Söz ile laf farkı

Şanlıurfa Belediyesi'nin düzenlediği, konusu Merhum Prof. Dr. Abdülkadir Karahan olan bir panelde idik.
Salonu dolduran ve çoğunluğunu bayanların oluşturduğu kalabalık ilgimi çekti. Bayanların bu ilgisini çözemedim. Eğer paneli gerçek manada dinlemeye gelmişlerdiyse ne ala.
Panel başladı, Merhum Prof. Dr. Abdülkadir Karahan Hoca'nın kızı güzel konuştu. Babasını anlattı. Bir insanın ardında bırakacağı üç şey vardır derler ya. Faydalı ilim, halis evlat ve akar. Karahan hoca bunları yapmıştı. Allah rahmet eylesin.
O akşamki izlenimlerimi uzun uzun anlatmanın Prof. Dr. İskender Pala'nın ifadesiyle “laf” olacağına inanıyorum ve oradaki faydadan “söz” etmek istiyorum.
Konuşma, yazma ve okuma kavramlarının iyice yozlaştığı günümüzde İskender bey'in anlattıklarına ihtiyacımızın olduğu bir gerçek. Evet, günümüzde her şeyin özünü, kutsallığını ve büyüsünü yitirmesinin sebebi failin ne yaptığını tam anlamıyla bilmemesinden kaynaklanıyor. İdareci sosyoloji bilmiyor, fizikçi edebiyattan habersiz, din adamı bilimden uzak.
Neden kaybediyoruz diye hangisine soracak olursanız her biri kendi alanındaki eksikliği gördüğünden o yönü ön plana çıkacak ve 'bizim kaybetmemizin sebebi işte budur' diyecektir. Her alanda böyle. Tarihçi, tarihi, edebiyatçı edebiyatı, fizikçi feni, daha bilmem kim neyi bilmediğimizden dolayı kaybettiğimiz üzerine konuşur.
Hepsi de haklıdır...
Haksız olan ben miyim?
Ben de diyorum ki, kaybetmemizin sebebi ortak paydalar üzerinde buluşamamamızdır.
Fenni, edebiyatı, fiziği, matematiği, edebiyatı ve siyaseti bir araya getirebilecek aydın insanların olmaması, olanların da işin altından çıkamama korkusuyla kazanmaya yönelik çalışmalara girmemesidir.
Başarısı beklenen kişilerin istenilen başarıya ulaşamamasının sebebi de bu değil midir?
Laf ile söz arasındaki, parmak kadar derin, okyanus kadar geniş manayı çözebilen gençliğinin yetiş(tiril)mesi için kimlere görev düşüyorsa haydi desinler.
Ödül; başarıya teşvik içindir.
Sevgiyle kalın...