Öğlen yemeğini Şam’da yedim

Yemek kültürü zengin, mutfağı o kadar çeşitli olmasına rağmen Urfa’da çalışanların en büyük sorunlarından biri de öğlen yemekleridir.
Yemek işini şirkete bağlayanlar dışında işyerlerinin hemen her gün konuştuğu bir konudur, “öğlen ne yiyeceğiz” meselesi. Sokaklara bir bakıldığında düzgün yapan birkaç yer hariç her yer tavuk döneri. At, eşek eti söylentileri nedeniyle et dönerine güven kalmadığı için tavuktan başka seçenek neredeyse kalmamış durumda. Esnaf adamın hergün kebap lahmacun yiyecek kadar ne parası ne de iştahı var.
Şöyle ayaküstü birşeyler atıştırsam yeter derse de yiyecek pek bir şey bulamıyor. Hele o mecburiyetten yenen tavuk dönerleri yok mu? İki metrakarelik yeri bulan üç kilo eti saplayıp ateşin önüne koymuş. Ateş bir yanar, bir söner. Akşama kadar o tavuk binbir şekle girir. Hele akşam da bitirmemişse ertesi gün yeniden satışa sunulur bu meret zehir.
Dün yine yemek düşüncesiyle aklım kurcalanırken yoldaydım. Yenişehir’den çıkıp, Topçu Meydanı’na kadar gidip gelecektim.  Giderken Atatürk Bulvarı’ndan, işimi bitirip dönerken Cavsak sokaktan geçip Bahçelievler’den geçecektim. Cavsak Sokak’taki her iki kişiden biri Suriyeli’ydi desem yeridir.
Şehit Nusret Caddesi’ne çıktığımda Topçu Meydanı’na bakan dükkanların hemen hemen tamamı Suriyelilerin açtığı işyerleriydi ki, çoğunluğu yemek üzerine kuruluydu. Tabelasında Arapça Ebu Rebah yazan yer oldukça kalabalık, dış görünüşte de kaliteli bir yere benziyordu. Yaklaşıp içine baktığımda castır castır yağa dökülüp kızartılan şimdiye kadar görmediğim yiyecekler, harlı ateşin önünde dönüp duran ve kesilerek müşteriye yetiştirilemeyen tavuk döner, kızarmış patatesler, turşular vardı. Tabelaları gibi kartvizitleri de Arapça.
Askerlikten beri tavuk yemeyen biri olarak burada canım tavuk döneri çekti. Geçip oturdum. İçeri tıklım tıklım Suriyeli dolu. Bir o kadar da ayaküstü paketini alıp gidecekler bekliyor. Benim gibi içeri giren birkaç Urfalı, fazla bekleyemediği için yemeden kalkıp gitti bile. Ama bende sabır çok. Hem mekanın işleyişini görmek, hem de Urfa’daki Suriyelilerin bu girişimciliklerini gözleme fırsatım doğmuştu. Biraz beklerken mekanı süzdüm. Heryer tertemiz. Dükkanın ön kısmındaki yemeklerin hazırlandığı yerdeki tezgahlar, dolaplar filan hep çelik malzemeden yapılmış. Bunları yapan da Urfa’da iş yapan Suriyeli bir şahıs. Kesilen dönerler Suriye ekmeğine sarılıp tost makinesinde biraz ısıtılıyor, ardından lokma halinde kesilip servis tabağına konuyor. Tabağın içinde bolca kızarmış patates, lezzetli bir kepçe süzme yoğurt, salatalık ve süs biberi turşusu, biraz turp, bir dilim limon ve estetik şekilde bunların üzerine sıkılan ketçap ve nar ekşisi var. Yiyeni tıka basa doyuran bu tabak 7 TL’ye satılıyor. Su ve ayran 50 kuruş. Tavuk döner istemezseniz sadece patates kızartması, halka şeklinde kızartılmış çıtır çıtır humus filan da var.
Mekanda sadece Arap müzikleri çalıyor. Müşteriler gibi, kasada oturan delikanlı gibi çalışanların hepsi Suriyeli. Kendimi bir an Şam’da zannettim. Para hesabı, su, ekmek, ayran, tabak gibi işlerine yaradığı kadar Türkçe kelime de öğrenmişler. Personelin biri elini yiyeceklere vurmuyor. Sadece sürekli temizlik yapıyor. Biri kalkıp gidince hemen masayı temizliyor.
Yüzlerce Urfalının benzer işyerleri açıp, kısa sürede top atıp kapattığı bu yerde harıl harıl iş yapan Suriyeliler, mekanlarına gelen Türklere daha bir özen gösterip, ikramlarda bulunuyorlar. Güler yüzle karşılayıp, güler yüzle uğurluyorlar.
Biraz iki kelime İngilizce, bir iki kelime Arapça ve Türkçe karıştırarak işyeri sahibi ile konuşmaya çalıştım. Fotoğraflarını çekmek için izin istedim. Ne yapacaksın dedi, gazetede kullanacağımı söyledim. “Şükran” dedi.
Yemeğimi yeyip, sohbetimi yapıp, resimlerimi çektikten sonra çıkarken, çay içermisin anlamında “Çay ?” dedi.. Acelem olduğu için ben de “şükran” deyip ayrıldım.
Girişimci ruh her yerde aynı.
Şu koca Topçu Meydanı’nda bu mekan gibi işleyen tek bir Urfalının yeri yok. Niye? Çünkü işin hakkını vermiyorlar. Temizlikten uzaklar, yüzleri gülmüyor. Adam savaşın ortasından kaçıp geldiği bu şehirde ekmek parasını kazanırken güleryüzlü olması gerektiğini biliyor ama. Yaptığı işi de dört dörtlük yapıyor. Herkesin sattığı tavuk döneri ama adam fark katmayı bilmiş.
Siz siz olun, yaptığınız işi değerli hale getirin.
O işi için, o ihtiyacı için yola çıkan, işinizi iyi yaptığınız için sizde karar kılsın derim.