URFA’NIN KAHRAMANI KİM?

URFA’NIN KAHRAMANI KİM?

İnsanlar topluluk halinde yaşadıkları sürece, kendilerine önderlik edecek birini mutlaka görmek istemekte, yol gösterecek, fikrine başvurulacak, sorunlarına hakemlik yapacak, vereceği hükme her kesimin rıza göstereceği bir yöneticiye ihtiyaç duymaktadır.

İnsanoğlunun yaradılışından bugüne yöneticilik, önderlik makamı vardır ki, bu ilk insan Hz. Adem ile başlar. Hz. Adem, dünyada geçen bin yıllık hayatı boyunca kendi soyunun liderliğini yapar. O’ndan sonra da çeşitli bölgelerde yaşayan insanlar kendi toplumlarında birer lider seçerler.

Günümüz neslinin ilk insan topluluğuna lider olan Hz. Adem, hem üstün hayat tecrübesi hem de ilahi vahye dayalı adaleti ile liderliğini yaptığı toplumda büyük saygı görmekte, hükmü kabul edilmektedir. Hz. Adem, hükmü koyarken de İlahi adaletin tecelli etmesini beklemiş, kendi hükmünü koymamıştır. Oğlu Habil’in kardeşi Kabil tarafından katledilmesi öncesindeki anlaşmazlığın çözümünde hakemlik yapmış ve hak kimin ise hükmü Allah’ın vereceğini belirtmiştir.

Cennetten kovulmuş olmasına rağmen Yaratıcı ile irtibatı halen devam eden Hz. Adem, kendisini görenlerin hepsinin gözünde gerçek bir kahramandır. Başından gecen maceraları anlattığı zaman soyundan gelen herkes buna kesin inanmış ve söylediklerine itaat etmiştir.

Liderlik söz konusu olunca örnek alınacak ilk insan olan Hz. Adem’in hayatını Kur’an, Hadis ve efsaneler ışığında farklı bir bakış açısıyla incelediğimizde, birbirinden önemli siyasi mesajlar taşıdığını görmekteyiz ki, en önemli mesaj topluma liderlik yapan kişinin kendi şahsı adına hiçbir kaygı taşımamasının yanında, hayatı pahasına olsa da ilahi adaletin, kesin olan hakkın tecelli etmesi için ortaya koyduğu yöntem dikkat çekmektedir.

Hz. Adem’i görenler için O gerçek bir kahramandır. Herkes onun çocuklarıdır ve O, onların babasıdır. Her baba nasıl çocuğunun gözünde büyük bir kahraman ise, Hz. Adem de bin yıl boyunca kendisini gören soyunun gözünde hem ilk insan, hem ilk peygamber olması, hem de herkesin babası olması nedeniyle büyük bir kahramandır. Dolaysıyla topluma liderliği tartışma götürmez.

Öldükten sonra başka bir hayatın bizleri beklediğine inanan toplum olarak, aradığımız idareciler, yöneticiler, liderlerin -Artık adına hoca mı dersiniz, başkan mı dersiniz, milletvekili mi dersiniz, belediye başkanı mı dersiniz fark etmez- yegâne özelliği güvenilir, doğru, adil ve haktan-haklıdan taraf olmasından öteye geçmez.

İnsan topluluklarının dini inançları, sosyo-ekonomik pozisyonları, eğitim durumları ve toplumsal benlikleri siyasi görüşlerini ve liderlerini belirlemede temel etken iken, hayvan topluluklarında lider belirlemedeki tek kriter “güç”tür.

İnsanlar, lider tayin edecekleri kişiyi belirli kriterlere göre seçerek ona tabii olurken, hayvanlar güçlü olanın sürüye liderlik etmesine sadece boyun eğerler.

İnsan topluluğu, temel erdemi olan inançlarını bir tarafa bırakıp, demokrasi adına sosyo-ekonomik sınıflamasını ortadan kaldırdığı takdirde, iman ettiği tek şey “güç” olmaktadır. Bu durum, toplum liderliğinden kaynaklanan şerefi, şahsında toplamak isteyen güçlü kişilerin de çok hoşuna gitmektedir. Dolaysıyla toplumun dini inançlarının belirlenmiş merkezlere yönlendirilerek saptırılması, sosyo-ekonomik durumlarının kontrol altında tutulması, eğitimin engellenmesi, ben yerine kavmiyetçiliğin teşvik edilmesi gibi senaryoların baş destekçisi bu kişiler olmakta, toplumun sürü psikolojisine girmesini hedeflemektedirler. Sınırsız demokrasi adına sürdürülen siyasi faaliyetlerin -istisnalar müstesna-, tamamı da bu “güç sistemi” üzerine işleyişini sürdürmekte yada bu sistemi desteklemektedir.

Bahsettiğim temel erdemlere sahip olarak, ekseriyetle hakim olan sistemin dışına çıkarak, toplumun teveccühünü kazanan kişiler de vardır. Bu minvalde verilecek en önemli örnek ise şüphesiz Hz. Muhammed’dir (s.a.v). Hakim olan sisteme rağmen, üstün özellikleriyle taraftar toplamış ve toplumun kahramanı olmuştur. İnsan fıtratına hitabeden ilahi vahyin rehberlik ettiği görüşleri, O’nun manevi himayesinde asırlarca imparatorluklar kurmuştur. Öyle bir sistem kurulmuştur ki, Hz. Muhammed’in adı, asırlardır dünya üzerinde her saniye milyarlarca ağızda hürmet ve saygıyla anılmakta, minarelerden beş vakit yankılanan ezanla bayrak olmaya devam etmektedir.

Böyle bir temel bilgiyi hafızamıza yerleştirdikten sonra yaşadığımız şehre, Urfa’ya bakarak sorumuzu soralım: URFA’NIN KAHRAMANI KİM?

Urfalıların siyasi liderlerini, temsilcilerini, vekillerini, belediye başkanlarını, amirlerini bu makama taşıyan “güç sistemi”midir, yoksa insanlığın temel erdemlerine sahip oldukları için  kazanmış oldukları kahramanlıkları mıdır?

Önümüzdeki yerel seçimler, ardından gelecek milletvekili seçimleri ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde “güç sistemi”nden beslenen kişiler mi seçilerek kahraman ilan edilecek, yoksa gerçek halk kahramanları mı seçilecek?

Bunlar, merak edilen sorular..

Peki sorunun cevabı?

Urfa kahramanını arıyor.

Bir yandan yaptığı çalışmalarla halk kahramanı olmaya çalışırken, diğer yandan siyasi destek için mafya bozuntularının kucağına oturanlar da er veya geç makam hedeflerine ulaşacaklar, tabir yerindeyse ululanacaklardır. Ama hiçbir zaman kahraman olamayacaklar, alacakları tek ünvan “Sahte Kahraman” olacaktır.