SANAT SAHTEKÂRLARI

Aynı zamanda öğretmen olan Ressam Muharrem Çelik, serginin son gününde beni görünce önce gelmeyeceğimi düşündüğünü de söyledi. Ama böyle değerli bir insanın mümtaz sergisinde olmamak olmazdı.
Muharrem’le yine tabloları üzerine konuşmaya başladık. Doğrusu tartıştık. Söz sözü açtı, klasik resim yapanların durumları tartışıldı.
Meğer sanat dünyası dediğimiz kesimde ne çekişmeler, ne hileler, ne aldatmalar oluyormuş da haberimiz yok.
Urfa’nın çok ünlü bir ressamından konu açıldı. Hani şu meşhur Ayrancı Şükrü tablosunun sahibi. Bir ressamın, Ayrancı Şükrü resmini bu kadar güzel çalışmasının, yüzündeki çizgilere kadar tam verebilmesinin, iki elini öne doğru açarak “yook babam” derken omuzlarını yukarıya kaldırmasına kadar tüm ayrıntıları tablosuna yansıtmasının büyük bir yetenek olduğunu düşünüyordum.
Muharrem Hoca kimseye açmadığı sırlarından birini bana açtı. Bohçasından çıkardığı bir çıkında, ressamların hileleri vardı. Demez misin bu anlı şanlı Urfa tablolarını çizen, portlereler yapan meşhur ressamlarımızın büyük bölümü sadece “hile” ile resim yapıyormuş.
Anlatayım. Teknoloji gelişip, renkli fotoğraflar piyasaya çıkınca bu ünlü ressamlarımız önüne koyduğu resme bakıp, bazen günlerce uğraşarak tablolarını çiziyorlarmış. Bu bilindik bir yöntemdi ve çoğu ressamın sık sık uyguladığı bir teknikti. Ama teknoloji geliştikçe işe hile katmanın boyutları da değişmiş. Projeksiyon cihazını tuvale yansıtıp, eline fırça alarak görüntünün üzerini boyayanlar mı dersiniz, el sanatı şeklinde piyasaya sunacağı resmi önce dijital baskıda tuvale bastırıp daha sonra üzerini yağlı boya ile rötüşlayanlar mı dersiniz.. Sanat adına hilenin sınırı yok artık.
Klasik resim yapıyor diye övünenlerin yaptıkları hileleri duyunca Muharrem Çelik’in modern dediği anlamsız resimler gözümde daha bir anlam kazandı. En azından Muharrem’in tablolarında yukarıda sayılan hilelerin hiç birinin olmadığına şahit olmuştum. Muharrem, hayal ve düşünce dünyasındakileri fırçasıyla boş tuvale olduğu gibi yansıtan değerli bir sanatçı olmayı başarmıştı.
Anı defterini açıp, sergisi hakkında bir not düştükten sonra “Ressam olsaydım, resim yapma becerim olsaydı rüyalarımı resmederdim” diyerek Muharrem’in sergisini ölümsüz bir notla kayda aldım.
Sanat muhabbetimizin ardından İsmail Dörtkardeş’in restorantında yemeğimizi yerken de sanat muhabbetimiz devam etti. Muharrem Hoca’ya, rüyalarımı resmetme fikrimi söylemiştim. Ancak tuvalin hazırlanmasından boyalara kadar çoğu bilgiyi de yemek masasında aldım.
Kısmet olursa işyerimde bir köşeyi küçük bir resim atölyesine dönüştürecek, arasıra rüyalarımı resmetmeye çalışacağım.
Hepinize renkli rüyalar..