Yolunuz düşerse uğrayın yanına derim. Sıcak bir karşılamayla, içten bir selam alırsınız ondan.
Hemen de ısınırsınız sohbetine; zira kimseyi çekiştirmez, başkasını konuşmaz. Hayallerini anlatır sadece, yaptıklarını anlatır. Mücadele ile muzaffer olunabileceğini anlatır.
Baş ağrıtmaz, çünkü anlatılan her ifadesini kendinize rehber kabul edersiniz.Yetiştirdiği biribirinden güzel pırlanta çocukları “hoş geldiniz” der hemen. Makamınıza mansıbınıza bakmadan aynı muameleyle yaklaşır aynı muameleyle uğurlar sizi.
Farklı görüşlere saygısı çoktur. İnandığı ilkeleri de anlatmaktan çekinmez. Kendi deyimiyle “Hocam ben mektepli değilim, ama hayat bize çok ders verdi. Biz de not aldık hayattan; çalıştık,çalışıyoruz. Hala mezun olmaya çalışıyorum.” diyor.
Tekerlekli sandalye var altında. Sandalye onu taşımıyor, o,sandalyeyi taşıyor adeta. Çalışmayı seviyor. Hayattan hiç umudunu kesmemiş. Zaten kesseydi yıllar önce talihsiz kazadan sonra kabuğuna çekilir, erirdi. O,kaderine razı oldu. Allah yazmışsa baş göz üstüne. Bir imtihan dünyasıdır burası. Bize düşen sebat etmek, hayata tutunmaktır, diyor.
Sabah kahvaltımı yaptıktan sonra işyerine gitmezsem rahatsız olurum. İçimde çalışma şevki var, onun ölmesine izin vermem, diyor. Başkalarına göre bir engeldi düştüğüm kazadan sonraki halim, ama ben hiçbir zaman engel görmedim. Azimle çalıştım. Programlı bir şekilde yavaş yavaş iş ortamımı kurdum. Bu geçen zamanda büyüttük Allah’a şükür. Üç şubeyle restoran işletiyoruz. Bunun yanında spora olan merakımdan dolayı halı saha işletiyoruz. Gençler ve diğer tüm yaştaki vatandaşlar spor yapsınlar, sağlıklı vücuda sahip olsunlar diye.
Hem kazanıyoruz hem de fayda sağlıyoruz, diyor. Özelde Urfa’mızın genelde ülkemizin ekonomisine katkı sağlamaya çalışıyoruz.”Az olsun benim olsun” zihniyeti bizi çok geri götürmüştür.Buna karşıyım. Büyük olsun, çok olsun başkasının da olsun. Bugün aynı zamanda istihdam merkezidir işyerlerimiz aslında. Altmış, yetmişe yakın işçi çalışıyor. Bunların ailelerini de düşünün. Düz mantıkla bir hesap yapsak altı yüz yedi yüz kişi ekmek yemiş oluyor. Kötü mü? Hayır, bilakis huzur veriyor inanın, diyor.
İsmail Bey bundan sonra nedir hayalin, yapmak istediklerin? diye soruyoruz. Cevap veriyor:
-“Hocam şu anda AVM’nin ikinci katında bir saattir sizinle sohbet ediyoruz. Kaç tane engelli vatandaş geçti. Tekerlekli sandalye ile buradan hiç geçen oldu mu? Ülkemde on üç milyona yakın engelli vatandaşımız var. İlimizde yüzlerce var. Bakın, ben burada kalabalık içinde engelli veya engelsiz ayrımı olmadan herkesi görmek istiyorum. Yani engelsiz bir şehir, bir ülke hayal ediyorum. Bunu tabiî ki imkânları yakaladığımda okul okul, ilçe, ilçe, il il dolaşıp yaşayan biri olarak anlatmak istiyorum.
Engelli vatandaşlarımızdan kaçı İsmail Dörtkardeş olma fırsatını yakalayabilir ki? O açıdan maddi imkânlara göre değil herkese adaletli bir hayat hakkının tanınması için, engelliliğin engellik olmadığını, sabırla, mücadele ederek hayata tutunabileceğimizi anlatacağım. Bu arada bunları yapmak için her ilin yetkili isimleri ile kurum ve kuruluşlarıyla koordineli olarak çalışmamızın gerektiğini hatırlatmak isterim.
Belki kimileri için hayaldir ama benim için hiç de öyle değil.”
Sohbetimiz uzayıp devam ediyor dolu dolu. Burada özetlemek istersek şöyle derim ben:
“Şanlıurfalı İşadamı, spor yorumcusu İsmail Dörtkardeş engelli değil, engel tanımayan bir ümitvar şahsiyettir, herkesin ufkundan faydalanmasını tavsiye ederim. Özellikle genç girişimci kardeşlerimizin alacağı çok şey var ondan.”
Vesselam…