Urfalı bir genç olarak...

 Merhabalar Değerli okurlar;

Sizlerle Urfa’da Yaşayan bir Urfalı genç olarak Urfa’da genç olmanın nasıl bir şey olduğunu kendimce anlatmak zor olsa da deneyeceğim… Kendimce diyorum. Çünkü Urfa’da herkesin anlatacağı şeyler vardır ama herkes “kendince” yazar ve konuşur….Urfa’da Genç olmak çok zor meşakkatli bir iştir. Öyle herkes Urfa’da genç olmaz çok badireler atlatmanız lazımdır.

Urfa’da genç olabilmek için en basitinden babanızın arkadaşlarıyla haşır neşir olmak zorunluluğu vardır mesela….  Genellikle giydiklerinizi yaptıklarınızı içtiklerinizi sizden yakın çevrenizden çok onların beğenmesi gerekir… Yoksa olmadık bir yerde “bı ne ulan, bı kılıği ne, hele allahısen bi bah. sen siye yakıştırisansa ben siye daha bişe demiyem” tarzı bir sitemle karşılaşabilirsiniz…. Zira babaların arkadaşları sitemkardır… Ve bu sitemlerini alışılmışın dışında, aşağılayarak ve hayattan soğuratak yapma gibi bir misyonları vardır sanki… Ki bu misyonu kim neden yüklemiştir orası da meçhuldür hani… :)

Urfa’da genç olmak dediğim gibi hakikaten zordur…Bir defa Urfa’da genç olacaksanız en az bir adet, hem de en kallavisinden kavga anınız olması lazım (namı diğer “çekiş meselesi”) yoksa ortamlarda size söz hakkı vermezler, haberiniz olsun…. En azından şöyle bir retoriğinizin olması elzemdir:  “ – dedo hekim dedeye bi girdim girmi sekkiz kişiler, Allahıma dinime ben tek getmişem… Dedim bıra bahın ulan beni bırda öldirdiyiz öldirdiyiz, eger ben bırdan sag çıharsam heçbiriyiz sag kalmazsız… a babo yukarda Allah şahit bi bahtım en ögden biri deyi dedo hele bi konışah sakin ol”

İşin ilginç yanı herkes anısında dayak atmıştır… Kimsenin dayak yedigini görmezsiniz, duyamazsınız... Varsa duyan bana da söylesin! Peki, bu kadar dayak atan varsa bu dayak yiyenler nerde?

Bu anılarında anlatış tarzı ve materyalleri vardır. Örneğin Atatürk Bulvarında elimizde kese kağıdında taze fıstık yiyerek anlatabiliriz veya nohut veya çağala…. Artık mevsimine göre ne denk geldiyse ve bunlar anlatılırken jest ve mimikler abartı biçimde kullanılmalıdır… Sakın kavga anım yok, ben genç olmam deyip,  anı yaşamaya kalkmayın! Sonra canınız çok yanar benden söylemesi.

Urfa’da genç olmanın şartlarından biride aşık olmaktır! Ama aşk dediysem, öyle karşılıklı olanından değil ha! Platonik aşklar lazım bize… Ne de olsa,  bizler acıyı seven bir toplumuz :)

Yani şöyle diyorsan, iş tamamdır: “Ağe ben bi kızı seviyem, sekkiz senedir ama kızın hala haberi yok…”

Bu derece acıya meyilli olmalıyız… Yoksa, kızın haberi var ve mutlusunuz. Bu bir işe yaramaz!!!

Bir de işin geleceğimiz hakkında karar verenler bölümü var bu serüvenin…Ne hikmetse Urfa’da gençken hepimizi Galatasaray istemiştir ve babamız izin vermemiştir…. Tabi,  hal böyle olunca Messi iyi ki Urfalı değilmiş diye düşünüyorum.  Şayet öyle bir şey olsaydı, Messi en fazla halı sahada arkadaşlarıyla Cuma günleri 9-10a abone olup maç yapardı… Hayatının geri kalan kısmını babasının nacar pazarında ki dükkanında geçirip, öğlenleri fırına tepsi götürürdü…

Aslında bu konu çok ama çok uzar ama ben kısa tutmak istiyorum.  Urfa’da genç olmak için yapılması gerekenler listesi yapıp yazımı sonlandıracağım. Umarım Urfa’da genç olanlara ve olmak isteyenlere bir nebze olsun ışık tutabilirim (!)…

Yapılması gerekenler listesi:

1.       Kavga eden arkadaşların ceketlerini ve eşyalarını tutmak…

2.       Akabeden motorla inerek motorun üzerine uzanmak…

3.       Belimize ip bağlayarak kanalda yüzmek …

4.       Girdiğimiz Kafede telefon sigara ve araba anahtarını masanın üstüne bırakıp resim çektirmek (ki bu en önemlisi)..

5.       Kış günü, (yokluktan değil, artistlikten) sadece ceket giyip üşüdüğün sırada ceketin yakasını kaldırarak ısınmaya çalışmak…

6.       Sokakta, dükkanda, hamamda yerli-yersiz hoyrat okumak…

7.       Ailece gidilen pikniklerde bekçi kulübesinden sıtılla (kova) su taşımak…

8.       Pazar sabahları, adidas eşofman altı, kazak terlikle gazete kağıdında, susam kırmızı tabakta, isotları fırına götürüp, kabartma ekmek yaptırmak…

9.       Arkadaşın kız arkadaşının kız arkadaşıyla tanışırken “oğlım ben ne konuşacağam bırak önce o konuşsun” tribine girmek…

10.   Dayak yediği her kavgadan sonra “age nasıl ilk kafayı ben attım ha” cümlesinde acı teselli bulmak…

11.   En samimi arkadaşıyla aynı kıyafetleri alıp,  Pazar günü balıklı göldeki değirmenin yanında oturup piyasa yapmak…

12.   Dolmuşta yer verdiği kızın, teşekkür etmesinden sonra yanındakine “age bah hele beni nasıl kesi ula” moduna girip kız indikten sonra boşluğa düşmek…!

13.   Arkadaş çevresindekileri “jilet, ustura, kenne, bıçkı vb.” kesici aletlerle betimleyip  lakap takmak.

14.   Askerde her gün ve her biçimde dayak yediği halde “ben bi sille yidim, oda acemide” şeklinde hava atmak

sürç-ü klavye ettiysem affola, bir daha ki yazı da görüşmek üzere…