Bir kentin ulaşımdan sağlığa, eğitimden emniyete, sanayisinden tarımına kadar akıllara gelebilecek her alandaki gelişmişlik ve kalkınmada yol gösterici ve karar almada önemli görevleri olan Sivil toplum kuruluşlarımız neden temsil etttikleri halkın hak ve hukuklarını gözetmezler neden gözü kulağı olmazlar, neden “tabela” toplum kuruluşu olamanın dışına çıkamazlar. Yani sadece isim olması adına Sivil toplum kuruluşu makamı işgal edilerek yalnızca ve yalnızca Şanlıurfa’ ya sahip çıkılmayarak ihanet edilmiş oluyor.
Sivil toplum kuruluşlarının görevi iktidarın, hükümetin, zenginin yada güçlü olanın istediği projeyi hayata geçirmeyi desteklemek değil, halkın ve Şanlıurfa’ nın menfaatini, geçmişini ve geleceğini düşünerek bir lokomotif görevi görmeli, ilgili makamları harekete geçirmeli, uyarmalı, ikaz etmelidir.
Sivil toplum kuruluşlarımız bir an önce kendilerine gelmeli yeri ve konumu gereği önemlerini ve değerlerini benimseyerek hareket etmelidirler. Aksi taktirde Şanlıurfa gerek şehircilik anlamında ve gerekse tarihsel olarakta kültürel anlamda hak ettiği konumda değildir. Bir çok değerini de yitirme safhasındadır.
Sivil toplum kuruluşlarımız siyasileri değil, başkanları değil halkı arkasına alarak Şanlıurfa adına Şanlıurfa’ nın menfaati adına Belediye başkanlarını Milletvekilllerini yönlendirmeli ve yapılan yanlışlarada dur deme cesareti gösterebilmenin yanı sıra sorunların çözümü adına alternatifler sunarak katkıda bulunmalıdırlar.
Vel hasılı kelâm bir kentin gelişmesi ve kalkınmasında Sivil toplum kuruluşlarının önemi çoktur ve tartışılamazda. Ama Şanlıurfa’da STK’ lar kendi vasıflarını kullanamıyorlar. Gelene ağam gidene paşam mantığıyla hareket edilmeye devam edilirse hırsızlar hırsızlığına, arsızlar arsızlığına devam edecek ve Şanlıurfa’ ya yazık olacaktır.
Yaşanabilir sorunsuz bir Şanlıurfa görmek ümidiyle, hoşçakalın...