YAZIK OLACAK

Önceki gün bahsini ettiğimiz semtlerden biri olan Süleymaniye’de korkulan patlamalardan ufak bir tanesi meydana geldi. Süleymaniye caddesinde akşam saatlerinde toplanan yüzleri maskeli, elleri taşlı sopalı bir grup çöp konteynerlerini devirdi, kamyon lastikleri, tahtalarla yola barikat kurup Açıksu caddesini trafiğe kapattı. Cadde üzerindeki A101 markette molotof kokteylleri ve taşlar atarak hasar oluşturdular. İhbar üzerine olay yerine gelen polis TOMA ile yolu temizleyip trafiğe açtı. Olay yerine polislerin geldiğini gören grup ara sokaklara dağıldı.
Bunun adı “anarşi”dir, bunun adı “şehir törörüdür”.
Başka bir söz söylemeye, faillerden bahsetmeye, olayı kimlerin yaptığını söylemeye gerek var mı?
Bunun sorumlusu terör örgütleridir.
Terör en çok “cehalet” ve “yoksulluk”tan hoşlanır.
En iyi istismar edeceği zaaf budur.
Peki siyaset bugüne kadar bu zaafı ortadan kaldırmaya yönelik ne yapmıştır?
Hiç bir şey! Evet, maalesef bu zaafın ortadan kaldırılması için siyaset hiç bir şey yapmamıştır.
Yapmış olsaydı bu olaylar meydana gelmezdi.
Terör örgütleri, sokaklarda boş boş gezen, “cehalet” nedeniyle vatanına düşman haline gelmemiş baştan çıkaracak genç bulamasaydı ne Urfa’daki bu olay olur, ne de Türkiye yıllardır terörün pençesinde kıvranmazdı.
Terörün amacı huzur kaçırmak, kaos çıkarmaktır. Ve ne yazık ki kandan beslenir.
Terör için akan kanın hangi taraftan olduğu da farketmez aslında.
Akan kan karşı tarafın ise “intikam aldık”, “zafer kazandık” diye taraftarlarına heyecan verir, güç gösterisi yapar. Akan kan kendi tarafından ise “şehit” (!) verdik diye taraftarlarını kışkırtır, intikam güdüsüyle doldurur.
Sebepleri, sonuçları ile yaşanan bu sosyal patlamaları burada derinlemesine irdeleyecek kadar vaktimiz zaten yok.
Bir gazeteci olarak yine siyasetçileri uyarmak durumundayız.
Şehrin ana bulvarlarındaki parti binalarına girip çıkan, lüks semtlerde, güvenlikli sitelerde, lüks araçlara binerek yollarda gidip gelen siyasetçileri..
Önlem alınmazsa bu terör belası şehrin her tarafında yaşanır hale gelecektir.
Yoksulluk ve cehaletle yoğrulan mahallelerin yanında, zenginlikle yarışıyorsunuz.
Maliyetiyle bir fabrika kurulabilecek evleriniz ve eşyalarınız var.
Çokça altınınız, çokça gayrimenkulünüz, bolca paranız var.
Ama bunların hiçbiri o gençlere fayda vermiyor ve siz zenginleştikçe o insanlarla aranızdaki husumet artmaya devam ediyor.
Baştakiler “çözüm süreci” diye uğraşadursun, siz kentinizde günden güne büyüyen sorunu çözmekten acizsiniz.
Yazık olacak.