YÖNETİM, EDEBİYATI ETKİLER Mİ?


Geçtiğimiz hafta Edebiyatımızın farklı dönemlerini incelerken Servet-i Fünun dönemindeki yazarların ve şairlerin eserlerine göz atma imkânı yakaladım.

Hepimiz,bu dönem hakkındalise eğitimimizde teferruata inmeden de olsa aldığımızedebiyat dersinden dolayı bilgi sahibiyizdir.Zaman, araya girdiğinden unutmuş olabiliriz o dönemin şartlarını.

İsterseniz çok kısa bir özet yapayım:

“Bu dönem sanatçıları, devrin siyasal baskıları nedeniyle gazetecilik, tiyatro gibi alanlara pek fazla eğilmemişlerdir.

Her bakımdan Avrupalılaşmak gerektiğine inanmışlar ve Batının ilim, sanat ve edebiyatından yararlanmaya çalışmışlardır.

Dîvan edebiyatı büyük ölçüde zaafa uğratılmış, en ufak bir hamle yapamayacak hale getirilmiştir.

Ortaya konulan edebî ürünlerin ağırlık noktasını aşk, tabiat, merhamet, sanatkârın kendi günlük yaşayışı ve yakın çevresi gibi ferdî konular ve psikolojik tahliller teşkil eder.

Devrin siyasal baskısı yüzünden toplumsal mevzulardan uzaklaşıp ferdi konulara eğildiğini görüyoruz.

Sanat, sanatiçindir, ilkesinin etrafında ürünler ortayakoymuşlar. Mekân da sadece İstanbul’u seçmek zorunda kalmışlar.”

Yukarda bahsedilen dönemin belki bazı özelliklerini eleştirebiliriz: Divan edebiyatının izlerini arkaya atmaları, Divan edebiyatının kurallarından uzaklaşmaları... gibi.

Batı tarzı türleri benimsemleri ya da toplumun meselelerine eğilmemeleri…gibi.

Peki, bu dönem sanatçıları oturup, haydi hep beraber ferdi konuları yazalım, tabiat, aşk konularının etrafında toplanalım mı demişlerdir.Hiç toplumsal konulara girmeyelim,yöneticilerle ilgili hiçbir şey yazmayalım mı demişler?

 Hayır, yok öyle bir şey.

Ortam, sanatçıları doğal olarak bu konulara sevk etmiş. Birbirinden bağımsız eser ortaya koyarken ortak bir noktada buluşuyorlar.

Tanzimat edebiyatındaki gazetenin fonksiyonunu üstlenen dergiler, o dönemde edebî tartışmaların da merkezinde olmuştur. Bunun için bir dergi etrafında toplanma gereği duyan Recaizade Mahmut Ekrem, Tevfik Fikret’i Servet-i Fünun dergisinin başına geçmesi için ikna etmiş ve Tevfik Fikret de bu dergiyi bir edebiyat dergisi haline getirmiştir.

Konuları psikolojik ağırlıklı olup melankolik düşüncelere fazla yer vermeleri dönemin yönetiminin baskısındandır.İçlerindeki duygularını yansıtabilecekleri dar bir alan olunca hüznün,acının,sıkıntının çokça işlendiği eserler çıkmaya başlıyor.

O halde şunu düşünmemiz lazım:

Baskı düşünceleri değiştirmez ama eserlerin içeriğini değiştiriyormuş. İşte Serveti Fünun dönemi örneği.

Nerden çıktı demeyin.

Tarih okuyoruz sonuçta.