Siz ne biçim adamsınız!

"Siz ne biçim adamsınız ya?

Siz ne iş yapıyorsunuz?

Para istediniz de para mı vermedik?

Bu çocukları niye burada mahzun halde bırakıyorsunuz!

Sayın Müdür, gezdirdiğiniz okul böyleyse gezdirmediğiniz okullar nasıl?”

Milli Eğitim Bakanı Mahmut ÖZER

Son günlerde Urfa aşılanma oranının düşüklüğüne rağmen vaka sayısındaki azalma, TURKOVAC’ın Şanlıurfa’da üretilmesi ve Şanlıurfalı Nureddin Nebati’nin Hazine ve Maliye Bakanlığı görevine getirilmesiyle ülke gündemine oturdu.

Şehrin ülke gündemine gelmesine neden olan son gelişmelerden birincisi ise, Ziya Selçuk’un istifasıyla Milli Eğitim Bakanlığı koltuğuna oturan eski Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Mahmut Özer oldu. Yeni Bakan Mahmut Özer, Türkiye’nin en genç nüfusuna sahip olan şehri Şanlıurfa’da eğitim yatırımlarını masaya yatırdı ve yatırım müjdeleri verdi.

Son bir iki yıldır eğitim alanında ciddi yatırım almayan Şanlıurfa’ya 73 yeni okul, 3 Bilim ve Sanat Merkezi ile 2 Rehberlik Araştırma Merkezi kurulacağı müjdesi veren Milli Eğitim Bakanı, böylece sadece 2022 yılı içinde 1 milyar TL’den fazla bir ödeneğin Şanlıurfa’ya aktarılacağını açıkladı.

Bakan Özer’in Şanlıurfa ziyaretini ülke gündemine getiren önemli ikinci gelişme, Karaköprü’deki GAP Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nin üretim kapasitesiyle Türkiye ikincisi olmasıydı.

Ancak Milli Eğitim Bakanı’nın Şanlıurfa ziyaretiyle yaşanan bu iki önemli konu, Milli Eğitim Şube Müdürü ve İl Milli Eğitim Müdürü’nün azarlanmasının gölgesinde kaldı.

Eğitim camiası bu azarlanma karşısında boynunu büktü!

Bakan’ın, “Para istediniz de göndermedik mi?” sözü karşısında ağzını açamadı.

Bakan Özer camiayı azarlamaya devam etti. “Gezdirdiğiniz okullar böyleyse, diğerleri nasıldır!” dedi.

Ülke gündemine oturan, sosyal medyada öne çıkan bu “azarlanma” meselesi camiaya ağır bir “tokat” olurken, halkın yüreğine su serpti dersek yanlış olmaz.

Medyada azarlanma konusuyla ilgili yayımlanan haberlerin altına yapılan yorumlar, sosyal medyadaki paylaşımlar, bizzat okulların durumunu bilen veliler ve öğrencilerin ne kadar dertli olduğunu gösterdiği kadar Milli Eğitim Bakanlığı’nın okullara yaklaşımını da ortaya koydu.

Halkın değerlendirmesine bakarsak, Milli Eğitim Bakanı’nın ya okullara gönderilen ödeneklerden haberi yok ya da gönderilen ödenekler harcanması gereken yerlere harcanmıyor.

Böyle olmasa uzaya uydu gönderdiğimiz, insansız hava aracı ihraç ettiğimiz, dünyanın en büyük on ekonomisi içine girmek için yarıştığımız bir dönemde okullarda ne fiziki eksiklikten, ne eğitimdeki başarı oranının düşüklüğünden bahsetmezdik.

Okullara bir bakmak lazım.

Öğrencisi olan tüm veliler çok iyi biliyorlar ki, okulların durumu hiç de iç açıcı değil.

Taşımalı eğitimle çocuklar bir yerlerden bir yerlere taşınmaya devam ediyor, okulların sınıfları personel yokluğu nedeniyle temizlenmiyor, okul tuvaletlerine pislikten girilmiyor, lavabolarında sabun yok sabun!

Sabahtan okula gidip, saat 15.00’e kadar, bazılarında akşama kadar okulda kalan çocuklar yemek sıkıntısı yaşıyor. Okul kantinlerinde satılan yiyecekler pahalı olduğu için dar ve orta gelirli ailelerin çocukları akşama kadar açlıkla sınanıyor!

Son beş yılda yapılan 400’e yakın okula rağmen halen bazı okullarda 30’dan fazla öğrenci bir sınıfta ders görmek zorunda kalıyor.

Eğitim konusunda söylenecek, yöneticilere ve ailelere yönelik yapılacak çok eleştiri var.

Tabi ülke gündemine oturan azarlanma konusunun yanında Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in defalarca takdir ve teşekkür ettiği kişiler de var. Göreve gelir gelmez ilk önceliğimiz eğitim sorunlarını çözmek olacak deyip, bunun için gece gündüz çalışan Vali Abdullah Erin geliyor. Onun yanında Büyükşehir Belediye Başkanı Zeynel Abidin Beyazgül, ilçe belediye başkanları, meslek odaları ve sivil toplum kuruluşlarına da eğitim öğretime sağladığı desteklerden dolayı şükranlar vardı. Ne yazık ki o güzel temenniler de yapılan özeleştirinin gölgesinde kaldı.

Sayın Valimiz Abdullah Erin’in söylediği gibi, “Çözmeye çalıştığımız sorunlarımızın başında her zaman eğitim olmalı” diyerek konuya nokta koymak gerekiyor. Konuya nokta koyarken, eğitimdeki sorunlarımızı konuşmaya, tartışmaya nokta koymak anlaşılmamalı. Bir sorunu çözerek nokta koyarken, diğer bir sorunu çözmeye başlamak zorundayız.

İnsanın şanını yücelten, gönlünü ferahtan, yükünü azaltan, her zorlukla birlikte bir kolaylık veren Allah, boş kaldığımızda kalkıp yeniden yorulmamızı, bir işi bitirdikten sonra hiç beklemeden diğerine başlamamızı emrediyor.

Bu yazının başına yerleştirdiğim cümleyi söyleyen Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, bu sözleri kime söylemiştir? Tabi ki kendi personeline. Bir bakıma bakanlığına özeleştiride bulunmuştur. Gençliği, dinamikliği, bakanlık gibi bir makamın verdiği yetkiye dayanarak tüm bakanlık teşkilatlarını adeta titretmiştir.

Son sözü, Bakan Mahmut Özer’in “Para istediniz de vermedik mi?” ifadesiyle dile getirip yazımızı bitirelim.

Harran Üniversitesi Osmanbey Kampüsü inşa ediliyor, başta Tıp Fakültesi Hastanesi’nin hizmete sunulması amaçlanıyordu. O dönem üniversite rektörü Prof. Dr. Uğur Büyükburç adeta Ankara’yı mesken tutmuştu. Ulaşabildiği kadar siyasetçiye, bürokrata gidip elindeki dosyaları sunuyordu. Bazen bir bakanla görüşebilmek, üç kuruş ödenek temin edebilmek için adeta bakanlıkların önünde uyuduğunu kendisi bizzat dile getirmişti. Prof. Büyükburç’un uzun süren bu çabası sonucu hastane binası tamamlanmış ve hizmete açılmıştı. Zor olsa da, büyük çaba ve gayret gerektirse de görevini yapmış olmanın verdiği huzur ve rahatlık, o gün Prof. Büyükburç’un yüzüne yansıyordu.

Şimdi biraz geçmişe dönüp bakarsak, Vali Abdullah Erin’in göreve gelmesi akabinde Şanlıurfa Milletvekilleri, Belediye Başkanları, STK temsilcileri topluca Ankara’ya gidip eğitim yatırımları için destek istemişlerdi. Bu ısrarlı talep sonucu 2017 yılında çıkarılan ilave 500 milyon TL’lik ödenekle Urfa’da 400’e yakın okul inşa edilmişti.

Yılda en az 80 bin kişinin nüfusa ilave olduğu şehir olan Urfa’da, eğitim konusu gündemden düşmemeli.

Urfa’nın eğitim konusunu, “azarlama” gibi üzücü bir hadise ile yeniden gündeme taşıyan gazeteci dostlara da tüm Urfa adına teşekkürü borç bilmeliyiz.