretmen, veli irtibatı sürekli olmalı. Lütfen bunu önemseyin. Bir dakikalık okuldaki görüşme bir çocuğun hayatını etkilediğini desem kaçınız inanır bana?

Evet, bir dakikalık görüşme hayatını tümden değiştirebilir sevgili okuyucular. Yıllar önce adını veremeyeceğim bir okulumuzda problemli bir öğrencimizin problemini ortadan kaldırmak için üç dört kez velisini okula davet etmemize rağmen gelmediler.

Veli gelmeyince biz onlara gitmeye karar verdik. Çok detaya girmeden öğrendik ki çocuğun bu kadar sorunlu olmasının arkasında ailevi bir problem var. Bu defa psikolog arkadaşlar devreye girip ailedeki sorun giderildi bir iki hafta içinde. Bir ay sonra o öğrencimizin düzeni, başarısı ve en önemlisi hayat mutlu bakışı gözden kaçmadı.Bir dakikalık görüşmenin önemini bir kez daha anladık.

Ne dersiniz, gençliği korumak çok zor mu?

Vesselam…