İşte Dilipak'ın 'Yurdum İnsanı Nereye Gidiyor' başlıklı o yazısı…
Ramazan’ın sonuna yaklaştık. Şeytan bağlı iken böyle oldu, bağları çözülünce ne olacak göreceğiz. Ramazan süreci içinde Gazze’de eskinden beter saldırılar gerçekleştiriliyor. Trump Cehennemi yeryüzüne indirmekten söz ediyor. Bu arada Yemen’de yeni bir cephe açıldı, o yetmedi Hindistanda İslam’a ve Müslümanlar!a saldırılar çığ gibi artıyor. Doğu Türkistan’ da durum her geçen gün vehametini artırıyor. ABD İran’a saldırmak için gün sayıyor. Ukrayna’da bakalım şimdilik sınırlı bir ateşkes ilan edilmiş gibi gözüküyor, Trump-Putingörüşmesinden sonra. Ama daha 2. Gün ateşkesin ihlal edildiği haberleri gelmeye başladı. Gazze’de vahşi katliam bütün şiddeti ile devam ediyor. Bu arada Kennedy suikasti ile ilgili açıklanan belgelerde bu suikastin CIA+MOSSAD ortak operasyonu olduğu açıklandı. Ama henüz Epstein dosyaları açıklanmadı.. O açıklanırsa, Türkiye ve daha bir çok ülke ile birlikte bir çok İslam ülkesinde de panik yaşanacak.. Şeytan onları uçkurlarından yakalamış.
Sadece yurdum insanı ya da Müslümanlar değil, sahi insanlık nereye gidiyor?. “Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete”. Siyaset de, Ekonomi de, Toplum hayatına yön veren Din, ahlak, erdem temelli bütün yapılar tek tek yıkılıyor. Sivil toplum buharlaştı zaten. Sermaye sahipleri raydan çıktı. “Ülema” deseniz ya Karun’laşan sermayeye ya da siyasete ulandı/eklemlendi ve önce Belam’laştı. “Son kale” aile çöküyor. Aile, ferd ile toplum arasındaki kilit taşıdır. Ferd aile içinde kişilik kazanın ve toplum içinde şahsiyet kazanır. Şimdilerde Ferd, din, ahlak, gelenek, bağımsız BİREY’lere dönüş(türül)dü.
Giderek daha da yalnızlaşıyoruz. Farkında mısınız bilmem ama bir Boşanma salgını var, bir de kısırlık salgını. Ölen ölüyor da, yaşayanlar da hem sağlık, hem de ekonomik sebeplerle sürünüyor. Hastahaneler tıklım tıklım insan dolu. Bu sağlıksız beslenme, Chemistrail, ekonomik, sosyal ve fiziki çevrenin olumsuz etkileri sonucu, İklim yasası da (Allah korusun) geçerse, sakat doğumlarla insan neslinin kökü büyük ölçüde kurutulacak gibi.
Daha şimdiden çalışan anneler ya çocuk yapmıyor, yapsa da 1-2 tane, o da kreşte büyüyor. Annenin de, çocuğunda psikolojisi berbat. Zaten anneler çocuk doğurmuyor, çocuğu sezeryanla alınıyor. İstese de 2 çocuktan fazlası yok. Bu gidişle yedikleri-içtikleri sebebi ile, ekonomik ve sosyal çevre ile, beslenme alışkanlıkları, fit olmak için kullandığı ilaç ve kozmetikler sebebi ile kadınların biyokimyasal dengeleri altüst durumda. Bilgisayarlar aynı şekilde kan değerlerini, hormonlarını, karaciğer fonksiyonlarını altüst ediyor. Erkekler de öyle.
Şiddet toplumuna dönüşüyor insanlık, şimdi alkol ve uyuşturucu evresindeler ve ardından intihar toplumuna dönüşecek.. Adrenalin bağımlısı oldu insanlar. Gerçek dünyadan bir kaçış var. Ya da Macera arıyorlar. Yarın çocuklarınız vahşi, barbar bir terminatör’e dönüşürse şaşırmayın. Şimdi, 7 yaşında bir çocuk oyun oynarken günde kaç kişiyi öldürüyor farkında mısınız. Yaşamak için öldürmek zorunda çünkü. Önüne kim çıkarsa öldürmeli ki başarsın ve ödüllendirilsin. Çocuğunuzun oyun arkadaşlarının Şeytanlar olduğunun farkında mısınız.
Bu kafayla giderseniz bekleyin liderleriniz, örgütleriniz, Şeyhleriniz, Mustafa Kemal gelip kurtaracak sizi! Ya da bekleyin Mehdi, Mesih biri gelip kurtaracak.. Bana kalırsa beklemeyin ve kimseden medet ummayın. Kurtulmak için Allah yeter. Ama Onun kurtuluşu için şatları var. Önce Allah cahillere ve zalimlere yardım etmeyecek. Din ve devlet büyüklerini ilah ve Rab edinenlere, liderleri cümlesine nokta değil, virgül koyacak olup, nefes alacak olsa alkışlamak için elleri havada bekliyor olanlarla beraber, alkışlayanlardan olmayın. Sözü dinleyelim, işe bakalım, doğrusuna destek verip, yanlışına karşı çıkalım.
Dibe vurduk diyorum ya, halimiz şöyle: Eskiden, 1960’larda siyasi yelpazedeki yerimiz %40/%60’dı. %60 sağ. Sağın içinde Milliyetçi, Muhafazakar, Gelenekçi, kendini Türk-Kürt diye tanımlayan Sünni bir kesim vardı. Sol %40 dı ama, sol, sosyalist, sosyal demokrat, Kemalist, Alevi, Kızılbaş, Nuseyri, Laikçi, azınlıklar, liberal, sosyal demokrat, Demokratik sol, liberal Monşer ve asker kökenli, kendilerine aydın diyen bir mügallibe takım vardır. 28 Şubat sonrası Sağ/Sol dengesine doğru bir kayma oldu. Sağın içine FETÖ kaçtı, liberal sol ve alevileri de aralarına alarak az bir farkla öne geçti. Ve tabi, sağ dediğimiz eski sağ değildi. BOP, AB, ortak idealler, İsrail’le dostane ilişkiler, “uluslararası sistem”le uygun adım politikaları, her halt vardı. Ve geldiğimiz noktada sol öne geçti..
Bugün kendini Muhafazakar olarak tanımlayanlar %25 AK Parti bu tabana oturuyor. Milliyetçiler %18, ağırlık MHP’de olsa da, artık onlar da farklı yerdeler. CHP’nin tabanında yer alan ulusalcı, özgül ağırlıkları yüksek ve yaşlı Kemalist muhafazakarlar da %18 gibi. CHP’nin kemikleşen tabanı bu. %22 civarında da. DEM/HDP’den gelen oylar, Alevi oyları, Demokratik sol, sosyal demokrat kesim var. Azınlıklar, ateistler, agnostikler, derken son seçimi hatırlayın , ittifak oylarının da etkisi ile CHP %37.76, AK Parti %35.48.. MHP %4.98, DEM %5.7, Yeniden Refah %6.19, Diğer %9.8.. Cumhur İttifakı, Millet İttifakı derken İslamcılar CHP’de, Kemalistler AK Partiye oy kullanınca işler karıştı.
İslamcı denilen kesim AK Parti döneminde ciddi kan kaybına uğradı %9’lara geriledi. Bunda Kürtlere oy veren Kürtçülüğü İslamcılığının önüne geçen kesimin de etkisi oldu tabi. Apolitik, Agnostik, kararsız asabı bozuk bir kesim var, çoğu genç, siyasetten nefret eden, siyasetin arka bahçesinde konuşlanmış STK’lardan uzak duruyorlar. Öfkeli ve karamsarlar. Bunlar da %7 seviyesinde.
Bu günkü ittifaklar üzerinden okursak, %7 apolitik, %15 kararsız bir kesim var. Onları hesaba katmazsak Sağ ve sol aslında bugün kilitlenmiş gibi gözüküyor. Kim kimle ittifak yapacak bu belli değil. Ama her iki kanatta da gözüken o ki, %13-15 arasında oynayan bir oy var.
Yurdum insanı şaşırmış, aslında nereye gideceğini, kime güveneceğini bilmiyor. Bana kalırsa her iki kesimde de fanatik ve partizanca davranan parti üzerinden rand ve itibar sağlayan %10 gibi bir kesim var. Diğer oylar, büyük ölçüde, ötekilerden korkup kaçan, beriki tarafa sığınanlardan oluşuyor. Umutları ile değil, korkuları ile hareket ediyorlar. Bir yere gitmiyorlar, ötekilerden kaçıyorlar.
Sonuçta tüm dünyada bir kahtı rical dönemi yaşanıyor. ABD’ye bakın, Biden gitti Trump geldi..
Biz Fantastik bir İslam’a inanıyoruz. “Şeriat gelecek vahşet bitecek”.. Liderlerimizi, örgütlerimizi kutsallaştırıyoruz. Hz. Ali zamanında Şeriat yok mu idi de Kerbela yaşandı. 4 Halifeden Hz. Ebubekir dışındaki 3 Halife de Şehid edildi. Hz. Ömer’in katilini dışarıda tutalım, diğerleri kimdi?
Osmanlı sultanlarının 3’de biri öldürüldü ya da tahtından indirildi. Onu geçin, 4 Mezheb imamı, İmamı Azam Ebu Hanife, İmamı Şafi, İmamı Malik, İmam-ı Hambel’in 4’ü de zamanlarının Halifeleri tarafından zindana atıldı, kendilerine işkence edildi. Hatta İmam-ı Azam Hilafeti savunduğu halde, Hilafet makamını gasb eden kişi tarafından hapse atıldı, işkence edildi ve sütüne zehir katılarak hayatı sona erdirildi. Tamam, Nemrut Hz. İbrahim’i ateşe attırdı da, Firavun Hz. Yusufu hapse attırdı ama bizim Halifelerimiz ne yaptı! O mezheb imamlarına işkence yaptıran halifeler Müslüman değil mi idi? Sanıyorum biz bazı şeyleri birbirine karıştırıyoruz.
Hz. İbrahim’in iki oğlu vardı. Yeğeni Hz. Lut’un başına gelenleri biliyorsunuz. Hz. Lut kavmini, hatta ailesini kurtarabildi mi. Onları ikna edebildi mi, onların kalplerini çevirebildi mi? Hz. İbrahimin iki oğlundan biri olan Hz. İshak’ın da iki oğlu vardı. Esav iman edenlerden değildi. Hz. Yakubun ise 13 çocuğu vardı , 11’i kardeşleri Yusuf’u kuyuya attılar. Hz. Lut ya da Hz. Yakub aleyhisselam Pedegoji bilmediği için mi, çocuklarını ikna edemedi?.. Kervanların 15 günde geçtiği yolu Hz. Musa nasıl 40 yılda geçemedi. Oysa geçilmez sanılan denizi geçmişti! Öyle “şeriat gelecek vahşet bitecek” diye slogan atmakla olmuyor bu işler. Dizi filmlere konu edilen menkıbelerden ibaret değil gerçek. Tarih övgü ya da sövgü kitabı değildir. Hayat böyle bir şey. Peygamberler bize bunu haber verdiler ama okuyan kim, dinleyen kim.. Sizi kurtaracak olan liderler ve Şeyhler değil, kendi söz ve eylemlerinizdir. Gerçek bir amir ve alim, Hakka çağırır kendine fırkasına, hizbine, mezhebine, tarikatine değil.
Bu giderek yeni bir Gezi olayına döndürülmeye çalışılan gelişmeler kaygı verici. İçeride ve dışarıda birileri bu durumu kendi karanlık emellerine alet etmek isteyebilir. Ya da herkes rakibinin haksız edinimlerini, diplomalarını ortaya saçabilir. Bu durum siyasi dengeleri büyük ölçüde etkileyecektir.
Bu çatışmanın kazananı olmayacak. Çünkü ellerinde karşılıklı kaset ve dosyalardan oluşan bir dehşet dengesi var. Eskiden halk, dünyadan habersiz ot gibi yaşayanları kasdederek “ne sağcı, ne solcu, futbolcu” derdi. Biz kaybettik, Siesta, Fietsa, Futbol cemaatı kazandı. “Uyu, oyna ve eğlen”!
Futbol deyip geçmeyin. Bakın “Müslüman Türkiye”de namaz kılanları oranı ne? Halkın %82’sinin kendisini “Müslüman” olarak tanımlıyor. Ama 5 vakit namaz kılanlar %21. Hiç Namaz kılmayanların oranı ise %41. Futbol taraftarı olma yaşı, namaz kılma yaşından erken. ‘Cuma, bayram, bayram namazı kılarım’ diyenler ise %37. Bu arada Galatasaray taraftarlarının sayısı 25,9 milyon Fenerbahçe 20,3 milyon ve Beşiktaş 13,5 milyon. Bu 3 takımın taraftar sayısı 60 Milyona yakın. 80 Milyonun 60 milyonu 3 takımın taraftarı, daha buna diğer takımlar dahil değil. Daha sırada 3.lig’de oynayan 64, 2.lig’de oynayan 36, 1. lig’de oynayan 20 takım var. Süper lig’de de 20 takım var. 81 ilde 200 amatör takım var. Toplam takım sayısı 340’ı buluyor. Lisanslı futbolcu sayısı da 500.000’e yaklaşmış. Hangi tarikatın cemaatı bu futbol cemaatı ile kıyaslanabilir ki! Ya da partinin üyesi! Spor toto gelirleri 2024 de 20.2 milyar dolara ulaşmış. Türk futbolu 10 yılda 5 kat büyümüş. Öte yandan Sarı-kırmızılı kulübün futbol hariç faaliyetleri için Haziran 2024-Mayıs 2025 dönemi bütçesi, 3 milyar 902 milyon 294 bin 936 lira gelir, 4 milyar 714 milyon 25 bin 420 lira gider olarak kabul edildi. 19 Süperlig takımının 2024-2025 Sezonu Süper Lig Takım Harcama Limitleri Milyara yakın. Bu arada Kulüplerin merkezi hükümet, yerel yönetim ve sponsorlardan sağladıkları para yetmemiş toplam zararları 625 Milyon TL’na ulaşmış.
Ya, işte böyle. “Ağlayın su yükselsin, belki kurtulur gemi”. Selam ve dua ile