ET Mİ YİYORUZ DERT Mİ?

Sabah kahvaltısında öğleni, akşam yemeğinde yarın ne yiyeceğini düşünen, yemek planını haftalık yapan biz Urfalıların meşhur bir sözü de “Et yiyen dert yemez”dir.

Akşam yemek yerken iştahım kaçtı, boğazım düğümlendi. Önceki gün BİM’den aldığım Sırbistan etlerini gönül rahatlığıyla yiyemedim. Normalde yemekteki etlerden başka bir şey yemeyen bizim tosuncuk da ne olduysa artık hiç yememişti.

İştahımı kaçıran Sırp etinin besmeleli olup olmadığı değildi elbette.

Sanki; ağzından küfür düşmeyen,

Bir parmağıyla burnunu tıkayarak yere sümkürdükten sonra sümüklü parmaklarını önlüğüne silen,

Sattığı kıymanın içine akciğer dahil bilimum sakatatı katan,

En az beş kez kurban kesmek için Hacca gittiği halde namaz kılmayan,

Kurban bayramında kestiği hayvan için bile besmele getirmeyip, ikaz edilince “ben içimden söyledim” yalanını uyduran kasabımız mı satmak için hayvan keserken besmele çekecek?

İştahımı kaçıran; uçsuz bucaksız yaylalarımız, dağlarımız, ovalarımız olmasına rağmen canlı hayvan ve et ithal ediyor olmamızdı.

Türkiye Cumhuriyeti Sırbistan’dan yıllık 5-6 bin ton et ithal etme anlaşması yaptıktan hemen sonra et fiyatları düştü.

Türkiye’de üretilen ve ithal edilen et ve canlı hayvan miktarlarına baktığınızda, önceki Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk  Çelik’e hak vermek zorunda kalıyorsunuz. Faruk Çelik Şanlıurfa’daki bir toplantıda et fiyatlarının sorulması üzerine “Fiyatların spekülatif olduğuna inanıyorum” demişti.

Ne kadar da haklıymış.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2016 yılı Türkiye kırmızı et üretim rakamlarına bakın.

Türkiye’de 2016 yılında 1 milyon 173 bin 42 ton kırmızı et üretilmiş.

Bu rakam, günlük 3 bin 214 ton et demek.

Sırbistan’dan ithal edeceğimiz et ise yıllık 5-6 bin ton.

Yani, Sırbistan’dan ithal ettiğimiz et ile Türkiye’nin sadece 2 günlük et ihtiyacı karşılanabiliyor.

Yine rakamlara dönelim;

Türkiye’de 2016 yılı içinde 5 milyon 839 bin 980 küçükbaş, 3 milyon 901 bin 806 büyükbaş hayvan kesimi yapılmış. Bunlardan 5 bin 299 küçükbaş, 494 bin 306 büyükbaş ithalat yoluyla ülkeye girmiş.

TÜİK, mezbahane ve kulak küpesi yoluyla tespit edilebilen mezbahane dışı kesimleri hesaba katarak bu rakamları açıklamış.

Kasapların kestiği, gayriresmi ve kulak küpesiz hayvan miktarını bu hesaba katarsak benim tahminim rakamlar en az yüzde 50 artar.

Sadece TÜİK verilerine bakılarak Türkiye’deki 80 milyon nüfusun et tüketimi ortalamasını çıkarırsak, kişi başı ayda 1,2 kg et tüketmiş oluyor.

Evine bayramdan bayrama et girenleri, ayda 1-2 kg eti zor alanları düşündüğünüzde, birilerinin çok fazla et tükettiğini düşünüyorsunuz.

Bir de bunu düşünelim.

Sırbistan’dan ithal edilen 5 bin ton etin hepsinin bir günde geldiğini varsayarsak, Türkiye’de yaklaşık 14 bin şubesi bulunan BİM ve A101’lerin her mağazasına 357 Kg et gelmesi gerekiyor. 5 bin ton etin hepsi bir günde gelmediğine göre, bizim mahalledeki BİM’in dolabında sadece bu etlerden en az 50 kilo olduğuna göre bu işin içinde başka bir iş var demekten insan kendini alamıyor.

Ayrıca, Türkiye’de bir yıl içinde kesilen 6 milyona yakın küçükbaş, 4 milyona yakın büyükbaş hayvanın karaciğerlerini varsayalım ki günde 1 ton ciğer satan Urfa’daki ciğerciler tüketti.

Peki bu kadar hayvanın akciğerlerini, kellelerini, böbreklerini, yüreklerini, dalaklarını ne yaptık?

Bir sığır kellesinden ortalama 15 kg et çıkıyor.

Düşünebiliyor musunuz?

Türkiye’de bir yılda kesilen sığırların sadece testislerinin ağırlığı kadar Sırbistan’dan et alıyoruz ve piyasa fiyatları yüzde 30 düşüyor.

Belediyeler her köye bir taziye evi yapacağına, köye dönen her vatandaşa bir ahır yapsa bu konuları yazmayacağız, konuşmayacağız.

Et üzerine yaptığımız bunca hesap kitap, ürküten, düşündüren şüphelerden sonra et mi yersiniz dert mi bilemem.

Afiyet olsun.