FETOCULARLA BİR ANIMIZ

Bugün darbe girişimini mi yazalım?

Memleket hallerini mi?

Geçmişten mi bahsedelim?

Bilinmeyen gelecekten mi?

Darbe konusunda generallerin verdiği ifadeler ve ortaya çıkan sonuçları değerlendirdiğinizde, darbe girişiminin sırf ordu içindeki bir ur olmaktan öte farklı boyutları olduğunu görmemeniz mümkün değil. Okuyan, irdeleyen, ifadeleri karşılaştıran biri, hain darbe girişiminin sırf FETÖ’ye dayandırması biraz zor. Genelkurmay’ın yaveri, Cumhurbaşkanı’nın yaveri, ordudaki yüzlerce general nasıl olmuş da FETO’cu olmuş?

Yargılama süreci devam ederken konu hakkında yorum yapmaktan da kaçınmak lazım diye düşünüyorum.

Memleket hali derseniz…

Bayramdan sonra millet gözünü açamadı.

Bir aylık ramazan rehaveti, 9 günlük bayram ve hal pazarı tatili ile çarşı-pazarın tükenmesi, ardından bastıran aşırı sıcaklar ve 15 Temmuz gecesinden sonrası memleketi asıl gündeminden alıp götürdü. Ramazandan önce köprülü kavşaklar meselesi vardı. Abide-Çevikkuvvet istikametine yapılan köprülü kavşakların ilk aşaması tamamlanmış, yolun bir tarafı geçici olarak hizmete açılmıştı. Ardından gelen darbe girişimi nedeniyle çalışmalar durdu. İş makinaları askeriyenin önüne barikat olarak konulduktan sonra alandaki ilk çalışmalar dün yapılmaya başladı.

Biraz da geçmişten..

Doksanlı yılların başıydı. Harran Üniversitesi yeni kurulmuştu. Üniversite kurulduktan iki yıl sonra, 1994’de biz de meslek yüksek okuluna yerleşme fırsatı bulmuştuk. Kırk kişilik sınıf mevcudumuzun yaklaşık 30’u başka şehirlerden gelenlerden oluşuyordu. O dönem Fethullahçılar üniversitede çok aktifti. Gözlerine kestirdikleri herkesi kapma yarışındalardı. Bir kaçı biz Urfalı öğrencilere de yanaşıp, ağlarına çekmek istedi. Çaya, sohbete davetle başlayan girişimleri Urfalılar üzerine etki etmedi. Urfalılar bir çaya kanacak kişiler değildi. Teklif ben ve birkaç arkadaşa daha geldiğinde, “İyi bir çiğköfte ve kadayıf olursa geliriz” dedik. Meselenin ne olduğunu biliyorduk zaten. Köfte ve kadayıf, hem onların amaçlarını sabote etmek hem de iyi bir ziyafetti. Sonunda onlara yakın olan bir Urfalı teklifi kabul etti. Yenişehir Cebeci civarında bir öğrenci evini ayarlamışlardı. Tuzaklarına düşürmeyi umdukları biz Urfalılar 4-5 kişiydik. Akşam olunca bir araya gelip o eve gittik. Yumuşak yumuşak selamlaşmalar, hocam hocam lafları arasında oturduk. İnce bıyıklar, uzun saçlar o zamanın Fethullahçı modasıydı. Bir sürü bu tipte genç gelip bizimle merhabalaşıp, tanıştı. Biri eline bir kitap alıp, “Kısa bir tefekkür edelim” dedi. Fethullah Gülen’in kitaplarından biriydi ama hangisi olduğunu hatırlamıyorum. Mevzuyu sabote etme işi bana düştü. Araya girdim, “Ya hocam, şimdi sohbetin sırası değil. Köfte bekletmeye gelmez. Hele köftemizi yiyelim, sonra yine sohbet ederiz” deyince kitabı kapatıp, bizi eve davet eden arkadaşın yüzüne baktı. O da “misafir ne derse o” deyince kalkıp köfte hazırlığına başladık. Yeşillikleri temizleme, doğrama, malzemeleri düzeltme derken işi epey uzattık. Köfte tepsisi olmayınca bir komşudan köfte tepsisi getirtme işimiz de yaklaşık yarım saat sürdü. Tepsi geldikten sonra yoğurma faslını açtık. Herifler bir an önce sohbete başlayıp bizi halkaya alma telaşındayken biz uzun uzun köfte yoğurup, öğrenci evinde Urfa Türküleri söylemeye başlamıştık. Köfte tamamlandı, tabaklara basıldı. Sofra hazırlanıp, ayranlar dolduruldu. Sofra faslını da epey uzattık. Yeşilliklerin çeşitleri, köftenin yoğrulma usulü, isot, salça derken vakit epey geçti.  Sofrayı kaldırırken çayı ocağa koymuştuk. Çaylar içilirken bir iki sohbet müdahalesi olsa da Urfalıların muhabbeti bunun da önüne geçti. Çay faslımız da bittikten sonra evin abisi bana dönüp, “Artık sohbete başlayabiliriz herhalde” diye sorunca, “Haci kadayıf bekletmeye gelmez, şişer. Kadayıfımızı da yiyelim sonra” deyince işi aceleye almaya başladılar. Çay demlenirken kadayıfın şerbetini dökmüştük. Sinileri getirip sofraya dizdik. Çatal arama faslı sürerken kadayıfı elle yedik. Parmaklarını yalayan ellerini yıkamak için lavaboya gidip geldikten sonra otururken vakit epey geçmişti. Saate baktım gecenin 12’sini biraz geçmişti. Urfalı arkadaşlara dönüp, “Ağam epey geç oldu, müsaade isteyelim mi?” deyince Fethullahçı arkadaşlar şok oldu. Amaçlarına ulaşamadan gece bitmişti. Ya Allah deyip kalkarken, epey bozuldular. Hatta biri, “Böyle olacağını bilseydik sizi çağırmazdık, tekrar bekliyoruz” dedi. Biz de ayakkabılarımızı giyip evden çıkarken inşallah deyip çıktık. Evlerimize doğru giderken epey güldük. Birimiz “Yav adamlara yazık oldu” derken, diğeri “Ağe, hak ettiler” dedi.

Fethullahçılarla ilk temasımız böylece son temasımız oldu. Çoğu yolda gördüğünde bize selam bile vermek istemedi. Yüzünü çevirip geçti. Sonra duyduk ki, bizim arkadaşlardan biri yine bunlara takılmış. Tutup konuştuk. Oğlum ne işin var bunlarla dedik. O da, bunların elinin kolunun uzun olduğunu, okul bitince kendisine iş ayarlayacaklarını filan söyledi. Menfaat için böyle bir şey yaptığını açık açık belirtti. Kendi aramızda konuştuğumuzda yavşaklık yaptığı konuşuldu. Okul bitti, aradan yıllar geçti. Arkadaşımız bir yandan onlarla irtibatı koparmadı bir yandan da esnaflık yaptı. Ama hiçbir zaman onlardan bir destek göremedi. Urfalıların onlara attığı kazığı, onlar da bu Urfalıya atmışlardı. Yüzüstü bırakmışlardı. Herhalde şahsi menfaati için onlara yaklaştığını anlamışlardı.

Geçmişte bunlarla olmayan yoktu. Dershanecilik sektöründe çoğunluk ellerinde olduğundan memlekette bunlarla doğrudan yada dolaylı teması olmayan yoktu. Bugün “inlerine gireceğiz” diyen Cumhurbaşkanımız, o günlerde “buradan, okyanus ötesine de selam gönderiyorum” diyerek Fethullah Gülen’in desteğini umuyordu. Fethullah Gülen’in yani Fethullahçıların yaptığı Türkçe Olimpiyatları adına 2012 yılında para bile bastırılmıştı. Organizasyonu Fethullahçılar yapıyor, devlet buna desteğini göstermek için “Anı parası” bastırıyordu. Adına para bastırılan da kendini devletin sahibi sanıyordu.

Bizim küçük birader de üniversiteye hazırlık için dershaneye gitmek istediğini söyledi. Ama parası yoktu. Hangi dershaneye gitmek istiyorsun dedim, Feza’ya dedi. Pek istemesem de kendisini kıramadım. Gidip peşinatını verip, kaydını yaptırdım. Aylık ödemeler için de Bank Asya’dan kredilendirdiler. Bunun için birkaç gün sonra adresime bir kredi kartı geldi. Tek kredi kartım da bu olmuştu. 500 TL limiti olan kredi kartını 15 Temmuz akşamına kadar zorda kaldıkça kullanıyordum. 18 Temmuz’da Bank Asya faaliyetten men edilince ondan da olduk. Yani, darbe girişimi ekonomimize de etki etti.

Gelecek mi?

Allah bilir.

Dün iyi olan, bugün kötü.

Yarın neler getirecek Allah bilir.