ORTADOĞU ÇIKMAZINDA MEZOPOTAMYA

   Dava denilenin dışına çıktı. Davasızlaşan herkes bir hiçlik ve yok oluş sürecine sürükleniyor. İnsanı korkutacak kadar çürüme, çözülme, kopma, acımasızlık ve kayıtsızlık süreçleri karşısında, insanlık durumlarının içtenlikli ve sorumlu bir tanığı olabilmek için bağımsızlık bilincimizi güçlendirmeli, ruhumuzu ve algılarımızı özgürleştirmeliyiz.

Bugün dünya her geçen gün daha çok askerileşen bir dünyadır. İnsanlık, gücünü savaştan alan siyasetlerin tehdidi altındadır. Kapitalist ekonomiler küresel ölçekte soygun ve vurgun yaparak yaşayabiliyor. Bütünüyle haksız, hukuksuz, ahlaksız bir şekilde işgal edilen topraklar ihtirasların kurbanıdır.

Bütün rejimler, insani, ahlaki, sosyal, vicdani değerlere, sorunlara, hassasiyetlere karşı duyarsızlaşıyor. Dünyevi hassasiyetler, maneviyatın önüne geçiyor. Hamasete, gurura, bencilliğe dayalı ucuz şahsiyetler artmakta ve çok boyutlu gelişmeler hakkında, tek boyutlu bir düşünsel ilgiye dayanamayız.

Mazlum, masum ve mahzun Ortadoğu toplumları küresel sistemin tutuklusu durumuna getiriliyor, kimsesizliğe mahkûm ediliyor. Küresselik, emperyalizmin yeni bir biçimi olarak ilerliyor. Küresel düzen, düzensizliği kışkırtıyor. Ortadoğu toplumları siyasal ve ekonomik anlamda ağır bir denetim altındadır. Küresel sistem, Büyük Ortadoğu ve Afrika projesi için Nato’yu görevlendiriyor. Görevleri eşit şekilde, zulüm ile teslim ediyorlar.

Hurda yığınına çevrilen insancıklar ile kendi sisteminin, potasında erittikleri ile yeni dizaynlar oluşturmaya çalışıyorlar. İsimler değişse de görevlerin değişmediği Ortadoğu sarmalında, Fırat ve Dicle’nin topraklarında, kanlı mücadeleler ile kendilerine alan açıp, halkları ve barışı bertaraf etme peşindeler. Adil ve güçlü olmadan yenme imkânımız olamaz.