SOSYAL KAYGIDA KENDİNİ TANIMA ve ANLAMA

Araştırmalar, günümüzde her yedi kişiden birinde sosyal kaygı olduğunu gösteriyor. Kişilerin %50 sine yakınında da topluma karşı konuşurken yoğun düzeyde kaygı var. Bu kadar sık görülmesi bize ne düşündürüyor?

Kaygı günlük hayatımızda sık karşılaştığımız bir duygu. Sosyal kaygı, kişide ‘olmaması gereken’ bir durum şeklinde algılansa da durum tam olarak böyle değil. Yeni karşılaşılan ortamlar, kişiler herkeste az ya da çok kaygı oluşturabilir. Belirli düzeyde sosyal kaygı kişi için doğal ve gereklidir. Kişiye uyum sağlamaya yönelik performansa geçmesi konusunda yardımcı olur, zorluklar karşısında bireyin zorluğa hazırlanması için motivasyon sağlar, bireyin kararlar alması, alınan kararları uygulaması konusunda  istekli olmasını sağlar. Kısaca sosyal kaygı birey için uyumsal ve işlevseldir diyebiliriz.

Bireyler benzer durumlara farklı tepkiler verebilmektedir. Bu farklılık genetik, çevresel veya yetişme tarzıyla ilişkili etkenlerden kaynaklanmaktadır. Ortaya çıkan sosyal kaygı, kaygıyı ortaya çıkaran olay veya durum ile bu etkenlerin karışımından oluşur.

Kişinin işlevselliğini engelleyen ve sorun olan kaygı;

Olay/durum ile orantısızdır, karar verme sürecini bozar, kişinin kaygı duyguğu etkinliğe hazırlanmasını engelleyer, motivasyonu olumsuz etkiler ve kişinin harekete geçmesini, performansı gerçekleştirmesini engeller.

Çoğu zaman sosyal kaygılı kişi, kaygı duyduğu durumla baş edebilmek için kaçınma davranışı geliştirir. Kaygı duyduğu ortama girmez veya ortamı terk eder, iletişimden kaçınır, grup etkinliklerine katılmaz, göz temasından kaçınır...Bunlar sosyal fobi belirtileridir diyebiliriz.

Kişinin kaçınma davranışları, sosyal hayatında da özel hayatında da zaman zaman sorunlar yaşamasına, hayatında olmak istediği ya da olabileceği durumdan daha geride olmasına sebep olur.

Kişi, kaygısının toplumsal boyutunu ve  kendi deneyimlerini gözden geçirerek kendisinde ‘sosyal fobi’ olduğunu nasıl anlayabilir?

Sosyal fobisi olan kişi, başkalarınca değerlendirilebilecek olduğu toplumsal durumlar karşısında nerdeyse her zaman belirgin bir kaygı ya da korku hisseder:

-Karşılıklı konuşmalar, yeni biriyle tanışma, tanımadığı insanlarla da konuşması gerektiği toplumsal etkileşimler sırasında

-Yemek yerken ya da birşeyler içerken gözlenme

-Başkalarının önünde bir eylemi gerçekleştirme, bir konuşma yapma, sunum yapma, kendisinden daha yetkili biriyle konuşma, grup faaliyetlerine katılma, bir eğlenceye gitme, başkalarının olduğu bir odaya girme, romantik ilişki kurmak amacıyla yeni biriyle tanışma, misafir ağırlama, çok iyi tanımadığı biriyle telefon görüşmesi yapma, yüz yüze konuşma, fikir ayrılığını veya hoşnutsuzluğu ifade etme gibi durumlarda

-Küçük düşeceği, rezil olacağı, utanç duyacağı, dikkatleri üzerine çekeceği, başkalarının kırılmasına yol açacak ya da başkalarınca dışlanacağı biçimde davranmayla ilgili

-Umumi yerlerde yemek yeme, telefon kullanma, yetkili biriyle konuşma, bir şeyler isteme gibi davranışları gerçekleştirmede

-Korkulan durumla karşılaştığında bazı bedensel belirtilerin eşlik etmesi durumunda; yüz  kızarması, terleme, ağız kuruluğu, çarpıntı, nefes kesilmesi, nefes darlığı, midede rahatsızlık, kas gerginliği, titreme gibi...

Altı aydan daha uzun süredir kişinin yaşantıladığı, yukarıdaki durumlar vb durumlar karşısında korku, kaygı ya da kaçınma davranışları, kişide belirgin bir sıkıntıya, toplumsal ve işle ilgili alanlarda ya da özel hayatında bozulmalara sebep oluyorsa, kişide sosyal fobi olduğu düşünülebilir.

Bir uzman rehberliğiyle kişi işlevselliğini yeniden kazanabilir ve kendi duygu, düşünce ve davranışlarının farkındalığı ile yaşamına devam edebilir.

Bir sonraki yazımda ''Sosyal kaygılı kişinin kendisine, çevresine ve dünyasına bakışı nasıl? Sosyal kaygıyı azaltmak için neler yapılabilir?'' sorularını yanıtlayacağım. Sevgiyle kalın!

Psikolog Hande Dutar

FizyoHayat Sağlıklı Yaşam Merkezi-Psikoterapi ve Danışmanlık Servisi

Şanlıurfa