Modern hayatın en büyük tehlikesi metabolik sendrom

Teknolojinin gelişmesi ile hareketsiz yaşam ne yazık ki hayatımızın bir parçası olmuş durumda. Ofiste masa başında uzun çalışma saatleri , evde TV karşısında saatlerce oturma ile birlikte, bilgisayar başında saatlerce vakit harcama sonucunda büyük bir risk altındasınız. Bunları yaparken bol miktarda kalorili beslenme sonucunda obezitenin görülme sıklığı da her geçen gün artıyor. Obezite ile birlikte gelen metabolik sendrom ise bir çok hastalığa açık açık davetiye çıkarıyor. Bunların başında kalp hastalıkları, diyabet gibi sağlık problemlerine zemin hazırlamakta. Ayrıca hareketsizlik, kas iskelet problemleri, dolaşım, solunum, sindirim, boşaltım sistemi ve endokrin sistemi gibi vücudumuzda ki pek çok mekanizma ve sistemi de bozmaktadır.

Metabolik sendromun en önemli nedeni ise obezitenin kalp damar hastalıkları ve diyabet oluşumuna yol açan karın bölgesindeki şişmanlama, kandaki yağ oranının yükseltmesi, yüksek tansiyon ve gizli şeker problemleri ile insülin direnci gibi şeker metabolizmasının bir arada bulunmasıdır. Normalde insülin direnci zemin hazırlayıp genetik yatkınlıkla ortaya çıkan bir hastalık olsa da, modern hareketsiz şehir hayatının getirmiş olduğu yaşam şekli ve yüksek kalorili beslenmenin metabolik sendromun ortaya çıkmasın neden olan en önemli faktör olduğu tartışılmaz.

Bu saydığımız hastalık nedenlerinden özellikle en büyük pay sahibi şüphesiz  televizyon karşısında geçirilen zamandır. Çünkü , televizyon izlerken olabildiğince hareketsizliğin yanı sıra, sağlıksız yiyecek (cips, patlamış mısır)  ve içecekleri daha fazla tüketmekte, bu da obeziteye ciddi oranda katkı sağlamaktadır. Ayrıca televizyonun başında geçirilen hareketsiz her 2 saatin, kolon kanseri riskini yaklaşık % 8, rahim kanseri riskini yaklaşık %10, akciğer kanseri riskini yaklaşık %6 arttırdığı belirtilmiştir. Akciğer kanseri başta olmak üzere birçok kanser türüne davetiye çıkaran sigaraya başlama eğilimini tetiklediği de bilinmektedir.

Metabolik sendromun 60-70 yaş arasındaki erkeklerde %60, kadınlarda ise %75 oranında görülmektedir. İleri yaş ile birlikte hastalığın ortaya çıkış oranı da yükselmektedir. Sadece ileri yaş gurubunda değil, Türkiye’de 20 yaş üstü nüfusun ortalama 3’te 1’inin bu hastalık ile mücadele ettiği bilinmektedir.

Bu kadar korkunç bir hastalık ile karşı karşıya iken size vereceğim birkaç ipucunu günlük yaşam tarzı edinerek hem bu hastalıktan kurtulmuş hem de sağlıklı bir birey olmanız mümkündür.

İlk olarak iş dışı vakitlerinizi de hareketlendirmek mümkün. Araç kullanmak yerine yürümeyi tercih edebilir. İş yeriniz Aracınızı gideceğiniz yerin uzağına park edebilir veya otobüsten bir iki durak önce inebilir ve gideceğiniz yere yürüyebilirsiniz.

Evinizde ise, televizyon karşısında oturarak geçirdiğiniz zamanı azaltabilir veya belli zaman dilimlerine bölebilirsiniz. Üstelik evinizde yapacağınız gibi ev dışında da çocuklarınızla hareketli oyunlar oynayabilirsiniz. Hafta sonlarınızı ise yürüyüş, bisiklet gibi hareketli aktiviteler ile değerlendirmeniz mümkün.

Böylece, daha kısa oturma süreleri, daha fazla hareket ve yeterli fiziksel aktivite ile kendinize aktif yaşam fırsatları yaratarak obezite, kalp-şeker hastalıkları ve kanser riskinin azalmasına katkıda bulunmuş, daha sağlıklı bir yaşam için “bir adım” atmış olursunuz. İnsanlar sahip olduklarının kıymetini asıl kaybettikten sonra anlamakta v bunların en başında sağlığımız gelmektedir. Biz sağlığımızı kaybetmeden önce kıymetini blienlerden olalım. Bu doğrultuda da modern hayatın getirmiş olduğu hareketsiz yaşama inat biraz daha hareketli bir yaşam tarzını benimsemeye ve yaşam tarzı haline getirmeye özen gösterelim. En basitinden televizyon bilgisayar başında harcadığımız onca zamanı sevdiklerimizle daha kaliteli bir şekilde geçirerek değerlendirirsek, emin olun hem sosyal hayatımız hem fiziksel ve ruhsal sağlığımız adına son derece fayda sağlamış olacağız.