HAK ARAMA

Düğünü olan davulu çağırıp kapısının önünde vurdurur da komşuları toplamaya çalışır. Davul sesinden çıkan gürültü, insanlara burada bir hengame olduğunu, isterlerse katılabileceklerini bildiren bir işarettir.  Gelin alayının binekler veya araçlarla ses çıkararak gezip dolaşması da evliliğin ilanıdır. Gelenek olarak yapılan gelse de günümüzde kapı önünde davul vurdurmanın, araçla gezip evliliği duyurmanın hükmü kaldı mı kalmadı mı tartışılır. Olayın temelinde dikkat çekme vardır. Gürültü yaparak dikkat çekilmeye çalışılır.

Herhangi bir şekildeki hak taleplerinde gürültünün önemi büyüktür. Binasından, sokağından, komşularından rahatsızlık duyan biri efendice gidip konuşsa çoğu zaman haksız duruma düşer. Ama sokağa veya binaya çıkıp bağırıp çağıran, gürültü patırtı yapan, hatta karşısındakini pataklamaya kalkan kimseler ise genelde sorunlarını kısa ve etkili bir şekilde çözmüş olurlar. Toplumun bilincinde gürültü, yerel tabirle “hallahop” etkili bir yöntemdir. Kalabalık olmak nasıl bir güç gösterisi olup, karşısındakini etkileyen bir özellik ise gürültü de güç ifadesi olarak toplum bilinçaltında yer yapmıştır.

Oysa hak aramak için gürültü çıkarmak, kalabalık toplamak modern bir toplumun işi değildir. Modern toplum, kişinin haklarının çiğnenmesine müsaade etmez, toplumsal olayların temelinde bireylerin olduğunun farkındadır ve bireye yönelik sorunu çözerek toplumsal kaosun önüne geçer. Modernitenin gereği aslında temel olarak budur. Ancak batı kültürünün modernlik diye dayattığı demokrasi ve toplumsal hareket başta bireyi yok sayarak hak taleplerinde toplumsal tepkilerden etkilenir. Batının icat ettiği demokrasinin temelinde de çokluk vardır. Çoğunluk pis olan bir şeyden taraf olduğu zaman pis olduğu bilinse bile topluma o pislik dayatılır. Sayısı az olanlar istediği kadar haktan, adaletten, akıl ve mantıktan bahsetse de sayıca az oldukları için demokrasi toplumunda kabul görmezler.

Batı demokrasisinin temeli bu nedenle bozuktur. Sosyal ve siyasal hayatında batı demokrasisini rehber edinen toplumlarda hak arama ancak toplu şekilde yapılırsa karşılık bulur. Bu nedenle sivil toplum kuruluşları, partiler, gruplar, topluluklar, platformlar, örgütler, cemaatler, sendikalar organize edilir ki, bu oluşumların idaresi de genelde hakim güçler tarafından gizli veya açık şekilde yapılır.

Gösteriler, yürüyüşler, eylemler, protestolar toplu halde yapılan ve aynı amaca hizmet eden faaliyetler olduğu için demokratik yöntemler olarak genel kabul görmüş ve hak arayanların başvurduğu en etkili yöntem olmuştur.

Bu tutum yanlış olmasına rağmen doğu ile batı kültürü arasında sıkışmış olan Türkiye’de de genel kabul görmüştür. Toplum altyapısı İslami geleneğe sahip olmasına rağmen hak arama taleplerinin ve siyasal hayatın batı geleneğine göre dizayn edilmesi, sosyo-kültürel altyapısı tamamen İslami gelenekten beslenen topluma uymamaktadır. Toplumun genelinin toplu gösteri ve yürüyüşlere katılmaması, sendikal veya siyasi hareketlere dahil olmamasının temelinde de bu gerçek vardır.

İslami gelenekte yönetim işi şura tarafından belirli kriterleri taşıyan liyakat sahiplerine verilir, halkın belirlenen kişiler arasında seçim yapması ise İslam’daki demokrasi olarak tanımlanır. Seçilecek kişilerin arasında düşüncesi, fikri, yol ve yöntemleri İslami ve insanı kriterlere uymayanlar baştan yer alamadığından yönetimdeki sorunlar asgariye indirilmiş olur. İslami gelenekte hak ve adalet anlayışı da batınınkinden tamamen farklıdır. İslamda bireysel hak ve özgürlükler öncelik bakımından ilk sırada olduğu için, hak arama taleplerinin toplu şekilde yapılmasına gerek yoktur.

Kararımızı verelim.

Batılı mıyız, doğulu muyuz?

Müslüman mıyız, Hristiyan mı?

Hak arama faaliyetlerimizi de buna göre yapalım.