Sosyal medyayı, interneti kullandığınızda, televizyon kanallarını izlediğinizde Rus General Valery Gerasimov’un ortaya koyduğu “Hibrit Savaş” modelinin bir parçası olduğunuzun farkında mısınız?
General Gerasimov, savaşın doğasının değiştiğinden bahsettiği, 2013 yılında yazdığı makaleye göre Hibrit Savaş, savaş ile barış arasındaki gri bölge. Bu gri bölgede, askeri olmayan gücün yönlendirilmesi savaşın kaderini belirleyen en önemli unsur.
Hibrit savaşın en önemli argümanı 90’lı yıllara kadar yazılı medya, ardından televizyon ve radyolar, 2000’li yıllardan itibaren ise arama motorları ve sosyal medya oldu.
Politik fikirlerin yayılması ve taraftar toplanması amacıyla uzun yıllar yerini koruyan yazılı medya bu nedenle büyük şirketlerin ilgi odağı oldu. Çoğu zaman devletler yayınları destekleyerek politik destek kazanmaya çalıştı. Bugün bile yazılı medyanın bu amaçla desteklenmesi devam etmektedir. Ardından gelen ise televizyon ve radyolar oldu ki, dünya üzerinde bu yayınları hep devletler kurdu ve işletti. Bugün bile politik kaygılar nedeniyle yayıncılığın en güçlü tarafı devlet kurumlarıdır.
Bir iletişim aracı olarak internetin ortaya çıkması ve yaygınlaşması ise politik devrimlerin kader noktası oldu. Toplumsal iletişimin çok hızlı ve kapsayıcı olması sayesinde hibrit savaşın senaristleri bu alanda yatırım yapmaya başladı.
Çok büyük paraların döndüğü sosyal medya yatırımları bu nedenle hibrit savaşın önemli bir aracı oldu.
Peki ne şekilde kullanılıyor bu argüman.
Sosyal medyayı açtığınız anda size ilk sorulan ve cevaplamadan yapamadığınız şey, ne yapıyor, ne düşünüyor olduğunuz. Ben hiçbir şey yapmıyorum, hiçbir şey düşünmüyorum, sadece başkalarının yaptığı paylaşımlara bakıyorum ve onları paylaşıp, beğeniyorum dediğinizde bile kapasitenizi ve hibrit savaştaki pozisyonunuzu belirlemiş oluyorsunuz.
Ülkeleri işgal edip, top silah kullanmadan önce kitleleri yönlendiren bu mekanizma, sadece bu yöntemle toplumun eğilimini belirleyen bir ölçme sistemine sahip oluyor.
Sosyal medya veya internet kullanıcılarının düşüncelerini, eğilimlerini ve olaylar karşısında takınacakları tutumları rapor edebilme becerisine hem sistem, hem de insan gücüne sahip olan karşı taraf buradan edindiği bilgilere göre stratejisini belirliyor ve harekete geçiyor.
İşte Gezi olayları, 15 Temmuz darbe girişimi ve günümüzdeki ekonomik saldırının perde arkasında da bu raporların etkisi bulunuyor.
Sosyal medya ve internet analizlerine dayanarak ülkeler işgal etmeye, yönetimleri değiştirmeye kalkışanlar bu yöntemi çok iyi kullanıyor.
Arap baharı, balkanlardaki hareketler ve ortadoğudaki bir çok olay için bu verilere bakılarak düğmeye basılıyor.
Başınıza bombalar yağarken, düşman karşısında silah sıkarken nasıl bir karşı saldırı yapmanız gerekiyor veya kendinizi korumaya almanız gerekiyorsa, hibrit savaş ile tüm dünyanın bir savaş alanına dönüştüğünün farkında olarak sosyal medya ve internet kullanımınızda da gardınızı almak zorundasınız.
Sadece savaş halinde değil aslında.
Örneğin Urfa’da başınızda olan bir idareci halkın ne düşündüğünü, ne beklentisi olduğunu, kendisinden memnun olup olmadıklarını sosyal medyaya bakarak öğrenebiliyor.
Mesela bir belediye başkanı sosyal medya kullanıcılarının yorum ve eleştirilerine bakarak kendisini değerlendirebiliyor.
Geçtiğimiz günlerde bir ekmek meselesi sosyal medyada gündeme geldi ve ardından bir gelişme için harekete geçildi. Fırıncılar Odası ve Tarım Müdürlüğü kaliteli ekmek için görüşmeler yapmaya başladı.
Peki şehrimiz için istediğimiz başka şeyleri bu kadar etkili şekilde gündeme getirebiliyor muyuz?
Maalesef hayır.
Oturduğumuz yerde her şeyi eleştirebiliyor, idarecileri yerden yere vuruyoruz ama bu tutumumuzun toplum içinde veya sosyal medyada görünmesinden sosyal, siyasi, politik kaygılarla kaçınıyoruz öyle mi?
Unutmayalım, sosyal medya bir savaş alanı ve bu alanda yapılan her paylaşım geleceğimizi belirliyor.
Sosyal medya kullanırken bunları da bilmemiz gerekiyor.