Alimler birliğinin daveti üzerine 18 Nisan da Diyarbakır da yapılan bir çalıştayda bulunmak üzere Diyarbakır’a gittik. Urfa’dan ikisi Suriye Kürdistanından, birisi Mısır İhvanından Olmak üzere 10 kişilik bir ekiple Çalıştaya katıldık. Çalıştayda yaklaşık 700 İslam Uleması bir araya geldi.
İran, Irak, Suriye, Lübnan, Mısır ve Türkiye nin Kürdistan Bölgesinden Bir çok Alim, Hoca efendi ve Kanaat Önderleri bir araya gelerek İslam coğrafyasında gelişen ve didişen olaylarla ilgi kanaatlerini izhar ederek intizar eylediler.
Alimler birliği çalışmasında yer alarak Hakka ve halka hizmet için mücahede ve müşahade meydanında at koşturan, hizmet eden tüm değerli delegasyona teşekkür etmek bize de bir borçtur.
Katılımcılar; farklı Renk, Irk ve Dil mensupları olsalar da üç aşağı beş yukarı hep aynı dert ve ıstırabı dile getirdiler. İslam coğrafyasının içinde bulunduğu, perişan halinden, dökülen kanların, alınan canlarının çoğunun sorumlusunun alimlerin sessizliği ve suskunluğu olduğu vurgulandı. Oturum akşam saat 18 sularında ortak bir kararla ve ittifakla alınan sonuç bildirgesi Arapça, Türkçe ve Kürtçe olarak üç dilde okundu ve yayınlandı.
Gerçekten de eğer alimler Allah ın kendilerine yüklemiş olduğu misyonu ve vizyonu bilselerdi ve ona sahip olsalardı, Diriliş için ümmete direniş önderliğini yapmış olsaydılar bu gün Ümmet bu halde olmazdı ve olamazdı.
Bendeniz de orada şunu haykırdım; İslam Alimleri insanlık semasının yıldızlarıdır. İslam ümmetinin maddi ve manevi mimarlarıdır ve öyle olmak zorundadırlar. Çile mektebinin kurucularıdır. Çile mektebinde talebelerini okutan, yetiştiren, çile ile eğiten, her türlü zahmetin ve zulmetin ardından İslam’ın kurtarıcı aydınlığını gösteren muallimlerdir. İslam alimleri; Kur’an ve sünnet düzenini İnsanlara tebliğ ve talim ederek, bizzat hayatı düzenleyen, ümmet-i dünya ve ahiret saadetine yönlendiren Fedailer topluluğudur.
İslam alimleri Gayr-i İslami ve gayr-i insani olan Şeytani rejimlerle, Tağuti ve Firavuni düzenlerle, Demokratik-Laik sistemlerle mücadele eden Rehberlerdir.
Tevhid düzenini Tebliğ ederek Hakk ve hukukun üstünlüğünü savunan, Adaletin tesisi için sa’yu gayret gösteren kahraman mücahidlerdir. Neseb ve sebeb unsurlarını insanların dünyevi ve uhrevi saadetlerine vesile olacak şekilde hayatı düzenleyen SİYASİ KADROLARDIR.
Bu vasıflardaki Alimlerden yoksun olmak İslam cemiyeti için felaketlerin en büyüğüdür. Kıtlık anarşi ve hatta harb bile İslam alimlerinden yoksunluk felaketiyle kıyaslanamaz. Zira sözü edilen felaketler toplumun belirli dönemlerini etkiler, ama Hakka ve hakikate davet eden, batıllardan sakındıran ve olgun insan örneğini vererek cemiyeti, toplumu hayra yönlendiren İslam alimlerinden yoksunluk; İnsani , İslami ve yüksek Ahlaki değerlerin yıkımına, Adalet ve fazilet hayatının çöküşüne ve hayatın anlamsız ve gayesiz yaşanmasına sebeb olacağı cihetle bütün dönemleri ve nesilleri etkiler.
Bundan dolayı Alimler Allah’tan korkarak kendilerine yüklenen misyonlarını yerine getirmek zorundadırlar. Sadece Mihrab ve minberde değil Hayatın her alanında Ümmetin önünde olmakla mükelleftirler. Tevhid Devletleştirmede, Küfür düzenlerine yıkmada hep Alimler ön safta yer almak mecburiyetindedirler.Çünkü Alimler peygamberlerin varisleridirler. Kendi aralarında Ehl-i Hal vel akd şura meclisini tesis ederek, Ümmet içerisinde meydana gelen problemleri çözüme kavuşturmak zorundadırlar. Gelinen süreçte Alimler görevlerini yapmadıkları ve dünya saltanatına göz diktikleri için kendileri dahil olmak üzere Ümmet perişan olmuş, darmadağın olmuş ve Müşriklerin istilasına uğramıştır. Bu yüzden Alimlerin görevi, misyonu ve vizyonu çok büyük ve önemlidir.
Çünkü; Nükleer enerjinin üretemediği İnsani ve yüksek ahlaki değerleri, Fizik ve kimyanın konu edinmediği Hakiki Adalet ve barışı, Biyoloji ve Zoolojinin ilgilenmediği sevgi, saygı ve ilgiyi, Sosyoloji ve Psikolojinin veremediği Kudsal idealleri ve ahiret hayatı özlemini Allah a İman temelleri üzerinde Takva Nakışlı Libaslarla yükseltecek olan ancak ve ancak İslam alimleridirler.
Ey İslam Alimleri; Mürekkebini HAKK hokkasından alan kalemlerinizin gücü; geçmişte olduğu gibi halde ve istikbalde de Emperyalistlerin ve onların içimizdeki uzantılarının her türlü güçlerini yenmiş ve yenmeye devam edecektir. Şunu Unutmayınız ki; Allah rızası uğruna kullanılan kalemlerin mürekkebini Şehidlerin kanından daha üstün gören bir dinin mensuplarıyız. Faaliyetlerinizi ve kalemlerinizi bu anlayışla kavgaya değil, kardeşliğe, nefrete değil, sevgi ve muhabbete, zulme değil, Adalete, bölücülüğe değil kardeşliğe çağrı için kullanınız.
EY İSLAM ALİMLERİ ;Sizin söylem ve eylemleriniz; Emperyalistlerin sömürü hortumlarını ciğerlerine kadar uzattıkları İslam coğrafyasındaki Halkı Müslüman olan Ülkelerin köle haline getirlmiş halklarını uyutmak ve uyuşturmak için çağdaş Firavunların sihirbazlarının adeta bir morfin gibi kullandıkları medya ve basın gücüne karşı, Şirk düzenlerinin karanlıklarını aydınlığa çıkaran dalga yüklü denizleri mazlumlara yol, zalim ve müstekbirlere de hüsran yapan Hz. Musa’nın Asası gibi olmalıdır.
19 Nisan günü ise hep beraber Kutlu doğum etkinliğine katıldık. Çok coşkulu, hareketli ve bereketli bir etkinlik oldu. Muhteşem bir gösteri olarak tarihe gerçekleşti. Barış, kardeşlik, birlik ve beraberlik had safhadaydı. Her renk, dil ve ırktan İnsanlar bir araya gelerek duygularını ifade ettiler. Değişik kıyafetler, değişik simalar hep bir karede yer aldılar. Savaşın Mağdurları, Barış güvercinleri, Sulh temsilcileri, Peygamberin Sarıklı ve Cübbeli Generalleri olan Alimler; farklı dil ve renklerde hep oradaydılar.