Güvenliği sağlamaya, suçluyu yakalamaya, suça olan meyli azaltacak, varlığıyla caydırıcı güç özelliği taşıdığı için toplumun vazgeçilmez unsuru polis.
Şanlıurfa’ya geçtiğimiz ay atanan Emniyet Müdürümüz Veysal Tipioğlu da önemle buna vurgu yapıyor. “Polis olarak suçluyu yakalamaktan çok, suçu önleyici tedbirleri almaya özen gösteriyoruz” diyor. Yani, önleyici sağlık hizmeti gibi bir durum. Hastalanmadan sağlığın kıymetini bilmek.. Ve Müdürümüz ekliyor, “Son görev yerim Muğla’da bunu başardık. Hırsızlık olaylarını yüzde 50 oranında azalttık” diyor.
Dün, bir grup gazeteci-yazar arkadaşla İl Emniyet Müdürümüz Veysal Tipioğlu’na hayırlı olsun ziyaretine gittik. İkili ilişkiler kurup, oradan dolaylı rant devşirme olayına bizim meslekte çokça rastlandığı için, öyle kurum kuruluş amirlerine gidip gelmeyi sevmesem de konu Emniyet Müdürü olunca severek “geliyorum” dedim.
Gazetemizin kurucusu Reşat Uzun, Ajans Urfa’dan Mustafa Arısüt, DHA’dan Ali Leylak, gazetemiz yazarı Av. Halil Öncel ve gazetemizin sahibi Ali Uzun ile birlikte gittik Emniyet Müdürlüğüne.
Şehit cenazesi törenlerinin yapıldığı alandan geçip, bina içine girdiğimizde, karşımdaki duvarda aziz şehitlerimizin fotoğrafları dikkatimi çekti. Arkadaşlarla birlikte şehitlerin fotoğrafına bakarken, göz açık gazetecimiz Mustafa Arısüt’ün dikkatini çeken bir durum oldu. 29 Ağustos 2016’da Balıklıgöl Devlet Hastanesi’nde terör saldırısına uğrayarak şehit düşen iki polisimiz, Fatih Kılbey ve Tanju Sakarya’dan sonra yedi şehidimizin olduğu Arısüt’ün dikkatinden kaçmamıştı.
Üç ayda yedi şehidimiz vardı.
İşte ziyaret edilmesi gereken, gidilmesi gereken yer bu nedenle burasıydı.
Ben ve arkadaşlarım da Emniyet Müdürümüzü ziyaret ederek bu dileklerimizi iletmek istedik.
Tüm Urfalılar gibi yanlarında olduğumuzu, istedikleri her konuda destekçileri olduğumuzu, onların değil canlarına kıyılması, parmaklarına batacak dikenin acısını yüreğimizde hissettiğimizi bilmelerini istedik.
Bizler, akşam olduğunda ilk fırsatta evimize gidip çoluk çocuğumuzla hemhal olup, alabildiğine rahatlığın keyfini sürerken, bize bu rahatlığı sağlayan birilerinin olduğunu unutmamamız gerekiyor.
Bizler sıcacık yatağımızda rüyalar görürken, kellesi koltuğunda günün yirmi dört saati sokakları arşınlayan, itin kopuğun, arsızın hırsızın peşinden koşan birilerinin olduğunu biliyoruz.
Bizler, çocuğumuz arayıp “ne zaman geliyorsun” diye sorduğunda tık diye kapıyı açıp içeri girerken kucağımıza atlayıp, boynumuza sarılan çocuğumuzla sevinirken, babası nöbette olduğu için bunu yapamayan polis çocuklarının hüznünü de biliyoruz.
Bizler, hasta çocuğumuzu istediğimiz saatte hastaneye götürme fırsatına sahipken, ateşler içinde yanan yavrusunun başında sabahlayan polis eşlerinin çilesini de biliyoruz.
Bilmediğimiz şey; eşimizin, ana babamızın bir sabah şehadet haberimizi alarak yıkılmaları. Boynu büyük kalan yavrularımızın tabutumuza sarılarak baba demesi. Bir ömür boyu bir daha babasını göremeyecek olmanın verdiği acıyı bilmiyoruz.
Allah böyle bir acıyı hiç kimseye yaşatmasın.
İşte bu nedenlerle tüm polislerimizin yanında olduğumuzu, onların canını canımız saydığımızı bilmelerini, onların bilip bilmediğimiz sıkıntılarının giderilmesi için elimizden geleni yapmaya hazır olduğumuzu bildirmek için ziyaret etmiş olduk.
Polis dediğin ne ki?
Kardeşimiz, arkadaşımız, akrabamızdan başkası mı?
Elbette değil.
Tüm polis teşkilatımıza, askerimize, jandarmamıza Allah güç kuvvet versin, kazalardan, belalardan, musibetlerden muhafaza eylesin.