Gezen Mi Çok Bilir yoksa Okuyan mı?

Günümüz teknoloji çağında aslında iki soruya verilecek birçok cevap dahi olsa da bu sorulara verilecek cevaplarda farklılık göstermektedir. Bu yazımda farklı bir bakış açışının zamanı geldiğini ifade etmeye çalışacağım…

Teknolojinin gelişmesi ile beraber insanlar artık oturdukları yerden birkaç hareketle araştırma yapmak istediği alan ile ilgili birçok bilgiye hızlı ve rahat şekilde ulaşabilmektedirler. Dünyanın bir ucunda bir köy yerinde bulunan ufacık bir yer için binlerce bilgiye ulaşılmaktadır. Hatta yer hakkında onlarca fotoğraf ve yazıyı bir araya getirerek karşılaştırarak analizler yapmakta mümkündür.

 Peki soruya geldiğimizde ise  ‘’Gezen kişiyle, okuyarak öğrenen kişi’’ kıyaslanmıştır. Kültür turlarımıza katılan misafirlerimize de bu soruyu yönelttiğimizde ikisinden birisini söylemektedirler. Gelen cevapların ikisinin de yeterli olmadığını söylediğimizde insanlar tebessüm ile hangisi o zaman diye sorduklarında;

 Asıl olması gereken cevabın ‘’OKUYARAK GEZEN HER ZAMAN DAHA İYİ BİLİR’’ Bu şekilde bilinçli gezen turist gezdiği ülke hakkında önemli, kalıcı, doğru bilgilere ulaşabilmektedir. Bölgenin kültürünü, yaşam koşullarını, tarihini, dilini, din algısını, yemek kültürünü, coğrafik yapısını, bitki örtüsünü okuyarak gezerek öğrenildiğinde bu gezi kişi için unutulmaz bir geziye dönüşmektedir. O yüzden biz Turist Rehberleri Misafirlerimizle günlük  makale, akademik yazılar, bildiriler, kitap bilgisi vb. paylaşımlar yaparak turlarımızı daha da verimli hale getirmekteyiz. Alanında uzman bilgili Turist Rehberleri ile gezmenin birçok avantajlarından sadece bir tanesidir bu…

Bir diğer unsur ise; kişi okudu, araştırdı ve araştırdığı yeri gördü ve en önemlisi ise oradaki enerjiyi ve ruhu hissetmesi ve yaşamasıdır.  Burası aslında geziden ve bilgiden en tatmin olunan zirve noktasıdır. Her yerin farklı bir enerjisinin olduğunu kişi bedeninde ve ruhunda hissettikçe, bu gezi daha da doyumsuz ve unutulmaz olacaktır.

Örneğin; Nemrut Dağı  Kommagene Kralı I. Antiochos’un tanrılara ve atalarına minnettarlığını göstermek için 2 bin 150 metre yüksekliğindeki Nemrut Dağı’nın yamaçlarına yaptırdığı mezar ve anıtsal heykelleri bizzat görerek mistik bir havayı orada teneffüs etmenin zevki, kişide unutulmaz bir an olacaktır.

Mardin Dara antik kentinde bulunan Galeri Mezar giriş kapısı ve `Yeniden Diriliş´ inancıyla saklanan yaklaşık 3 bin kişiye ait kemiklerin bizzat görülmesi ve oradaki enerjinin hissedilmesi… bunun bir diğer örneğidir.
Şehirlerin tarihi ara sokaklarında yürürken, eski yaşanmışlıkları düşünmek, tarihle bir beden olmak kişinin bilgisi ile mekanın ruhunu yaşıyor olması mükemmel bir hissiyat olmalıdır.
Bu nedenle şehirleri gezerken, bilgiye ulaşmak için okumalı ve gezerken ruhunu yaşamalısınız… Ruhunu hissedemediğiniz hiçbir bilgi kalıcı değildir… Teknoloji okumaları salt bilgiden ibaret, ruhsuz ve duygusuzdur. Yazının ruhu ve duygusu olmadığı gibi okuyana da bu ruhu hissettirmesi oldukça zordur.
O yüzden kanaatimce bu soruya verilebilecek en güzel cevabın;
‘’Gezerken okuyup Ruhunu ve Enerjisini yakalayan ve hisseden her zaman daha çok bilir’’ olacaktır…