İNSAN MI BOZUK DÜZEN Mİ?

Bu insanlar var ya...

Sabah işe gitmek için uyanıyorlar. Çalışmalarını saatle sınırlıyorlar ve bir an önce işe nokta koyup başka şeylere yönelmek istiyorlar. Çalışanların çoğu en az şekilde nasıl çalışırım diye hesaplar yapıyor, planlar kuruyor.

Okumuyorlar, araştırmıyorlar, düşünmüyorlar, muhakeme etmiyorlar.

İnsanların çoğu kendini bile tanımıyor.

Urfa’da yaşamaya devam ediyoruz...

Dün akşam bir taziye evinde aynı işi kendine meslek edinen bir grup insanla beraberdik. Diğerleriyle birlikte sayımız on beş kişiyi buluyordu. Yaklaşık beş saat bir arada bulunduk. Hükümetler kuruldu, kanunlar çıkarıldı, devlet sınırları konuşuldu, iç-dış güvenlik meseleleri masaya yatırıldı, ekonomi düze çıkarıldı, elektrik, su, doğalgaz fiyatları düşürüldü, köprü ve otoban geçişleri bedava yapıldı. Yolsuzluktan bahsedildi, yolsuzluk yapanların görevine son verilip yerine yenileri getirildi. Yeni gelenler de sıkıntı çıkarınca suç topluma yüklendi. Yağışların olmamasının nedeni hayvancılığın azalmasına iddialı şekilde bağlayan ve iddiası için hayatını ortaya koyan cahil babayiğitlerle bol bol lakırdı yaptık.

Hepsi esnaftı ve ortak özellikleri hiç birinin yaptığı işte başarıya ulaşamamış olmasıydı. Hiç biri kitap okumamıştı.  Okuduğu yazıyı anlamıyordu. Birbirleriyle konuşurken verdikleri cevaplar da hayatları kadar boş ve anlamsızdı. Biri İstanbul boğazı dese, diğeri yandı g..mün ağzı diye cevap veriyordu.

Sosyal hayata, siyasete, tarihe, ekonomiye, dine dair bildikleri tek şey televizyondan dinledikleriydi. Tabi hiç biri cehaletinin farkında değildi ve hepsi dürüstlükten, dindarlıktan, haktan hakikatten bahsediyordu. Tabi bunları sadece dinleyen, daha aklı başında olanlar da aynı ortamda bulunuyordu.

Akşam ezanı okunduğunda söz konusu gruptan hiç kimse namaza kalkmadı. Sofra serildi, yemek indi. Ne sofraya otururken ne de sofradan kalktıktan sonra hiç biri elini ağzını yıkamadı. Yemeğe başlarken bismillah diyen, doyunca hamd eden, yemek hizmetini görenlere teşekkür eden biri de olmadı.

Tartışmalara müdahil olmamla geceye damgasını vuran konu, insan mı bozuk düzen mi karşılaştırması oldu. Birkaç örnek verip, düzeni kuranların insanlar olduğunu dolaysıyla insanın bozuk olduğunu anlattıysam da kendilerini çok sağlam gören grup üyelerimiz bunu kabul etmedi.

Eve dönüp, fıtratım gereği uykuya hazırlanırken gecenin konusu aklıma geldi.

“İnsan bozuk” dedim kendi kendime.

İnsan sıkıntı içinde, perişan. Hele günümüz insanı daha bir zorluk yaşıyor. Bir yandan kendi hırslarıyla hayatını zindana çevirir, diğer yandan uzaktan veya yakından birlikte olduğu diğer insanlarla etkileşim içinde olmasıyla insan her manada sıkıntılı durumdadır.

İlk insan Adem de büyük sıkıntı yaşamıştı. Sen kalk cennette şeytana uy, dünyaya atıl. Yaptığın bir hatanın bedelini soyundan gelen her insan evladı yaşasın...

Hani her koyun kendi bacağından asılırdı?

Cennette yaşamak varken Adem’in hatasının ceremesini hayatım boyunca ben niye yaşıyorum?

Sadece İslamiyette değil, gerek kitap ehli olsun gerek olmasın çoğu dinde “Yaratılış”tan bahsedilir ve ilk insan olan Adem vardır. Ve siz eğer Müslüman iseniz ve Kur’an’ın ayetlerinin Allah katından olduğuna inanıyorsanız ki iman etmenin şartıdır. İşte o Kur’an’da şöyle anlatılır ilk yaratılış. Yoktan var eden Allah, meleklerine hitaben “Adem’i yaratacağım, hepiniz ona secde edeceksiniz” dediğinde meleklerin verdiği ilk yanıt ilginçtir: “Bozgunculuk yapacak, kan akıtacak birini mi yaratacaksın?” diye sorarlar.  Allah, Adem’i yaratır ve meleklere “Ben sizin bilmediğinizi bilirim. Adem’e eşyaların isimlerini sorun?” der. Melekler Adem’e sorarlar ve kendilerinin bilmediği cevapları alırlar. Ve hepsi Allah’ın buyruğuna boyun eğer, Adem’e secde ederler. İblis hariç tüm meleklerin secde ettiği insanın serüveni böyle başlar. İblis böylece makamından kovulur ve kıyamete kadar Ademoğullarını aldatmak için mühlet alır.

Kur’an’da ayrıntılarıyla anlatılan “ilk yaratılış” öyle ilginçtir ki; Hikmetinden sual olunmayan Allah’ın Adem’i yaratacağını meleklere duyurması, sadece Allah’ın verdiği görevleri yapmakla yükümlü olan, nefis, cinsiyet, benlik gibi vasıflardan uzak olduğu belirtilen meleklerin bu duyuru karşısında Allah’ın tasarrufunu sorgulamaları, melek mertebesinde olan Şeytan’ın bir anda nefsi davranmaya başlaması ve Allah’ın emrine karşı gelmesi, bu da yetmezmiş gibi kıyamete kadar insanları Allah’ın sınırlarını aşması için çaba sarfetmek için müsaade istemesi ve isteğini elde etmesi, insanı aldatmaya yetecek kudret ve yetenekle donatılması şüphesiz Allah’ın sual olunamaz hikmetlerindendir.

Adem’den önce de insan yaratılmış olmalı ki, melekler daha önce insanın neler yaptığına şahit olmuşlardır diye düşünerek Adem’in bizim insanlık neslinin atası olduğunu kabul ediyoruz.

Ve o Adem ki, cennette olduğu halde Şeytan’a uyuyor ve yasaklanmış meyveden yiyerek eşi Havva ile birlikte dünyaya atılıyor. Hayrete düşüren bir durum…

Şimdi düşünelim...

İnsan mı bozuk düzen mi diye.

Bu düşünce sonunda varılacak en isabetli kanı şu olacak ki, bozuk insanların kurduğu düzen de bozuktur. Bir peygamber olan Adem bile şeytana uymuş, dünyaya atıldıktan sonra iki çocuğu birbirine düşmüş ve ilk kan akmış. Ogün bugündür insanlık ikiye bölünmüş. İyiler ve kötüler.

Şeytanın ayarttığı kötüler ve karşılarında iyiler.

İyi misiniz yoksa kötü mü diye düşünebileceğiniz vakitler olması dileğiyle.