Toprak katliamı devam ediyor!

 Günahtan başka her kusuru örten toprağın üzerini betonla örtenlerin günahını ne örtecek?
Önceki gün Mardin yolu üzerinden Akçakale çevre yoluna doğru bir gezinti yaptığımda büyük bir şok daha yaşadım. 
Birkaç yıl öncesine kadar yemyeşil olan tarlalarda betonlar yetişmişti.
Yol boyu beton, beton, beton. Hani ekilebilir arazilere beton yapmak yasaklanmıştı!
Hani bu ülkede toprağı koruyacak kanunlar vardı? Hani tarım arazilerine imar izni verilemezdi. Suçu işleyenle, suça zemin hazırlayanlar aynı merci olunca kimseye sözünüzü geçiremiyorsunuz.
Urfa gibi bereketli topraklara sahip bir şehirde toprağı katletmenin en bariz örnekleri sergilenir. Bir yanda vahşi sulama ile toprak çoraklaştırılır, bir yanda her yıl Kıbrıs adası kadar verimli toprağımız denize akar gider, bir yandan da verimli tarım arazilerinin üzerine ha bire beton dökülür. 
Tarım arazilerinin betonlaşmasının önünü kamu açar. Kamu yatırımının yapıldığı yerin çevresi imara açılır, betonlaşma başlar.
Bir yerde yapılmış bir kamu binası görürseniz, biliniz ki çevresi imara açılmış, açılacaktır.
Önce ŞUTİM dediğimiz Şanlıurfa Ticaret Merkezi verimli tarım arazileri üzerine konuşlandırıldı. Öyle bir verimli arazi ki hem de vakıf malı. Tabi öncesi de vardı. Yeni Hal Pazarı da bamya tarlaları ve fıstıklıkların içine kurulmuştu. ŞUTİM'den sonra Adliye binası, Hükümet Konağı, çeşitli kamu binalarını özel sektör takip etti. Paşabağı dediğimiz yerin sınırları Kudeme'ye dayandı. Yol boyunca giderken dizilmiş apartman blokları insanın asabını bozuyor.
Ovanın batısında çok büyük tepelik araziler varken, betonlaşmanın tarım arazilerine yapılması nasıl kabul edilebilir?
İmar planı yapılmış, buralar imara açılmış, yapılacak bir şey yokmuş!
Her zaman söylerim. İmar planı ayet değildir.
Eğer bu şehrin Valisi, Belediye Başkanı, topraktan sorumlu birimleri görevlerini yapmıyorlarsa sorumlular onlardır.
Bir zamanlar toprağın koruması için Naci İpek ağabeyimiz çokça yazılar yazardı.
Şimdilerde Yusuf Sabri Dişli ağabeyimiz kendini paralıyor. 
Bizim de dilimiz döndüğünce dile getirmeye çalışıyoruz. Bu topraklara beton dökülmesine müsaade eden, göz yuman, yol açan katildir diyoruz. Ülkenin geleceğiyle oynamaya, insanı topraksız bırakmaya kimsenin hakkı yoktur diyoruz. Bu şehrin Toprak Koruma Kurulu ne iş yapar? İmar planları yapılırken kime danışılır, kimin görüşü alınır?
Var mı memlekette yürekli bir idareci bu toprak katlinin önüne geçebilecek? 
Şimdilik yok. Ne yazık ki yok!
Şehrin bir ucu Çamlıdere'ye, bir ucu Harran ovasına dayanmış. Yeni çıkarılan kanunlarla toprak korunacak dense de bu yönde atılan tek bir adım yok.
Toprak katliamı devam ediyor!