KUTSAL BALIK ZİYAFETİ -3

KUTSAL DEĞİL, TURİSTİK BALIKLAR
O halde Halilürrahman Gölü’ndeki balıklara kutsallık atfetmede direnmenin anlamı var mı?
İslam toprakları olmadan önce  Urfa’da Balıklıgöl’ün ve kalenin farklı hikayeleri vardı. Yunan mitolojisinde yer alan su ve balıklar, o dönemlerde Amazon kültürünün de önemli yansımalarını içeriyor.
Kutsallık koruma anlamında ise, Birecik’te koruma altına alınan kelaynaklar da Ceylanpınar Devlet Üretme Çiftliği’ndeki ceylanlar da Halilürrahman Gölü’ndeki balıklardan daha kutsaldır. Kelaynaklar’a günde üç öğün yumurtadan ete kadar özel menü yiyecekler hazırlanıyor, tel örgüler, özel yuvalar kuruluyor, onların hizmetine özel kişiler görevlendiriliyor. Ceylanpınar’daki ceylanlar da öyle. Koruma altına alınmış hayvanlar, kutsallığın sağladığı ayrıcalıklardan alabildiğine yararlanıyor olmasına rağmen sayıları artınca Ceylanpınar’daki ceylanlar mezbahanenin yolunu tutuyorlar. Yine dünyanın bir başka yerinde kutsal sayılıp sokaklarda serbestçe dolaşma hürriyeti elde etmiş olan inekler, başka yerlerde güzelce yeniyor.
 
BALIKLIGÖL KURUYACAK!
Urfa şehri, şehre hayat veren ve bir zamanlar küçük bir akarsu olan Daysan ırmağı etrafında kurulan bir şehirdir. Bu çay belli başlı birkaç pınardan beslenerek akıp devam etmiş ve şehir bu su etrafında kurulmuştur. Harran’daki üniversite medeniyeti de bu su sayesinde kurulmuştur hatta inançları gereği akarsu kenarında yaşama gereği hisseden Sabiiler de bu su nedeniyle Harran’ı yurt edinmişlerdir. Günümüzde Harran ilçe girişinde üzerinden geçtiğiniz köprünün altından akan su bu sudur. Belki daha önce daha içeriden geçiyordu sonradan yatağı değiştirilmiş olabilir.
Yine tarihi bazı kayıtlarda Harran’ın bu su ile son derece mahir bir yer olduğu kaydedilir. Bu suyun akarak geçtiği Harran’da da büyükçe bir göl vardır ve insanlar bu gölün hem suyundan faydalanır hem de balıklarını yerlerdi.
Evliya Çelebi Seyahatname adlı eserinde Urfa’yı anlatırken Halilürrahman Nehri diye bahsettiği bu suyun geçtiği her yeri suladığını etrafının yemyeşil olduğunu yazar. Başına güneş değmeden Arap topraklarına ulaştığı kısım da bu su etrafındaki ağaçlıktan başkası değildir. O yıllarda Halilürrahman suyu etrafındaki ağaçlık, sulak alan Urfa’dan başlayıp Rakka’ya kadar devam eder.
Direkli mevkiindeki su kaynağı da yakın zamana kadar canlıydı ve şehre bu su verilirdi. Devteşti dediğimiz şimdi kurumaya yüz tutmuş kaynak da bu çayı besleyen bir gözdü. Pınarlardan kaynayan su birleşir, su Haleplibahçe’ye kadar ulaşır oradan Halilürrahman gölü yatağına yetişir ve buradan kaynayan su ile buluşarak halen mevcut olan su yatağından bahçelere ulaşırdı. Böyle bir su yatağında doğal olarak balık da olurdu. Çocukluğumuzda yüzdüğümüz Devteşti içersinde de Halilürrahman Gölü balıklarından vardı. Su Devteşti’nde kaynar, buradan yükselen su akarını bulur ve ileride bahçeleri sulardı. Bahçelere akan suda da balıkları görürdük. Hem de öyle küçük filan değil, koca koca balıklardı ve biz yüzerken bazı gençler balık avlamayla uğraşırdı.
Bugün bu su yatağını besleyen tüm sular kurudu, çekildi. Devlet Su İşleri (DSİ) verilerine göre 40-50 yıl önce saniyede 500 litre olan Balıklıgöl’ün debisi bugün saniyede 50 litreye kadar düşmüş durumda. Görünen o ki Balıklıgöl diye andığımız Halilürrahman Gölü’nü besleyen kaynak da bir süre sonra kuruyacaktır. Hatta son zamanlarda DSİ’nin yaptığı analizlerde gölü besleyen su kaynağının veriminin büyük miktarda düştüğü görüldü ve bu kaynağın damarlarından beslenen çok sayıda kuyu kapatılarak ömrü uzatılmaya çalışıldı. Kuyular kapatılmasaydı belki şimdi çoktan kurumuştu bile.
Peki göz göre göre bu kaynağın kurumasını beklemek hangi mantığa sığar?
Sular kenti Urfa’nın kaynamaya devam eden son su kaynağı Halilürrahman Gölü’nün beslendiği kaynaktır. Bu kaynak göl içerisinde iki üç gözde henüz kaynamaya devam ediyor. Kaynayan bu su da akış yönünü izleyerek akıp gitmeye devam ediyor.