Doğup büyüdüğüm, dedemin mahallesiydi Büyükyol.
Diğer adıyla Vali Fuat Caddesi. Yüzlerce tarihi yapının yıkılarak açıldığı 12 Eylül caddesinin kader ortağı.
Bir kaç yıl önce yaptığım haberin ardından başlayan Fırfırlı Cami restorasyonunu görmek ve halen mahallede kalmış dostlarla muhabbet için hafta sonu fırsat buldum.
Bildiğimiz Büyükyol aradan geçen yirmi yılda küçüldükçe küçülmüş. Bir zamanlar Urfa’nın en büyük yolu olan caddede trafik tek yönlü çalışıyor. Genişletilen kaldırımlar, yolu iyice daraltmış. Bundan yirmi yıl önce koca adamların bile top oynadığı Büyükyol, adeta dar bir sokak gibi gözüme göründü.
Birkaç yıl önce Fırfırlı Camii’nin çevresindeki evlerin istimlak edilmesi, caminin görkemli yapısının oraya çıkarılmasını yazmak için damlardan fotoğraf çekip yayınlamıştım. Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nce geçen yıl başlatılan çalışmalar bitme aşamasına gelmiş ama gördüm ki ne o mahalle halkının ne de bu fikri ortaya koyanların düşünceleri tam olarak hayata geçmemiş.
İstimlak sadece binanın doğu tarafını kapayan binalara yapılmış, kuzey cephe olduğu gibi duruyor. Oysa yapılması gereken, caminin güneydoğusundaki ve güneyindeki tarihi yapılara dokunmadan, tüm çevresinin açılması olmalıydı. Şu anda istimlak edilerek yıkılan bina, birkaç yıl önce zaten yoktu. Caminin doğusunda üç kapı ev vardı. Önünde ise küçük bir arsa bulunuyordu.
Fırfırlı Camii’nin batı cephesinde yer alan, kabaltının hemen karşısından başlayan evler de bir an önce istimlak edilerek yıkım gerçekleştirilmelidir. Boşalan alan ağaçlandırılıp, yeşillendirilmeli, tarihi Fırfırlı Camii tüm görkemiyle ortaya çıkarılmalıdır.
Bir ara bu restorasyon, tarihi yapıları hayata döndürme işi üzerine epey haber yapmıştım. Harran Kapı’nın kurtarılması, Dabbakhane Camii’nin minaresine yapışık briket yapının ortadan kaldırılması, yine aynı cami içindeki çınar ağaçlarının yapıya verdiği zarar, Kelleci Çayı’nın ıslahı, Askeri Hamam’ın restorasyonu gibi onlarca tarihi eserin korunmasını gündeme getirmiştim.
Bugün baktığımda çoğu yapıldı. En çok da Dabbakhane Camii’nin minaresine bitişen briket yapının ortadan kaldırılması bir güzellik oldu.
O bölgede yapılması gereken öyle bir güzel çalışma daha var ki, o da mahallenin altından boydan boya geçen suyun hayatla buluşması.
Halilürrahman gölünden çıkıp Hasanpaşa Camii, Gümrük Hanı, Pazar Camii içinden geçtikten sonra Kelleci çayı adını alan, bundan sonra da evlerin avlularından, sokaklardan geçip Cakeri Camii’ne, oradan Cincıklı hamam içinde tur attıktan sonra evlerin avlularından geçe geçe Ahırvan’a nihayetinde de bahçelere ulaşan bu su. Hatta belki de ilk kez burada yazılacak bir konu olacak. Halilürrahman suyu, sadece geçtiği bu güzergahta değil, bu güzergahın sağına soluna uzayan sokaklara da girerek evlere su götürmüştür. Su, ana kanaldan geçip giderken bazı noktalarda yükselme havuzları yapılmış, önü kapatılarak ara sokaklara, evlerin içine kadar ulaşması sağlanmış. Galiba evlere su ulaştırmak için binlerce yıl önce böyle bir su tesisatı geliştirilmiş olmalı.
Urfa’ya hayat veren bir kaynak olan Halilürrahman suyundan zamanında Urfa alabildiğine faydalanmış. Geçtiği güzergahlarda hanlar, hamamlar, camiler, ahırlar, evler yapılmış. Su, tarihi bu semt içinde adeta bir aşağı, bir yukarı çıkmış.
Şu anda suyun açıkta olduğu yerler var. Hasanpaşa Camii, Gümrük Hanı, Cakeri Camii, Kelleci çayında iki göz ve derici esnafının faydalanması için Ahmet Fakıbaba döneminde bir evin odasındaki kısmın açılarak esnafın hizmetine verildiği yer.
Yapılması gereken, suyun geçtiği tüm yerlerde tekrardan açılması ve hayatla buluşmasıdır.
Halilürrahman suyunun avlusundan akıp geçtiği nice evler var ki, keşfedilmeye bekliyor. Bugün turistik amaçlı kullanılan Gümrük Hanı gibi belki onlarca yapı bu şekilde ihya edilebilir.
Geç de olsa bazı güzel şeyler ortaya çıkıyor.
Biz tarihe not düşelim.