Açık ve yalın bir ifade ile söylemek gerekirse, Bu gün ülkemizde uygulandığı zan edilen  Cumhuriyetin hiçbir dünya ülkesindeki Cumhuriyet rejimi ile ilgisi ve alakası yoktur, zaten Cumhuriyetin kuruluşundaki uygulama amaç ve manasınıda taa 1940 lı yıllarda kaybetmiştir.

Neden mi ; Cumhuriyet yönetim ve rejim olarak tüm insanların kendini temsil ettirme, ettirebilme noktasında insanlığa ( cinsiyet.ırk,dil ve inanç ayrımı yapmadan ) Seçme ve seçilme hakkını vermiştir, vermesine de kağıt üzerinde yazılı olan ile uygulamalar birbiri ile örtüşmediği için, temsiliyet, Azınlığın çoğunluğu yönettiği, belli bir inanç sisteminin diğer inançları dışladığı ve heğomonik bir yaklaşımla, tam adını koymak gerekirse totaliter rejime doğru giden bir anlayışa sahip duruma getirilmiştir. Türkiye nüfusunun % 10 barajı ile kandırılarak, devletin tüm imkanları, kadroları, gücü kimin yada milyerin elinde bulunuyorsa o güç her zaman için seçimlere 2- 0 önde başlamış konumdadır, çünkü ; ülkem insanında demokratik hakkını, seçme ve oy kullanma hakkını bireysel manada kendi demokratik özgürlüğü olarak algılamadığı ve bu yetkisini kullanamadığı yada kullandırılmadığı sürece, hep eğemen güçlerin,erklerin,sömüren kesimlerin,din ve inanç sömürüsü ile insanların inançlarını tekellerine alanların,Cennet,Huri vaadleri ile yada,mazlum insanlara, sadaka niyetine sözüm ona devlet baba şefkati imiş gibi gösterilerek oylarının satın alınması için kullanılan,( Kışlık kömür,çorba,çeyrek altın,yol yapımı..vs.) sonucunda orada bulunan seçmenlerin iradelerie ipotek konularak ve o bölgenin, efendisi, ağası,” Ben ne dersem o olur,Benim sözümden çıkarı çıkamazlar, ve Ağanın Bk. Nın üstüne Bk. Mu konulur “ anlayışı ile hep mazlum,bihaber insanlar, özelliklede kadınlarımız kendi demokratik haklarını kullanma noktasında, sandığa gelseler bile özgür iradeleri ile değil,mahalle baskısı, aile baskısı,komşu baskısı, inanç baskısı,panik,” bu olmaz ise sonumuz ne olur “ halinde sürmekte olan bir seçim sistemi, dolayısı ile, Cumhuriyet rejiminden ve seçim sisteminden amaçlanan gaye hasıl olmamıştır.  Vekil adaylarının profillerine de baktığımızda, hem aile soyu. Ağa soyu,Zengin,patron,ve baskıncı bir zihniyet mevcuttur.

Seçimlere katılan,seçilen yada aday adayı olan Milletvekili profilini incelediğinizde bu zaten kendini ele vermektedir,yani halkın kendi vekilini seçme hakkı yoktur, kendisine önerilen ve dayatılan ( Ağa,Bey,Patron, vs..) oy vermek zorundasınız. Eğer bunların dışında gerçekten kendi iradenizi kullanarak oy kullandığınız zamanda, %10 barajı gibi bir ucube ile karşı karşıya kalıyorsunuz ki, dünyanın hiçbir ülkesinde bu oranda yüksek baraj uygulaması yoktur.Düşünün bir kere, oy kitlesi,5-6 milyon olan herhangi bir MHP- CHP-HDP veya AKP vs.. veya diğer irili ufaklı onlarca parti bu baraj uygulaması nedeni ile meclis dışında kalıyor,ve oy verilmeyen istenilmeyen,tasvip edilmeyen X parti yada partiler belkide 1000 oy belki daha az bir oyla bölgeyi dolayısı ile  tüm ülkeyi temsil etme hakkını kendisinde buluyor. Ne kadar komik bir durum.

Tüm bu durumlar nedeni ile Cumhuriyet rejiminden amaçlanan temsiliyet hedefine oturtulmamış, tüm partiler bundan müzdarip olmalarına rağmen, muhalefette iken feryat figan ederler, ama, iktidara yada koalisyona geldiklerinde bunların hapsi unutulur,başka bahara bırakılır gider.

Başkanlık Sistemi Türkiye şartlarına uygunmudur..? :  Bu sistemi biraz eşeleyelim, dilimizin döndüğünce,sürçü lisan edersek, şimdiden af ola..! Tüm dünya ülkelerinde uygulanan ancak, latin amarika ülkelerinde, ABD de, Fransada, Norveç ve iskandinav ülkelerinde ki Başkanlık sistemleri hiç birbiri ile örtüşmediği için, en iyi model miş gibi görünen Amerika Birleşik Devletleri nin Başkanlık modelini irdelediğimizde,

ABD. de BAŞKANLIK : Başkanen fazla iki dönem halinde seçime katılabiliyor, 4+4 sistemi ile  Başkan. Yürütmenin,yargının, ve meclisin üstünde bir insandır, tüm sorumluluklar ve kararlar onun onayından geçer yani ( 10 kişilik bir komisyonda 9 kişi hayır dese bile Başkan evet dedi anda karar geçerlidir.) Başkanın altında Sekreterya,Meclis (Temsilciler meclisi,ve Senato ) bulunmaktadır, Başkanı hiçbir şekilde ( ne suçunu işlerse işlesin ) görevden alamazlar ve istifaya zorlayamazlar. Başkanı halk seçer, ama görevi boyunca dokunulmazdır,son söz kendisinindir. Ve tüm çalışma gurubunu, bakanlarını,tamamen kendi iradesi ile atar yani bir nevi,Ferman padişahımındır. Anlayışı ile yönetilir.

FRANSA ve DİĞER ÜLKELERDEKİ ; Başkanlık,Yarı Başkanlık sistemi ile yapılmaktadır, yani Başkan ve Hükümetin başındaki Başbakan, Başkan seçilen kişi, Meclisten güven oyu olmak zorundadır,Seçilen Başkanın yasalara karşı işleyeceği suçlardan dolayı hakkında soruşturma açılır ve Meclis soruşturması sonucunuda istifaya zorlanır. Bu tür başkalık sistemlerinde Yürütme Tam bağımsızdır,ancak emir verme yetkileri yoktur, alınan kararlar meclis onayına sunularak geçerli kılınır.

Burada, yetki karmaşası yaşanır, Başkan ve Hükümet Başkanı yani Başbakan, son karar mercii Başkan,ama herhangi bir mesuliyeti ve sorumlulugu yok,tamamen meclisin kararları karşısına gelir ama uygulamak yada red etmek Başkan a kalmıştır.

AMA; Toplumların halkın tüm temsiliyetinin sağlanması noktasında, eğer Cumhuriyet rejimi ve seçim sistemi viraneye çevirilmese idi,yamalı bohça edilmese idi ve Seçilecek vekillerin dar bölge sistemi ile halkın bölgesel olarak kendi temsilcisini ( ağalığına,beyliğine göre değildi, Tahsiline,kariyerie,Kişiliğine,toplum içerisindeki saygınlığına,kabul görmüşlüğüne,dürüstlüğüne ve sadakatine bakarak ) seçme hakkı verilmiş olsa ve  ülke genelindeki % 10 luk baraj sistemi gibi ucube bir köhnemiş anlayışın belki sıfırlanma imkanı zaman içerisinde olabilir amma, en azından % 5 lere hatta % 3 lere çekilerek genel bir katılım ve temsiliyet imkanı olsa idi ve Cumhurun Başındaki insanların hatta meclisteki tüm vekillerin ,Bakanların,dokunulmazlıkları ( meclis içi hariç..) kaldırılmış olsa idi ve seçimlerde erkler,yerine halkın özgür iradesi sağlanmış olsa idi,din işlerinin Devlet yönetimlerinde etkinliği yerine Halkın vicdanında ruhunda yerini bulsa idi ve bunun için devlet inançları özgür bıraksa idi, zemin kaydırılmasa idi.; EN MAKULU ve EN DOĞRU OLANI  LAİK ve DEMOKRATİK CUMHURİYETTİR. Başımız sağolsun……

Olmadığına göre müsaade edilmediğine göre…. Geçerliliği ne derece inandırıcı olur..?

BÖLGESEL DEMOKRATİK ÖZERK YÖNETİMLER ; Türkiyeye özgün,hem coğrafik,hem kültürel,hem inançsal manasada bir özerk bölgesel yönetimler ve merkezi yönetim şekli oluşturularak, burada bölgesel özerklik, ayrıştırma değil,birbirini tamamlama noktasında,tüm etnikleri,inançları yönetime dahil etme noktasında ve merkezin yükünü yerele,bölgelere dağıtarak,bölgesel kalkınma,bölgesel idare ve yerinden yönetim anlayışı ile haraket edilerek, hem % lik baraj gibi bir ucubeden kurtulunmuş olunur, hem,tüm türkiye halkları,inançları,azınlıklar,çalışan kesimler,vs. bölgesel yönetimlerde yer alabalir, inanç temsilciliği noktasında daha yakınlaştırıcı,daha birleştirici, etnik köken anlamında, ülkenin doğusu,batısı yerine birbirini tamamlayan,eksiğinde noksanında yanında olan Eşit Kardeş Halklar ve Halkların kendilerini Demokratik olarak yönetebilmesi, yönetime dahil olabilmesi noktasında önerilecek ve kabul görülecek en uygun yönetim şekli olarak görünüyor,  Demokratik bölgelerin bulunduğu bölge konmu itibarı ile mevcut her etnik kökenin yada inancın temsilerinin oluşturacağı bir Meclis ve yine aynı anlayışla seçilmiş eş başkanlar,halk meclisleri vs.

Bunun içi doldurulmalıdır,yetkiler,yerinden yönetim meclisleri, halk katılımı,ve merkezi idare ile aralarındaki yetki paylaşımları sınırlar,ekonomik dağılımlar,yurt içi ve yurt dışı temsil,Eğitim,kültür,inanç, temsilleri, ve Buralarda görevlendirilecek olan gerek meclis gerekse eş başkanlar yada Başkan anlamında sorumluluk ve Dokunulur ( Hizmet sırasında resmi işlemlerden dolayı sorumsuz, ama resmiyet dışında tamamen sorumlu..) vs….

Yani Velhasıl kelam, Ülkemizde yeniden bir yönetim şekillenmesi kaçınılmazdır,ama bu Başkanlık,yada yarı başkanlık  sistemi değildir.

Bu gibi yönetim şekillenmeleride oturup bir günde karar verilecek olaylarda değildir, geniş halk katılımı, STK ların katılımı, inançların katılımı, işçi.köylü, emekli, işveren velhasıl tüm halkın görüş ve önerileri alınmalıdır.( naçizane benim önerim bu yöndedir.) Kendilerini / Kendimizi sisteme dahil edebilmek noktasında olmazsa olmazlardanız….

                             Sevgilerimle ve Aşk ile ……