Değişim büyülü bir şekilde değil, insan aracılığıyla olur. Yaşamlarımızı büyük-büyük-büyük dedelerimizin yaşamlarından farklı yapan şey, bilim ve teknoloji ile toplum için ifade ettikleri anlamdır. Bu aletler, makineler, teknikler ve ürünler yaşamın her yanını kökten değiştirdi. Kültürel, sosyal ve ekonomik önemleri hesaplanamaz. Teknoloji ve bilim sosyal yapılar oluşturdu ve yeniden oluşturdu- toptan dönüştürdü. Her şeyden önce, bir otomobil, ot yerine petrolle koşan daha hızlı bir at değildir; bir bilgisayar, hızlı, güvenilir ek bir makine ya da daktilo değildir. İletişim aracı sadece mesajı değiştirmez, mesajın içeriğini de yeniden inşa eder.
Neil Postman'ın ileri sürdüğü gibi, televizyon dünyası, görsel imgeler dünyası, yerini aldığı matbaa kültüründen kökten farklıdır. İmgeler “gerçekliği yorumlama, anlama ve sınamamızın egemen araçları olarak” yazılı dilini yerine alır; bu imgeler “bilginin, haberin ve büyük ölçüde bizzat gerçekliğin geleneksel tanımları”nı zayıflatırlar. Postman, televizyonun gerçekliği yapılandırma tarzına işaret eder; düşüncelerden çok imgeleri vurgular.
Televizyon, aslında izleyeni “bilmekten uzak”laştırdığı halde, “bir şeyler bilme” yanılsaması oluşturur. Televizyon birçok dilde ve bir çok üslupla yayın yapabilir (ve yapıyor); fakat mesajında derin, ince, temelde yatan bir aynılık vardır. Bütünsel olarak canlı, oyalayıcı ve renkle doludur. Evrensel mesajı oyunu, imgeyi, eğlenceyi, satın almayı, satmayı ve tüketmeyi vurgular. Güçlü ışınları bir bireysel istekler, arzular ve kıvançlar ideolojisini, bir tercih ideolojisini yayar. Elektronik posta ve internet de –anında iletişimin yeni araçları- sınırları yıkar. Peter Berger'in “bilincin kentleşmesi” dediği şeyi hızlandırır; modern dünyada birey “çok katlı bilgi ve iletişim bombardımanı altında”dır.
Şuanda nihai etkinin ne olacağı konusunda, sadece puslu düşüncelere sahibiz..
Sevgi ile…